Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
direniş
direniş

GÜL SOKAĞI

Yorum

GÜL SOKAĞI

3

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

865

Okunma

GÜL SOKAĞI

GÜL SOKAĞI

Yeni yıla girmenin coşkusu sürerken gökyüzünü aydınlatan renkgarenk maytapların çeşitli şekillerde parıldayıp sönen manzaralarına takılmıştı gözleri. O sokağa çıkmamış, yeni yılı evinde karşılamayı yeğlemişti. Canı pek istemiyordu sokak neşesine katılmayı. Canının sıkkınlığı yüzündeki solgunluktan durgun halinden belliydi. Neşesi dumura uğramıştı geçmişi aklına geldikçe.

.Geçen senenin kendisine bir şeyler vermediği; aksine, ona tahmin edemediği üzüntüler yaşatmıştı. İçinden çıkamadığı dertlerle boğuşması olabilirdi neşesizliği. Gülmeyi unutmuş, her günün gecesinde gözyaşları aka aka bir menekşe gibi solup gitmişti. Hayata küsmüş hali komşularını korkutuyordu. Yalnızlığına sığındığı evinde yaşamı mahpushaneden farksızdı. Alış verişinden başka dışarı çıkmaz, pencere önünde gelip geçen kız çocuklarına yavrusu gözüyle bakar, onu gören kızlara acı tebessümler gönderirdi derinden içler çekerek. İçine kapanarak aydınlığı karartmıştı gönlünde.
O nedenle geçen sene ona kahırdan başka bir şey vermemişti. Yeni yılda da kendisine pırıl pırıl bir güneşin doğmasına ihtimal vermiyordu. Bu yüzden neşesini, sevincini yitirmişti. Dışarıda eğlenen gençleri süzmekle yetinmişti yılbaşı akşamında. Kuzine üzerinde demlediği çayını pencere önünde yudumlarken duygulanıyor, aklından neleri geçirmiyordu ki... Suskunluğunun ardında koca bir yanar dağ vardı; patladı, patlayacak!

İki yıl öncesine kadar her şey güzeldi. Pembe yanaklarında güller açar, ela gözlerinden ak güvercinler uçar, kehribar dudaklarından bal muhabbetler damlardı. Komşuları onu o kadar çok severdi ki; her sabah apartmanın çimenli bahçesinde birlikte kahvaltı yaparlar, pür neşe içinde vakitlerine hoşluklar katarlardı. Omuzlarında koca dünyanın ne yükü, ne de kasveti vardı onda. Huzurlu ve sevgi dolu bir kadındı. Apartmanlarının bahçesindeki mor leylak kokuları arasında yazdığı şiirleri komşularına sesli sesli okurdu fon müziği eşliğinde. Şiirin sonunda alkış tufanı mahalleye dalga dalga yayılırdı. Rahmetli dedesi de şiir aşığı ve gönül motifli şiirler yazardı. Nazlı Ülkü’yü yanına alır, şiirlerini ona okurdu. O da can kulağı ile dedesini dinlerdi. Dedesi onun en büyük Türk şairiydi. Hafta sonları dedesi onu iki dağ arasına konmuş, billur gibi soğuk suları, çam kokularının etrafını sardığı, bin bir çeşit çiçeklerin boy attığı, bir çok dereleri olan Tekke köyünün görkemli bahçelerine götürür, salıncak kurarak torununu eğlendirir, şiirlerini ona okutturarak şiir aşkını aşılardı. Şiir, hikaye denemeleri yazmayı, kitap okumayı dedesinin telkinleri ile olmuştu. Dedesinin vefatından sonra da onun hatıralarını yaşatmak için şiir sevdasını yüreğine kazımıştı. Şiir onun vaz geçilmez kara sevdasıydı. Daha ilk okul beşinci sınıfa giderken yazdığı bir şiiri mahalli bir gazeteye yollayarak yayınlamışlardı. Şiirin yayınlandığı tarih onun miladı olmuştu şiir aşkında.. Ne o şiirlerin, yazıların peşini bıraktı, ne de şiirler, yazılar onun peşini... Her gün yazdıkça daha da geliştiriyordu kendisini. Orta okulundaki edebiyat öğretmeni Pınar Bilge hanım da ona çok destek veriyordu. Şiirlerini ve yazılarını ondan alarak gazetelere, dergilere yollardı. O genç yaşında isminden bahsettirmişti şehrinde, kasabasında, köyünde... Edebiyat dünyasına yeni bir güneş doğuyordu.

Liseyi başarılı bitirmesine ve üniversiteye gitmeyi çok istemesine rağmen babası onu yollamamıştı. Erken yaşta babası onu gelin etmişti. Bir anda hayalleri sönmüştü. Evlendikten sonrada yazmaya devam etti eşinden tepki alsa da... Mahallesindeki arkadaşları bazen ona takılır. ’’kızım Nobel’e aday eserler mi vereceksin? Bırak bu işleri, çocuklarınla ilgilen!’’ dediklerinde onlara gülerek, ’’ Siz ne anlarsınız şiirden, hikayelerden kuzular!’’ diye karşılık verir, onlara güler geçerdi.

Saat gecenin ve senenin son dakikalarına çeyrek vardı. Televizyon proğlamları birbirleri ile yarış edercesine vur patlasın, çal oynasın dercesine aşırı derecede çılgınlık yapıyorlardı. Pencereden gözünü ara sıra aralayarak tv’ye bakıyordu ama yüzündeki o solgun ifadeler hiç değişmiyordu. Oğlu, gelini ve torunları bir kaç ev ötede oturmalarına rağmen onlara da gitmemişti. Onların gelme isteklerini bile geri çevirmişti... Yalnızlık onun vaz geçilmez arzusu idi. Kendi iç dünyası ile başbaşa kalarak her şeyden kendini soyutlamak istiyordu.

Altı, yedi dakika vardı yeni yıla girmesine. Pencere önünden kalkarak perdeleri çekti. Doğruca mutfağa giderek abdest aldı. Senenin son yatsı namazını eda etmemişti. ’’ Yeni yıl girdikten sonra kılayım namazımı. Şimdi gelecek yılın aydınlığına dualar edeyim. Tanrı dualarımı kabul eder inşallah!’’ diye mırıldandı. Kanepeye geçerek kıbleye döndü, avuçlarını açtı başladı duaya.

’’Yüce Tanrı’m, başta devletime, milletimize huzur ve ferah gelsin. Fakirlerimiz, açlarımız, işsizlerimiz; dahası yoksulluğumuz son bulsun. Kötü insanlar zayi olsun, güzel insanlarımız hak ettikleri yere gelsinler. Haksız yere, iftiralarla hapse düşmüşlerimize hak, hukuk, adalet gelsin. Bir iftiraya uğrayarak kızıma Fetöcü denilerek zindanlara atan iftiracı zihniyeti kahreyle, onları devletimin kadrolarından uzaklaştır. Kızımı özgürlüğüne kavuşmasına vesile kıl yüce Tanrı’m. Onu bana kavuştur. Onsuz hayat bana zehir oldu! Sen bilirsin Tanrı’m’’ diyerek Fatiha okudu. Bir müddet olduğu yerde sessiz sessiz oturdu. Sonra her şeyi Allah’a havale ederek kalktı. Soba üzerindeki çaydan alarak geçip oturdu tv karşısına.

Kızı Ayçiçek Asena öğrencilik yıllarında kaldığı bir yurttan dolayı yıllar sonra hakkında mahkeme açılmış, yargılananlardan birinin iftirası nedeniyle yargılamaların sonunda işin iç yüzü araştırılmadan mahkumiyet kararı verilmişti. Öğrenmen bir kızdı ve etrafında çok sevilen biriydi. Öğretmenliği sırasında başka bir üniversite daha bitirerek çok iyi bir aydın eğitmendi. İmkanları olsa arzuladığı üniversiteleri okumak istiyordu. Tek amacı, ülkesine faydalı ülkücü bir evlat olabilmekti. Fikirlerini örnek aldığı Alparslan Türkeş’in yolunun Allah yolu olduğunu biliyor ve onun düşüncelerini yürekten benimsiyordu. Akrabalarının ve çevresinin sevgisinin yanı sıra öğrencilerinin de aşkıydı Ayçiçek Asena. Annesinin biricik nazlı meleğinin uğradığı haksızlıklar onu dertlerden derde sürüklemişti yedi ay içinde on kilo vermişti. Etine dolgun bir hanım olmadığından verdiği kilolar dermansızlaştırmıştı. Evin merdivenlerini bile güçlükle çıkıyordu. Biricik kızı Ayçiçek Asena’nın üzüntüsü her geçen gün dağ gibi büyüyordu yüreğinde. Her kıldığı namazın ardından yaptığı dualarında adaletin bir gün tecelli edeceğine inanıyor, Allah’a havale ediyordu iftira atanları. Hayata, çevresine, güvendiği devletine küsmüş, derin bir sessizliğe gömülmüştü Nazlı Ülkü.

Çayını yudumlarken Tv’de ekranı patlatırcasına bir gürültü başlayınca irkilerek Tv.’ye gözleri kaydı. Yeni yıla gitmenin gürültü patırtısı idi. Taksim meydanında bilincini yitirmiş yığınlar gibi .ılgına bağırıyorlar, maytapları ardı ardına patlatıyorlardı. Ülke genelinde pek çok insan çılgınca eğlenerek yeni yıla girerken onun gözünden yaşlar süzülerek yanaklarından aşağıya düzülüyor, eline aldığı kalemle günlüğüne notlar düşüyordu. Göz yaşları sicim gibi yanaklarından aşağı inerken ’’ güzel kızım Ayçiçek Asena’m, sensiz bir yılı daha devirirken yeni yılın bizlere uğurlar, bereketler, sancısız günler getirmesini Gök Tengri’mden dilerim. Sen mahpus damında ağlama, hüzünlenme. Bu günlerde geçecek... ’’ diye devam etti yılın son anı yazısı. Gözlerindeki yaşı silerken gökyüzüne bakarak gülümsedi bir öüjde almışcasına.

Gül Sokağında gençler Nazlı Ülkü’nün penceresinin altında hep bir ağızdan ’’Aldırma Gönül Aldırma’’ türküsünü söylüyorlardı maytaplar gökyüzünü aydınlatırken...

Zafer Direniş
...

Bir Öykü Düştü Geceye

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gül sokağı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gül sokağı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÜL SOKAĞI yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
nazlıgül
nazlıgül, @nazligul35
8.9.2022 21:57:13
Harika bir öykü. Akıcı bir anlatım.Saygılar usta kalem.
Aygün Deniz
Aygün Deniz, @aygun-deniz
9.1.2022 21:08:53
Geceye bir öykü düşmüş iyi ki düşmüş...

SAYGILARLA DİRENİŞ HOCAM...
Aygün Deniz
Aygün Deniz, @aygun-deniz
9.1.2022 14:24:52
Çok güzeldi ...

Yeniden geleceğim bu yazıya.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL