16
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
1588
Okunma

Elif’in resim sergisi açılışı gelip çatmıştı. Daha önce resimleri birkaç yerde sergilenmiş olsa da ilk kez bu kadar görkemli ve kapsamlı bir serginin ev sahibesi olacaktı. Açılış gecesine saatler kala artık tüm eksikler tamamlanmıştı. Elif gönül rahatlığı ile kişisel hazırlığını tamamlıyordu. Kuaförü ve moda stilisti Elif için en iyi seçimleri yaptılar ve Elif gecenin kraliçesi olarak gerçekten mükemmel görünüyordu. Serginin konsepti gereği 17. Yüzyıl giyim tarzına uygun olan kostümü ile göz kamaştırıyordu. Koyu altın sarısı renkteki elbisesi göğüs altından drapeli idi. Drape hizasında çizgi şeklinde yeşil ve kırmızı renkte kıymetli taşlarla bir geçiş uygulanmıştı. Göğüs altından topuklarına kadar bol inen uçuş uçuş bir kumaştan olan elbisesinin kolları derin göğüs dekoltesine uyumlu şekilde omuz başından başlıyordu ve hafif karpuz kol denilen tarzda kabartılmıştı. Göğüs altındaki süsleme taşların aynısından zarif küpeleri ve narin bilekliği ile kıyafet kusursuz görünüyordu. Altın rengi ve krem rengi tonları yine benzer taşlarla süslenmiş dönem ayakkabılarına benzer hafif topuklu özel yapım ayakkabıları ise tam bir sanat eseri idi. Bal rengi saçlarının dönem modasına uygun şekilde dağınık duruş ve topuz arasındaki özgür ifadesi baştan çıkarıcı idi. Gelen davetliler sosyetenin, siyasetin ve dahi gündemin en popüler isimleri idi. Her şey mükemmel olmak zorundaydı. Bu, onun en unutulmaz gecesi olacaktı ve tarihe geçmeliydi. Tablolarının satış grafiği onun ne kadar yetenekli ve başarılı bir ressam olduğunu gösteriyor olsa da bu sergi ile artık Dünyaya gerçek bir imza bırakacaktı.
Elif herkesten önce sergi salonuna ulaştı. Çalışanlar ve yardımcılarına son direktiflerini de verdikten sonra sergisine şöyle bir uzaktan baktı. Sürrealizm ile 17. Yüzyılı mükemmel bir şekilde bir araya getiren tablolarını tek tek inceledi. Etraftaki dekorları, ikramlıkları ve bu ikramlıkların servis edileceği 17. Yüzyılı andıran sunum takımlarını bir kez daha gözden geçirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra yardımcısı Mehmet’e döndü.
- Mehmet gerçekten çok iyi bir iş çıkarmışsın. Konuklarımızın memnun kalacağını düşünüyorum. Etrafa serpiştirdiğin şu dönem objeleri mükemmel. Asla taklit gibi durmuyorlar. Sergi salonumuz çok şık görünüyor. Hepsi için teşekkür ederim.
- Hepsi seni daha mutlu görebilmek içindi Elif. Hayatın boyunca yaşadığın zor ve tahammül edilemez onca şeyin sonunda sen bu finali çoktan hak ettin.
- Hım! Çok tatlısın Mehmet. Final demişken aklıma geldi. Serginin sunumu ve yapacağım konuşmanın ardından yapacağımız şeyi unutmadın değil mi?
- Hiç unutur muyum Elif. Üst kattaki küçük salonu istediğin gibi hazırlattım ancak oraya içecek koyulmasın dediğin için sadece soğuklardan biraz servis edilecek.
- Evet, koyulmasın. Orada yapacağım sunum sırasında ben özel olarak hazırlattığım bir içkiyi kendi ellerimle ikram edeceğim.
- Çok merak ettim yahu şu içkiyi, herkes gittikten sonra bana da bir kadeh ikram edersin umarım.
- Hahhah ! Ah, Mehmet, bazen ne istediğini gerçekten bilmiyorsun.
Mehmet etekleri uçuşarak önünden hızlı adımlarla ilerleyen kadının rahiyasından bir kez daha derinden etkilenmiş şekilde hayran ve mahcup bir ifade ile bakakaldı. Mehmet, Elif’in büyük bir gizemle sakladığı o son tabloyu ve hatta ikram edeceği içkiyi bile kendisinden saklamasına ve bu gizemli davranışa anlam veremiyordu. Elif’in kendisinin aşkını görmediğini zaten biliyordu ama bu derecede önemsiz hissettirmesine de çok bozulmuştu. Yine de bu mutlu gününde Elif’in canını sıkmamak için yapacağı alıngan konuşmasını sonraya bıraktı. Dalgın ve mutsuz bir şekilde bir kenarda düşünürken çalışanlardan birinin kendisine telaşla seslenmesi sonucu kendini toparladı ve sesin geldiği yöne baktı. Yüksekten sarkan dev avizenin verdiği aşırı ışık yüzünden kimin seslendiğini göremedi. Birkaç adım attıktan sonra yeniden yukarıya baktı ve bir garsonun merdivenlerden telaşla ona doğru geldiğini gördü.
- Mehmet bey, Mehmet bey bu büyük bir felaket!
- Ne oldu ya? Bir sakin olur musun, tane tane anlat bakalım şimdi.
- Mehmet bey, sipariş edilen karidesli salatalar dökülmüş. Şaşkın bir aşçı yamağı elinden koca tepsiyi düşürmüş. Mahvolduk!
- Hım! Dur biraz düşünmem gerek.
- Evet, düşündünüz mü?
- Sus biraz be adam! Hım!
- E!
- Susacak mısın sen?
- Hıh!
- Hah! Buldum, evet. Hemen bir telefon etmeliyim.
- Tamam.
- Alo! Arif kardeşim merhaba. Ya seni de bu saatte rahatsız ettik ama biliyorsun bizim sergi açılışı vardı ve bir kaza sonucu karides salatasının olduğu tepsi devrilmiş. Eğer siz de hazırda varsa hemen sergi salonuna gönderme şansınız var mı?
- Ben duyamıyorum Mehmet Bey, ne dediler?
- Bi sussana be adam. Yok, yok sana demedim Arif çiğim. Ancak 50- 60 kişilik çıkar diyorsun. Olsun, olsun yapacak bir şey yok. Senden olsun, az olsun, taze olsun. Çok teşekkür ederim. En çabuk ne kadar sürede elimize ulaşırsa o kadar çabuk iyi olur. Bu iyiliğini unutmayacağım, tekrar teşekkür ederim.
- Ne dedi?
- Ne sabırsız adamsın sen yahu! Yarım saate elimizde olacak. Bak! Bundan başka aksilik istemiyorum. Bir aksilik daha olursa sorumlusu kimse bulurum ve onu pişman ederim. Git, herkese söyle. Üst kattaki küçük salonda bir eksik var mı diye acilen birisi kontrol edip bana bilgi versin.
Hummalı hazırlıklar, ufak aksilikler derken konuklar gelmeye başladı. Kapıdan giren birbirinden şık ve zarif konuklar sergi salonunu doldurdukça Mehmet iyiden iyiye keyiflenmişti. Onun Elifi bunların hepsini fazlası ile hak ediyordu. Konukların gelişi nerede ise tamamlandığında Elif tüm güzelliği ile ışıldayarak merdivenlerden zarif bir kuğu gibi indi. Tüm konukların gözleri onun üzerinde idi. Tüm detayları ile diğer resim sergilerinden farklı olarak Elif’in kendi sergisine iştiraki de 17. Yüzyıl gösterişine uygun olarak tasarlanmıştı. Merdivenlerin son birkaç basamağına geldiğinde durdu ve bulunduğu yükseklikten tüm salondaki konuklarına kısa bir hoş geldiniz konuşması yaparak eline tutuşturulan kadehi kaldırdı. Sanki bir sergi değil de maskeli balo daveti gibi bir açılışla bambaşka bir tarz getirdi sergi açılışlarına Elif.
Sergi salonunda tablo satışları rekor seviyeye ulaştı. Herkes Elif’i tebrik ediyordu. Seçkin medya mensupları kendilerine ayırılan kısa sürede birkaç resim ve kısa bir basın açıklamasından nasiplendi. Basının dışarıya çıkarılmasından sonra da kutlamalar ve serginin tablo satışları devam etti. Dudak uçuklatan fiyatlarla satılan tablolar sanki bedava veriliyormuş gibi birbiri ardına satıldı. Sergi salonunda işaretlenmemiş tek bir tablo bile kalmamıştı nerede ise. Hatta sonradan görme bir emlak zengini trilyoner olan Abbas bey yine yapacağını yapmış tatlı bir espri olsun diye dekor olarak salonun girişine yerleştirilen Evelyn De Morgan’ın ünlü ‘’Aşk İksiri’’ tablosunun bir taklidini işaretleyerek satın almaya kalktı. Salondaki sanatseverleri kahkahaya boğan bu görgüsüz şaşkınlık da sergiye yanında getirdiği kendisinden birer boy uzun iki manken hanım kadar Abbas beyin sosyetede konuşulacak unutulmazları arasında yerini aldı.
Serginin bitmesine yakın elinde özel davetiyesi olan on iki kişiden oluşan özel konuklara vaktin geldiği hatırlatıldı ve kendileri üst katta özel olarak hazırlanmış olan küçük salona davet edildiler. Salona kendi aralarında ne olup bittiğini merakla sora sora üst kata çıkan elit konuklar salona geldiklerinde ise merakları iki katına çıktı. Uzun bir masanın önünde duran üzeri bir perde ile örtülmüş şeyin büyük bir tablo olduğu belliydi ama altında acaba nasıl bir resim vardı? Bu resmi bu kadar özel yapan şey neydi? On iki konuk birbirlerine meraklı bakışlar atarak mırıltı halinde konuşmalarını Elif’in tüm göz alıcı endamı ile salona girişi ile sonlandırdılar. Her biri gözleri ile aralarından süzülerek geçen Elif’i masanın diğer ucuna gidene dek izlediler. Salonda Elif’in zarif topuk seslerinden başka bir ses duyulmuyordu. Tatlı bir tebessüm ile ayrıcalıklı konuklarını karşıdan tekrar selamlayan Elif konuşmaya başladı.
- Çok değerli konuklarım yeniden hoş geldiniz. Sayın Belediye Başkanım, sayın Valim, sayın Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Bey, sayın Başsavcım, Sayın İktidar Partisi İl Başkanım, Sayın Emniyet Müdürüm, Sayın Milletvekillerim, Sayın Dekanlar, Sayın Yardımsever Dernek Üyeleri Başkanım ve elbette ki kızlar okula kampanyasına en büyük bağışı yapmış olan siz sosyetemizin değerli büyüğü beni kırmayıp bu özel tablo sergime geldiğiniz için çok ama çok teşekkür ederim. Siz değerli ve önemli konuklarımı ağırlarken bir kusurum olur ise şimdiden özür dilerim.
- A, şey sözünü keseceğim ama Elif Hanım gerçekten hepimiz büyük merak içindeyiz. Acaba bize artık o örtünün altındakini gösterebilir misiniz?
- Sayın Başsavcım sizleri bu derece merakta bıraktığımın farkındayım ama zaten bu temsilin güzelliği de burada değil mi? Sihirbaz sihrini açıkladığı anda gösterisi değersizleşir. Bu sebeple sizleri çok kısa bir süre daha bu tatlı merak halinde tutmak istiyorum. A, evet işte özel içkilerimizde geldi. Lütfen buraya bırakın tepsiyi Mehmet Bey.
- Ben kalacak mıyım Elif Hanım?
- Hayır, servisi ben kendi ellerimle yapacağım. Lütfen çıkarken kapıyı kapattığınızdan emin olun Mehmet Bey.
- Elbette Elif Hanım.
- A, Mehmet Bey bir saniye.
Elif Mehmet’i kapıya kadar geçirirken kulağına bir şeyler fısıldadı ve arkasından kapıyı kapatırken aynı zamanda da kilitlediğini konuklardan hiçbiri fark etmedi. Elif, konuklarına özel olarak tasarlanmış iksir kadehlerine kendi elleri ile hazırladığı içkisinden ikram etti. İkram ederken bu içkinin özel ve egzotik bir içki olduğunu, tarifini sır gibi saklayan bir içki uzmanından bir tablo karşılığında aldığını ballandıra ballandıra anlattı. Bu içkiyi ikram etmek için sadece böyle klas konukların olması gerektiğini de ekledi. Kendisi içinde bir kadeh doldurup masada bıraktı.
- Evet, beyler siz içkilerinizin ve ikramlarımızın keyfini çıkarırken ben de sizlere gecenin yıldızı olan tablomu göstereyim.
Tablonun üzerindeki örtüyü sakince indirip konuklarının yüzlerine tek tek baktı Elif. Hepsinin ellerindeki içkiyi nerede ise bitirdiklerini de gözünden kaçırmadan yeniden gülümsedi. Tablo hakkındaki fikirlerini sordu ve bir süre salondaki hiç kimse konuşmadı. Garip bir şekilde hepsine tanıdık bir tarafı olan yüzlerin olduğu bu esrarengiz tablo konukların hepsini şaşkına uğrattı. Uğultu şeklinde kendi aralarında konuşup uzun uzun incelerken bir yandan da kuruyan damaklarını sulandırmak için ellerindeki içkileri bitirdiler ve nihayet birisi konuştu.
- Öncelikle bize ikram ettiğiniz bu içkinin adını söylemenizi rica ediyorum. Ömrümde bu kadar lezzetli bir şey içmedim.
- Hım! İsmini verebilirim ama tarifini ömrünüz oldukça benden öğrenemezsiniz sayın Başkan. İsmi ‘’Aqua Tofana’’
- Çok ilginç bir ismi varmış. İtalyan bir uzmandan aldınız sanırım tarifi, öyle değil mi?
- Şu an içeriğine öyle yakınsınız ki şaşırdım doğrusu sayın Başkan.
- Eh, biraz bilgi birikimim vardır.
Salondaki böbürlenmeli gülüşmeler arasında Elif’in yüzünden belli belirsiz nefret dolu karanlık bir ifade geçti. İçindeki patlamaya hazır volkan dağını zor durduruyormuş gibi sıktı dudaklarını. Sanki ağzını açsa salon ve içindekiler ağzından saçılacak alevlerle kül olacakmış gibi dudaklarını ısırdı. Sonra konuklara arkasını dönüp derin derin nefes aldıktan sonra yeniden o tatlı tebessümü yüzüne bir maske gibi yerleştirip konuklarına seslendi.
- Daha yakından bakmak istemez misiniz baylar? Buyurun lütfen, istediğiniz açıdan inceleyebilirsiniz.
- Elif Hanım burada ve diğer resimlerinizdeki imza dikkatimi çekti. Burada ‘’G’’ ve ‘’T’’ harfleri büyük olarak yazılmış ve arasında ‘’elif’’ ismi küçük harflerle imzaya taşınmış. Anlamı nedir, eğer özel değilse tabi?
- Çok dikkatlisiniz Sayın Emniyet Müdürüm. Mesleki bir dikkat sanırım bu.
- Elbette, mesleğimizin bize kattığı çok değerli özellikler vardır.
Elif midesi bulanmış gibi ağzını buruşturduktan sonra yeniden kendini zorlayarak gülümsedi ve bu da Emniyet Müdürünün gözünden kaçmadı ama bunu Elif’in yorgunluğuna verdi. Elif, konuklarının sorduğu sorulara nezaketle ama geçiştirici cevaplar verdikten sonra hepsini masanın etrafındaki koltuklara oturmaya davet etti. Artık tablonun sırrını açıklama vakti gelmişti. Çünkü konuklarının artık fazla zamanı kalmamıştı. Oturdukları yerde yavaş yavaş rahatsızlanan konuklar diğerlerine durumu hissettirmemek için çaba harcıyordu. Aslında hepsi aynı durumda idi. Karınları ağrıyor ve kendilerini hiç iyi hissetmiyorlardı. Elif, konuklarının durumundan iyice emin olduktan sonra artık gerçekten içten ve samimi bir şekilde gülümsüyordu.
- Baylar, bu tablo üzerinde görmüş olduğunuz bulutların üzerindeki bir balonun resmi. Her biri birbirinden masumken ve savunmasızken acımasızca katledilen veya uğradıkları tecavüz sonucunda aileleri ve devlet tarafından yalnız ve çaresiz bırakıldıkları için intihar eden kadınların yüzlerinin tasviri. Mesela şurada gördüğünüz güzel yüz henüz 16 yaşında iken sizlerden birinin oğlu tarafından tecavüz edilip öldürülen ve parçalara ayrılan zavallı bir kız. Şurada gördüğünüz ise sizlerin nüfuslu dostlarınızdan biri tarafından şiddete maruz bırakılıp öldürülen genç kız. Katili ise sayenizde hiçbir ceza almadan toplum içinde özgürce dolaşıyor. İşte şurada Arp çalan hanımefendi ise içinizden birinin bir otel odasında sırf para ödediğiniz için aşağıladığınız, defalarca tecavüz edip şiddet uyguladığınız, yatağa bağlayıp vücudunda ufak kesikler atarken kestiğiniz bir yerin atardamara denk gelmesi sonucu size göre kaza ile öldürdüğünüz hayat kadını olan kızımız. Elbette ki böyle değersiz bir fahişe yüzünden itibarınızdan olup hapislerde çürümeyecektiniz. Ve dahası ve sonrası, minibüste tecavüz edilen diğeri, kocası tarafından öldürülen başkası, eski sevgilisi tarafından sokak ortasında bıçaklanan şu hanım, evinizde hizmetçilik yaparken şaibeli bir şekilde ortadan kaybolan ama aslında sizin tecavüz edip öldürdüğünüz ve sonrada cesedini ortadan kaldırdığınız talihsiz kadın. Bakın bu resimde asla ama asla olmasını beklemeyeceğimiz şu on bir yaşındaki küçük kızı hatırlardınız mı? Bu küçük kıza tam on iki adam tecavüz etti ve sizler ‘’rızası vardır’’ dediğiniz için ölü iken bile fahişe damgası ile gömüldü. Ona bunu yapanlar ise dini bütün bir hayat yaşamaya devam ediyorlar.
Baylar, gördüğünüz bu tabloyu sizlerin sağlayamadığı adaletin bir göstergesi olarak yapmış bulunuyorum. Tablonun adı ‘’Giulia Tofana Hanımları’’. Böylece imzanın açılımını da öğrenmiş oldunuz. Şahsınızda kendim de dahil olmak üzere toplum içinde cinsiyete yönelik şiddete maruz bırakıldıktan sonra fiziksel ve ruhsal travmalarımızla yalnız bırakılan, bize yapılanları cezasız bırakan tüm insanlık suçlularını cezalandırmış gibi huzur içindeyim. Evet, hepiniz artık beni dinlemekte zorlanıyorsunuz. Çok az zamanınız kaldı. Onlar bulutların üzerinde, mükemmel bir cennette neşe içinde balo yaparken sizler cehennemin yedi kat dibinde kendi azabınızı çekeceksiniz.
Artık birer cesede dönüşmüş onur konuklarını masada bırakıp gözyaşları içinde kayıt yaptığı gizli kamerayı yerinden alıp videoyu telefonuna yükledi. Tüm sosyal medya hesaplarından ‘’GelifT ve Diğerleri’’ ismi ile yayınlanmak üzere ayarladı. Kapıya doğru yürürken masada bıraktığı kendisine ait iksir kadehini devirdi. Artık ruhu özgürdü.
Deniz...