14
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1693
Okunma


Tanrı insanı neden yarattı?
Düşünen tek varlık İNSANSA eğer;
İnsan olmak doğumla kazanılan bir kimlik midir?
İnsan kime denir, İnsan olmanın kıstasları nelerdir?
Tanrı sevgisi sınırsızdır, sınırsız sevgisi olmasaydı eğer, insan siluetiyle gezenleri neden yaratsın ki!? Diye kendimize bu soruyu sorardık.
Demek ki: Tanrının sınırsız sevgisidir yaşama renk katan.
Kişilerin doğumla kazanılan kimlikleri, milleti, devleti, ülkesi, ailesi, vs haklarıyla doğarlar.
Hiçbirisinin kendi yaşayacağı yerle ilgili, anne babasını seçmesiyle ilgili bir iradeye sahip olmadıkları aşikardır.
Ve yaşama eşit koşullarda başlamak şöyle dursun, aynı havayı teneffüs etmek dahi günümüzde imkânsız oldu neredeyse…
Demek oluyor ki:
Doğum sonrasında kişi bulunduğu çemberin çapını insanlık adına, erdem adına, saygınlık adına, ilim bilim fen adına ne kadar genişletebildiğinin ölçüsü,
O kişinin İnsanlık değerini belirleyecektir.
Bu durumda İnsan olmanın, doğumla kazanılan bir kimlik olamayacağı anlaşılacaktır.
İnsan olmak her şeyden önce, iyi bir ahlaka, vicdana, sağduyuya, hakkaniyete, hoşgörüye vs de sahip olmayı gerektiren erdemler bütünüdür.
Günümüz Türkiye’sinde yaşanılan, bir örneğine de şahit olduğumuz, bir üniversite rektörünün söylediği ‘’ben cahil ferasetine çok daha güven duyar ve inanırım’’ açıklamalarıyla da şahit olduk izledik.
İnsan olma kıstaslarında tek başına, iyi eğitimli olmanın da yeterli bir kıstas olmadığına, yaşanılan bu olay delalettir.
Zaman zaman çevremizde, gerekse değişik ortamlarda, kendisine insan denilen kişilerin,
Sapkın davranışlarına, ırkçı- faşist söylemlerine, ötekileştiren ayrımcı tavır ve eylemleriyle, toplumu kutuplaştıran, bölen, parçalamaya, kargaşa ortamı yaratmaya çalışanlara şahitlik etmişizdir hep.
Bu tür davranış sergileyenlerin oyunlarına,
İnsan olma vasıflarını taşıyan hiçbir kulun geldiği görülmemiştir.
Ne kadar çaba da sarf etseler, bu çabaları beyhudedir.
Bu tavır içerisinde olan zatı muhteremlerin, çoğunlukla bir yerlere yaranma adına ve de cesaret aldıkları devleti yönetenler adına, eylem geliştirdikleri, güya devlet adına hareket etme gaflet delaleti, hatta hıyaneti içine dahi girme cesaretini sergilediklerini, defalarca izledik ve yaşadıklarımızı belleklerimizin hafızasına adeta kazıdık.
Bu ihaneti yapanların unuttukları bir şey vardır.
Tek kulluk edilecek makamın TANRI olduğunu her defasında unutur bu gafiller.
Devletimiz, Vatanımız, Bayrağımız ve de milli manevi tüm değerlerimiz, ortak paydamızdır.
Bu değerler kimsenin tekelinde olamaz!
Olmamalıdır da.
Yazının giriş bölümünde de bahsettiğim gibi, İnsanoğlu ne doğduğu yere, ne de anne babasının kim olduğuna karar veremez.
Takdiri ilahi ne emretmişse o rücu eder.
Ancak, asli unsur olarak insanoğlu bulunduğu koşullara göre değil, yaşadığı ülkenin tüm coğrafi koşullarına uygun olarak, hareket ve eylemlerini düşünerek, geliştirerek, farklı pencerelerden bakabilmeyi vazife edinerek ifa etmelidir.
Hatta yetinmeyip, dünya koşullarına göre liyakat ehli olma yoluna girmeli, ve de kendisini geliştirmelidir.
Âşık daiminin şu dizelerinden de anlayacağımız gibi
Tevrat’ ı yazabilirim
İncili dizebilirim
Kuranım sezebilirim
Mademki ben bir insanım.
İNSAN OLMAK BÖYLE YÜCE BİR ERDEMDİR.
CENABI HAKTAN HER BİR KULUNU, ÖNCE İNSAN OLMAYA DAVET EDİYORUM.
SAYGILARIMLA.
ÖNEMLİ NOT; Babalar günü arifesinde güne gelmenin tatlı bir sevinci var içimde, değerli seçkiye şükranlarımı sunar, her şeyin gönüllerince olmasını dilerim.
Ayrıca yazımı okumaya değer gören, değerli defter üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Babalar gününüz kutlu olsun.