7
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
1162
Okunma

Kader yumağı
17 yaşındaydım üniversiteye başladığımda. Arkadaşların çoğu benden bir kaç yaş daha büyüktüler, çünkü ikinci üçüncü denemeden sonra okula gelmişler. Ben ilk sınavımla gelmiştim. Eğer bir dershaneye gitme şansım olsaydı, biraz destek görebilseydim mutlaka daha iyi bir okul kazanabilirdim. Yaşımı söylediğimde inanamazlardı ooo daha küçükmüşsün derlerdi.
Şiirlerime de zaman zaman yansıttığım gibi matematikte pek başarılı değilim ama gittiğim okulda bütün derslerim hiç tarzım olmayan rakamlarla ilgiliydi.
Ha gayret elimden geleni yaparak bitirmeye çalıştım. Vergi Uygulamaları adındaki bir ders beni epey yordu bu yüzden sınıfta kaldım ve bir yıl daha fazla okumama rağmen bitiremedim. Tabi hocanın da bunda rolü vardı ne kadar çalışsamda beni mezun etmemeye kararlıydı sanki. O yıllarda evde kalmış tabiri çok kullanılan bir kadın dı.
Okul hayatı biter bitmez bulunduğum şehirde bir muhasebecide staj yapmaya başladım eleman ihtiyacı da vardı ki beni işe aldılar. Ancak yedi ay çalışabildim. Eğer daha uzun kalsaydım iş yerinde, muhasebenin detaylarını öğrenen herkes muhasebeci ya da mali müşavir olabiliyordu o zamanlar.
Ve bir gün beni görmeye geldiler bana fikrim sorulmadı bile çarşıda bir iş anlaşması yapar gibi kayınpederle babam tokalaşmışlar. Şu an bunu söylemek bile o zamanlardaki acizliğimi gözümün önüne getiriyor.
Babam esnaf olunca akşama iş yerinden çıkarken birlikte eve geliyoruz. Yolda beni ikna etmek için konuşuyor güya. Talibime beni vereceğini ve benim rıza göstermemi söylüyor. Zaten söz vermişte aklı sıra bana da sormuş oluyor kendince.
Babam vermeye niyet ettiyse karşı çıkmak pek işe yaramazdı bizde, diğer kız kardeşlerimden biliyorum ev de bir huzursuzluk herkesi etkiliyor. Zaten yetişme tarzımızdan babamızla bu konuları konuşmak hayli zor.
O konuşurken benim gözlerim de inciler dökmeye başlıyor, dilimin ucuyla baba..diyorum vermeye vereceksin bari biraz oyalasan hemen vermesen iki gözümden akarak yürüyoruz yolda.
Yook olmaz öyle ben verecem, sen de varacaksın baba evladı ateşe atmaz sonra bana dua edersin diyor.
Mümkün değil biliyorum bir kurban gibi gideceğim.
Evlendikten sonra kaldığım dersle ilgili her yıl af çıkıyor ama sınava girmem ne mümkün hizmet sektöründeyim artık, işimi bulmuşum. Herkesin gözü radar gibi üstümde ne konuşsam ne yapsam suç gibi hissettirilen bir evdeyim sadece iş yaparak geçiriyorum tüm vaktimi .
Neyse aradan kaç yıl geçti hatırlamıyorum eşimi ikna çabalarım yıllar sürdü. Artık ne yapıp edip gireceğim sınava.
Sonra girdim ve aldım hiç bir işime yaramayacak olan diplomamı.
Kader insanı neler yapabilecekken nereye götürür bilinmez ve benim gibi o kadar çok kadın var ki yetenekleri unutturulmuş sadece hizmete adanmış.
Artık özgürüm ama kaldı içimde bir çok yarım
Şimdi bilmem ki bu geçmişin hesabını kimden sorarım...