- 307 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÖLGE YOLCULUĞU VE GÖRKEMLİ ŞEHİR KULPA :PARANOYA/TUBA ARIK
"Onunla zaman başka akıyordu. Son günlerde de biraz daha hızlı. Sabahlar oluyor , gün geceyi buluyordu. Tıpkı benim ona baktığımda kendimi bulduğum gibi. Onun da bana baktığında kendini gördüğü gibi. Biz birbirimizi tamamlayan iki ayrı ruhtuk. Bir insan bedeni bir ölümsüzün gölgesinde soluklanıyor, onunla nefesine nefes katıyordu. Petra’yla ben bütün kuralları yıkıyorduk adeta. Dünyanın altını da üstünü de gördük. Ben şanslıydım ,her şeye eriştim, duymayan kulağım duydu. Ruhum onunla gezindi, günü, geceyi. Sonunda bilinmeyene ,görünmeyene erdi. Tanrı’nın topraklarına düşüp yeşerdi, sonra filizlendi, ağaç oldu, meyve verdi. Kalbimin derinliklerine inip en ücra köşeleri gezdi. Asırlık bir ruhun kanatlarında bildi kendini ,orada tanıdı" (Paranoya,sayfa:550)…
Tuba ARIK,1985 Tarsus doğumlu. Yazarın 2012’de yayınlanan Gece Yarısı Öykülerinden sonraki ikinci kitabı Paranoya .
584 sayfadan oluşan Paranoya , Eylül 2014 İstanbul basımlı ve kitabın 2. Baskısı. Paranoya , Sokak Kitapları Yayınevinden çıkma. Son zamanlarda Sokak Kitapları yeni ve başarılı yazarların eserlerinin basımına büyük yüreklilikle imza atmasıyla bilinen bir yayınevi. Kitabın Editörü Şirin İNCE.
Romanın başkarakteri Fegel ,kısa adıyla Feg.kendisine ucube muamelesi yapan ,kendi varlığını yok sayan , ona şiddet uygulayan iki kötü ablaya sahip :Birinin adı Lelis,diğeri Defi. Feg, 9 yaşına geldiğinden beri bir gölgenin onu izlediği, takip ettiği düşüncesinde ve bu düşüncesi insanlar tarafından fark edilince psikolojik destek almaya başlıyor.18 yaşına bastığında öğrenim gördüğü okulunun son sınıfına geçiyor. Sevdiği erkek olan Marlo , -ki oldukça yakışıklıdır , Feg’e her anlamda değer ve destek vermiştir- tam da bu dönemde O’nu bulmuştur. Feg ile güzel ve hızlı bir aşka yelken açmak üzereyken gölge giriyor devreye.Gölge yani Petrarca ,kısaca Petra.
Petra bir gün Feg’i yaşadığı dünyadan ,ailesinden ,çevresinden en önemlisi de Marlo’dan koparıp almaya geliyor ve nihayetinde alıyor. Kitap özetlerinin romanın heyecan ve cazibesini öldürdüğü düşüncesiyle devamını da değerli siz okuyucalara bırakarak romanın da asıl burada başladığını belirtmek istiyorum.
Romanla ilgili genel bir değerlendirme yapıldığında:
1-Kitap her ne kadar yazar tarafından dört beş bölüm halinde ele alınmışsa da roman farklı bir bakış açısıyla sadece iki bölümden oluşuyor. 107. sayfaya kadar birinci bölüm ki bu bölümde Feg’in aile ortamı ,okul çevresi ve kendi somut yaşantısı işleniyor. 107. sayfadan son sayfaya kadar da ikinci bölümü içeriyor.İkinci bölüm somut gerçeklikten sıyrılmış , hayal ve düşünce gücünü zorlayan fantastik bir yapıya bürünmüş mistik yaşantılar,aksiyonlar bütünü.Ve görkemli cennet şehir Kulpa yaşantısı.
2-Kitabın dili oldukça sade, olaylar duru bir çağlayan gibi çok berrak anlatılmış ,tasvirler başarılı bir şekilde işlenmiş.Tuba ARIK,Özellikle doğaüstü olayları anlatmada oldukça mahir ,kurguda zirve yapmış diyebiliriz.
3-Kitabın yazım/basım yönü yani imla ve dil kurallarına uygunluğu ile görselliği on numara.Yazar veya editör tarafından romanın dil süzgecinden başarılı bir şekilde geçirilmiş olması okuyucuyu roman okurken duraksatmıyor, yormuyor.Aynı yayınevinden okuduğum Gözde KABASAKAL’a ait bir önceki roman olan Saplantı’da doğrusu Sokak Kitapları ve editör bunu başaramamış,yazarın emeğine biraz haksızlık yapılmıştı. Paranoya’nın büyük puntolarla yazılmış olması da okuyucuyu yormayan ikinci bir faktör.Tabi Arık’ın o akıcı üslubunu değerlendirme dışı tutarsak.
Romanın 422.sayfasındaki ‘direyemiyordum’ kelimesi ile 474.sayfasındaki ‘düşürdü omuzlarını ,direyemiyordu ,bu acıyı,nasıl direyecekti ?’ cümlesi Paranoya’nın nazar boncuğu.
4-Bir diğer nazar boncuğu ise kitabın 285. sayfasındaki Hohenheim’in Petraya karşı kullandığı ifadelerin, Feg’in dünyasında yazar tarafından ‘şemkirme’ olarak nitelendirilmesinin Feg’e Anadoluda yaşayan ve argo diline uygun bir yaşantıya sahip köylü kızı profili çizdirmesi romandaki mantık uyumunu zedeliyor. Bu boncuk da editörden çok yazarımıza.
5-Romanda özellikle mektupların italik olarak yazılması hikayenin konu bütünlüğüne zarar vermemesi açısından incelikle düşünülmüş, romanı akıcı hale getirmiştir.
6-İçerik olarak romanın birçok zengin kaynakla beslenmesi hem yazarın bilgi birikimini ortaya koyuyor hem de okura işlenmemiş bir mücevher sunuyor. Arık’ın Paranoya’da özellikle felsefeye ve simyaya derinlemesine bir iniş yapması okurda tarif edilemeyecek bir haz bırakıyor. Burada asıl önemli olan; yazarın kadercilik,asetisizm,orphik mistisizm,stoacılık, reenkarnasyon, kinik/kinikler, Deja Vu ve Epikürcülük gibi bir çok anlayışı tek pota altında başarıyla toplayabilmesi , bununla birlikte Sokrates, Epikuros, Aristippos, Paracelsus, Artephius ,Pisagor ve bir çok ve birbirinden farklı değerin romanda ustalıkla realize edilebilmesidir. Arık,kurulan felsefik cümleleri başarılı tasvirlerle süsleyince Kulpa’yı andıran masalımsı bir güzellik yaratıyor.
PARANOYA’DAN İNCİLER
"Benden gittiğin an ben de yığılır kalırım. Çünkü sen benim korkularımın asıl sebebisin, sen varken korkularımdan kurtuluyorum. Katiline hayran bir kurban gibi."
*****
"Hayat bir paranoyaydı ve kurtulmak istiyorsak tek bir yol vardı; zincirleri kırıp o damlaların içinden firar etmek. O damla bedenlerimizdi ve kaçış evimizdeydi. "
*****
"Gözlerin uğruna gerekirse ölürüm Feg, ama sana zarar gelmesine izin vermem."
*****
"Seni bir başkasına bırakmak için beklemedim ve yine söylüyorum, seni bir başkasının alması içinde gerekli hoşgörüye sahip değilim. Bu yüzden Fegel hiç kuşkusuz mezara birlikte gireceğiz."
*****
"Ukala olduğunu daha önce söylediler mi sana? "Başını hayır anlamında salladı. "Bunu söylemeye cesaret edecek bir insan tanımıyorum."İrkildim. Ayna olsa kendime bakabilirdim. Senden başka, diyecekti sanırım. "
*****
"...Güzel ve çirkin zıtlıkların uyumu."Zorlukla yutkundum."Hiç aynı huylu insanların birlikte yaşadığını gördün mü? İyi ve kötüyü birleştirir kader, güzelle çirkini, ahlaklıyla ahlaksızı, kısayla uzunu, şişmanla zayıfı. Ve denge bozulmamış olur."
*****
"Asla Fegel! Sana kimsenin dokunmasına izin vermem, buna tahammül bile edemiyorum anladın mı, bu kim olursa olsun tahammül edemiyorum. Bu kişi ben bile olsam, asla!"
*****
"Aşk denen bu güçlü ve sarsılmaz olguyu sorgulamama neden oldu yaşadıklarım. Aşktan daha kudretli bir şeyin olduğunu ispatladı Petra. "
*****
"Bana seni asla bırakmayacağım demiştin. Buradan asla gidemeyeceksin. İster ağla,ister bağır, ister delir ama asla gitmene izin vermem. Bunu bencillik olarak gör, bunu eziyet olarak gör, nasıl görmek istersen öyle gör bir şey değişmeyecek. Evet böyle demiştin. Şimdi vaz mı geçiyorsun?"
*****
Tuba Arık gerek dili, gerek üslubu gerekse de roman içeriğiyle yeni nesil Türk yazarlarına ,araştırılmış ve derin düşünülmüş bir roman örneği adına çok çok iyi bir örnek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.