Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
VarolT
VarolT

ANLAMAK VE ANLAŞMAK ÜZERİNE

Yorum

ANLAMAK VE ANLAŞMAK ÜZERİNE

1

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

578

Okunma

ANLAMAK VE ANLAŞMAK ÜZERİNE


Bizler bu ülkenin, eğitim öğretim sisteminin son klasik sınavlarına girmiş nesilleriyiz. Klasik 5-10 soruya cevap yazarak not alırdık. Tabi ki bu sınav sadece soruların cevabı değil, kendini ne şekilde ifade edebildiğin ile de alakalıydı. Ben tarih sınavında sorunun cevabını bilmiyorsam, bildiğim bir konu ile ilgili 2 sayfa cevap yazardım. Öğretmenimiz de "bu çocuk bir şeyler biliyor, gayret ediyor" diye düşünüp, puan verirdi.
İnternet yoktu, dönem ödevleri için şehir kütüphanesine gider, birçok kitap ve ansiklopedi karıştırıp, el yazısı ile ödev hazırlardık. Orta okulda iken Türkçe dersinde bir okuma parçasında ilk kez duyduğum “Engizisyon Mahkemesi” adı geçmişti. Öğretmenimize bunun ne demek olduğunu sordum, bana bunu araştırıp bütün sınıfa anlatma ödevi verdi. Eskiden öğretmenler bilmedikleri konuları öğrencilere havale edip hem öğrenmek için zaman kazanır hem de bizim çalışmalarımızdan faydalanırlardı. Önce, Allah kahretsin, nereden sordum diye hayıflandım, sonra da el mahkûm kütüphanenin yolunu tuttum. Kütüphane görevlisi ablamızın (nedense abla derdik kendisine) verdiği kitapların konu ile ilgili sayfasını açtığımda okuduğum ilk cümle beni tek kelimeyle sarstı ve hayatımda bir dönüm noktası oldu. Şöyle yazıyordu: “Engizisyon mahkemeleri insanlık tarihinin yüz karasıdır.” O gün konu ile ilgili bütün kitapların ilgili bölümlerini okudum. 12 yaşımda ilk kez insanlığımdan utandım. Bu yaşıma kadar insanlığımdan utanacağım daha birçok olayı öğreneceğimi veya duyacağımı o zamanlar bilemezdim tabi. Konu hakkında sayfalarca notlar çıkarıp arkadaşlarıma anlatıp zaten iyi olan Türkçe notumu pekiştirmeyi saymazsak, “balığı görürsem derine dalarım” şeklinde özetleyebileceğim yeni bir öğrenme anlayışı edindim bu sayede. Örneğin, Zülfü Livaneli’nin Serenat’ını okuduktan sonra kitapçıya koşup, Struma ve Mavi Alay kitaplarını aramam, bir solukta okumam ve yakın tarihimizde yaşanan bu olaylardan daha önce haberdar olmadığım için kendimi kınamam bundandır. Ya da Atlas Tarih okurken 1908 devrimi ve Hamidiye Alayları hakkında kitaplar almam da bundandır. Bir ara moda olan, “Kürk Mantolu Madonnayı” bir de ben okuyayım deyip, arkasından Sebahattin Ali’nin tüm eserlerini okumam da bundandır. Örnekleri çoğaltmak mümkün ama asıl söylemek istediğim bu değil. Geçenlerde radyoda duydum sanırım, Milli Eğitim Bakanı sınıfta kalmanın geri getirileceği konusunda bir açıklama yapmış. Vay anasını dedim, sınıfta kalma yok muymuş şimdiye kadar. Biz 1-2 dersten yıl sonunda geçer not alamasak ikmale kalır, yine geçemezsek sınıfı tekrar ederdik. Korkardık sınıfta kalmaktan. Utanırdık. Üstelik ben her gün yarım gün okula gidip yarım gün simit satan, hafta sonları pazarda deterjan satan bir çocuk olarak utanırdım sınıfta kalmaktan. Hiç ikmale bile kalmadım bu arada.
Çocuklarım internet çağını yakaladılar. Hani şu mesajlaşmalarda mrb, nss gibi saçma sapan kısaltmaların kullanılmasının moda olduğu zamanlar. Kızlarımla her zaman arkadaş olduğum gibi sosyal medyada da bu arkadaşlığımı sürdürdüm. Arkadaşlarından özenerek yaptığı dilimizi yanlış kullanma girişimlerine derhal engel oldum. Bana arkadaşları tarafından Zeki Müren gibi yazıyorsun diye alay konusu olduğunu söyleyerek serzenişte bulunurlardı. Onlara, “bir yanlışı birçok kişinin yapıyor olması onu doğru yapmaz” diyerek ikna ettim. Bugün girdikleri her ortamda kendilerini en iyi şekilde ifade etmelerinde bu durumun da etkisi vardır sanıyorum.
Birbirimizi anlamak için önce kendimizi doğru anlatmamız gerekir, bunun için de okumak, yazmak ve bilmek gerekir. Bugün kopyala, yapıştır, paylaş şeklinde hiçbir yaratıcılık özelliği bulunmayan bir sosyal medya ortamında duygu ve düşüncelerini kaleme alıp paylaşan dostlarımın olması ne güzel…

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Anlamak ve anlaşmak üzerine Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anlamak ve anlaşmak üzerine yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ANLAMAK VE ANLAŞMAK ÜZERİNE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
GAYE DİLEK GEZER
GAYE DİLEK GEZER , @gayedilekgezer
28.2.2022 17:21:22
Sizin de mi burcunuz Başak. Ben de ayrıntıcıyımdır bir yazarın kitabını okuduğumda diğer kitaplarına merak sarıp hepsini okumuş olurum. “balığı görürsem derine dalarım.'' Bu söze bayıldım güzel yazıydı.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL