1
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
699
Okunma
Yüreğinde, bilmediği bir coşku oluştu ve içi kıpır kıpırdı. Neredeyse ayağa kalkıp, dans edecekti. O’nu dans etmekten alıkoyan neydi?, neşelenmişti ve bu ruh hali epey hoşuna gitmişti. Duvarda ki saate bir göz kırptı ve yaşamın sahnesinde ki genç kıza içten bir gülümsedi. Koltuğunda ki asaletini, kalkarken de gösterdi. Baş dik, omuzlar geride, küçük adımlarla mutfağa doğru gitti. Mutfakta, kendine bir kahve yaptı.
Kahvesini alıp, doğruca çalışma masasına gitti. Okunması gereken kitaplarını listeledi ve kahvesinden keyifle bir yudum aldı. Yapılacak işlerinin listesini çıkarmayı da unutmadı. Bu duruma çok şaşırdı. Bu sefer; o meşhur unutkanlığı tutmamıştı ve ilginç olan; o genç kızı da hatırlamaya başladı.
Bu tanıdık sima tıpatıp kendisiydi. Ne kadar çok özlemişti, bu geç kızı ve sımsıkı sarılmak istedi. Sevgisini sarılarak göstermeliydi. Yıllar durun biraz, şöyle bir dinlenin gençliğimde. İlk aklına gelen de gençlik aşk’ı olmuştu ve dilinde, O’nun için yazdığı şiir vardı. O yeşil gözler, kahverengi gözleriyle nasıl da buluşmuştu. Bir laf atmayla başlayan ve şiir gibi geçen o gençlik. Sevginin damarlarında deli kanlı oluşu...Yaşamın anlamının tek bir insanda toplanışı. Cennetin bahçesinden düşen bir serçenin ruhunda göz kapaklarını aralayıp, yeşili daha bir sevmesine sebep oluşu.
Yeşil gözlerinde aşk ilkbahar
Gör de gönlümü bir seçiver
Zedelenmiş ruhuma dokunuver
Karanlığıma bir şimşek çakıver
Senden başka yalanım mı var
Cennetin bahçesinde göğüm mü var
Yaşlandım saçımda beyazım var
Unutmadım seni yanağında benin var