1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
517
Okunma
Sen rezilsin.. İşe yaramaz bir rezil!
Evet böyle olmayı sen istedin ve bunun böyle olacağını bilmeyecek kadar aptalsın da!
Kendi kendime bu sözleri söylüyordum. O an kendimden öyle nefret ediyordum ki aynaya bakmaya bile tahammülüm yoktu. Her şey benim suçumdu. Kimseye kızmaya da hakkım yoktu. Aylar önce girdiğim otelin resepsiyonun da çalışıyordum. Asıl mesleğim halkla ilişlerdi okulu henüz bitirdiğimden, ancak bu işi bulabilmiştim.
Kısa zaman sonra personel müdürü olarak yükselmiştim. Genel müdürle iş birliği içerisinde olduğumuzdan sık sık diolog halinde olurduk. Kazım bey çok efendi evli barklı bir adamdı. Ailesi ile de tanışmışlığım vardı. Hatta bir gece çocuğu rahatsızlanıp acil çıkmak durumunda kaldığı için bir takım iş yükünü almıştım.Aynı şekilde benimde bir sıkıntım olduğunda izin verir anlayış gösterirdi ve bilirdi işimi nasıl bir titizlikle yaptığımı.
Resepsiyon da çalışırken yakın olan arkadaşlarım zamanla bana karşı mesafeli davranmaya başladılar. Konuştukları zaman ben geldiğimde bir sessizlik olurdu. Ben "ne konuşuyorsunuz?" dediğim de "hiç Nazlı hanım yok bir şey öylesine" falan derlerdi. Ben tabi onlara eskisinden çokta farklı davranamadım asla yapım değildi öyle emreden tavırlarla iş buyurmak. Hep bir rica halindeydim.
Ama bu soğukluğun sebebini hiç bir zaman anlamamıştım. Sanki ardımdan beni kinle izleyen gözler dolaşıyordu. Geri dönüp baktığımda soğukca gülümseyen yüzlerle. Sonra sonra anladım. Anlamak değil aslında bir tokatla uyandırılmaktı bu.
Bir gün otelin tuvaletindeyim iki kişinin içeri girip benim hakkımda konuştuğunu duydum. Adım geçtiği için kulak kesildim. "Nazlı hanım bizi aptal sanıyor, birde bize arkadaşça nazikçe rica ediyor ya çıldırıyorum." "Boş versene ya adamı kapakladı işte ondan mutlusu yoktur." "Geçen gece de mesaiye kalmışlar birlikte utanıyor da evli barklı adamla" "eminim bu otelde birlikte oluyorlardır, eminim ama kanıtlayamam adam genel müdür her yerde eli kolu var." "yine de böyle çok böyle itamlarda bulunmasak mı?" " Ya ne sanıyorsun sen? Nasıl bu kadar kısa zamanda yükseldi sence?" "hadi gidelim yerin kulağı vardır derler boşver."
Orda öylece kalakalmıştım dizlerim uyuştu ne düşüneceğimi ne yapacağımı o kapıdan nasıl çıkıp onların nefret dolu yüzlerine bakacağımı bilmiyordum. Söyledikleri şeyler nasıl bu kadar acımasız olabilirlerdi. Zavallı adamcağız duysa ya da eşinin kulağına gitse bilmiyorum çok feci bir şeydi. Otelin restoranına gittim orda oturuyorlardı aynı hal ve tavırlar ben gelince oluşan o sessizlik, sebebini yeni anladığım. Kendime bir çay aldım ellerim titreyerek ardıma döndüğümde Kazım bey’le çarpışmak üzereyken elimdeki fincan düşüp, kırıldı. Kazım bey’de şaşkın Nazlı hanım iyi misiniz? dedi. "Halime hanım şurayı bir temizler misiniz? " derken ayağa kalkıp "gerek yok ben temizlerim" dedim. Kadının elinden bezi alıp yerleri silmeye kırıkları toplamaya başladım. Herkes şaşkın beni izliyordu. Bir taraftan temizliyor bir taraftan kendi kendime lanet ediyordum.
"sen rezilsin Nazlı! Sen rezilsin çünkü herkesi kendin gibi sanıyorsun. Sen rezilsin çünkü insanların sana karşı nefret dolu bakışlarını bile anlayamıyorsun. Sen rezilsin çünkü seni rezillikle itam ediyorlar ve tek bir kelime edemiyorsun. Sana ne yakıştırılırsa yakıştırılsın inkar etmiyorsun. En büyük rezaletinde ne biliyor musun? Tüm o insanları seviyorsun. Sen bu çayı içmeyi de hak etmiyorsun, Bu çöpleri toplamayı da daha daha beteri lazım git insanların pisliğini topla da daha bir aşağıla kendini. Sus hadi ölümüne sus kahrol ama kimseyi kahretme! Utan! Ama kimsenin yüzünü yere eğdirme.
...