Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
Onur BİLGE
Onur BİLGE

905 – DÖRT HECE

Yorum

905 – DÖRT HECE

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

560

Okunma

905 – DÖRT HECE

905 – DÖRT HECE

Onur BİLGE

Allah’ın zavallı kulları!”

“Kur’an indirildi ve tebliğ tamamlandı. O zaman o kullar, sahipsizlikten kurtuldu, zavallılıktan çıktı.”

“İnkarı tarif edemeyen, daha doğrusu bilemeyen, ikrarı nasıl anlar ve anlatır! Hayretler içinde seyretmekteyim... Bak azizim! Sen en iyisi Kaptan’a soruver! Ne de olsa o erenlerdendir. Allah dostlarından, şefaatçilerden... “Efendim, inkar ne demek?” diye sor bakalım ne diyecek! Dört heceli bir sözcükmüş de! Vah vah, vah ki vah!”

“Sana onun ne anlama geldiğini etraflıca söyledim. Daha ne dememi bekliyorsun? Cimrice sorma! Açık sor!”

“O halde inkârın öz kaynağından haber al! Benim verilecek cevabım yok ama söylediklerinden de tatmin olmadım.”

“İmtihan etme beni! Anlat biliyorsan! Bilgini dirhem dirhem satma! İlminle şımarma! Şeytanlaşma!”

“Ben imtihan ederim! İddiası olana gereken bu! Birisi söylediklerini ispat edemiyorsa, din kültüründe ona kazip denir.”

“Konu inkâr değil, imandı. Teklikten, Ehadiyetten bahsediyorduk. Kazip, yalancı demek... Yalanlayan... İnkâr eden de öyledir.”

“Ben konuyu inkâra getirdim. Ondan bahis açtım. “İnkâr nedir?” diye sordum. Cevap aradım, hâlâ da tanım aramaktayım. Derdim bu!”

“Neden kabul etmedin? “Yalanlama...” dedim. Arapçasını söyle deseydin onu da derdim. Keziban da yalanlamak demek. Rahman Suresi, baştan sona yalanlananlarla dolu. Yalanlayanlar, yani inkârcılar cehennemde toplantı halinde olacaklar.”

“Klasik söylemleri geç!” denildi herhalde! Kopya çekene not verilmez! Bilgisine itibar da edilmez! Rahman suresini bilmeyecek kadar aptal değilim! Fakat inkâra takılıp kaldık nedense!”

“Aslında onlar inkâr etmiyorlardı. Müşriktiler. Aracılar edinmişlerdi. Putları vardı. Bilal’e de puthane bekletiyorlardı. Onu da inkâra zorladılar. En ağır işkenceleri ettiler ama inkâr ettiremediler! “Ehad! Ehad!..” diyordu can pahasına! Takiye bile yapmaya tenezzül etmedi. Taşların altındaki kişiliği Elif halinde kıyamdaydı. Dimdikti ezilen başı! Şahadet parmağı gibiydi Bilal!”

“Bunları sayıp döküp yorulma! Bana dört hece kâfidir!”

“Ya lan la mak!”

“Yorulma! Kıyamam sana! Dedim ya... Kaptan’ına sor! Eğer ilk cevabı dört heceli, Kur’an ve Hadise uygunsa onun elini ayağını öperim! Senin de öyle... Evil yavul ederse, dalgamı geçerim!”

“İnkâr, Allah’ı reddetmek! Bu da yaradılışı reddetmek demektir ki mümkün değildir!”

“Bunu bu güne kadar bilemediysen kabahat benim değil. Eğer bu kadar tercih sunuyorsan, test soruları gibi cevaplıyorsan, o kadar ihtimal içinde doğruyu bulsan bile tümü de yanlış hükmündedir! Zira bu, İslam’ın temel kuralıdır!”

“Saçmalama! İnkâr, sadece Allah’ı inkâr değildir. Mesela sen birine “Yaratıksın!” dersin, o inkâr eder. “Sudan yaratıldın!” dersin, yine inkâr eder. Çünkü genel anlamda, var olanı reddetme, yalanlamadır.”

“Yoruma gerek yok!”

“Körsem, renkler yok derim. Sen inkâr ettiğimi düşünürsün. Oysa benim için gerçekten renkler yoktur.”

“Beni de yordun, kendin de yoruldun! İlaçlar tesir etmeye başladı. Uykum da geldi, cevap hâlâ gelmedi. Saçmalamak benim işim, toplamak senin işin...”

“O zaman sen söyle! Kabul mü edeceğim, inkar mı edeceğim bakalım!”

“O kadar ucuz değil İslamiyet!”

“İslamiyet, senin gibi cimrilerin kasasına kilitlendiyse, hepimiz dinsiz oluruz!”

“Şimdiye kadar kabulü veya inkârı anlamamışsan kabahat benim değil.”

“Saçmalama! Sorunun cevabı verildi. İnkâr yalanlamadır!..”

“Kimi?”

“Seni!.. Beni kızdırma!.. Şimdi sen, doğru cevapları yalanlıyorsun! İnkâr ediyorsun!”

“Kimi, neyi yalanlamak?”

Allah’ı inkârı soruyorsan, tüm evreni... Tüm evreni!.. İçinde ne varsa... Eşya zerre küre, fiil, sıfat, zamir, zat... Külli inkâr bu demek! Cüz’i ve ferdi de var. Hangisini sorduğun belli değil ki! İnsan da küçük bir evren olduğuna göre inkâr, önce kendini inkârdır!”

“Arife tarif gerekmez, hemen anlardı kastımı.”

“Kuran da insandan başlıyor zaten anlatmaya... Neden yaratıldığını inkâr edemeyenin yaratanı inkârı saçma!..”

“Fiil, sıfat, Zat ne ki?”

“Başlama yine! Her zamanki soruların...”

“Ben başlamadım, sen başlattın!..”

“Biliyorum ve biliyorsun bildiğimi. Ağzını açtın mı onları sıralıyorsun. Zat Allah, fiiller her iş, sıfatlar özellikleri... Anlaşamadığımız nokta madde ve mânâ...”

“Sıralamanda bile arıza var ama haberin yok!”

“Olsun! Ne fark eder ki? Cem edince Ehad ortada! İnkârın aslı, görememe, bilememe... “Resulullah: Ya Rabbi! Onlar bilmiyorlar!” diyor onlar için inayet ve af diliyordu.”

*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 905

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
905 – dört hece Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 905 – dört hece yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
905 – DÖRT HECE yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Battal BAŞARAN
Battal BAŞARAN, @battal-basaran
12.9.2021 08:32:37
Okundu...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL