Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
belkibirharfimben
belkibirharfimben

Çatlaklar nasıl tedavi edilir?

Yorum

Çatlaklar nasıl tedavi edilir?

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

350

Okunma

Çatlaklar nasıl tedavi edilir?

İnsan olup da ayn(r)ılıkların etrafında dönmemek mümkün mü arkadaşım? Hafızanın getirisidir bu tekrar. Ruhun belirtisidir şu tavaf. Bizi ‘biz’ yapan da beni ‘ben’ yapan da o ‘biz’in ve ‘ben’in şifreleriyle kurabildiğimiz bağlardır. Elhamdülillah. Ve de bin şükür. O zaman mecburum ayn(r)ılıklarımı gezinmeye ben. Tavafım sayesinde ‘biz-ben’ bilincine sahip oluyorum çünkü. Neden küseyim? Hikmetleri hatırına barışmam gerek. Bazı yüzler ilk gördüğüm günkü gibi aklımda. Evet. Bazı kırgınlıklar aynı sızıyı saklıyor. Tamam. Ama, kabul edelim, şimdi aynı Ahmed olarak bakmıyorum onlara. Bütünle kurduğum ilgiler beni de değiştirdi. Manzarayı keşfettikçe detayları başkalaştı.

Yanlış biliyoruz. Yaşlanmak yıpranmak değildir belki de arkadaşım. Uzlaşmaktır. Uzaklaşmaktır. Resmin bütününe bakmaktır biraz daha. Evvelce canını yakan şeylere, bütünlükteki hikmetlerini farkederek, barış elini uzatmaktır. Kur’an’da buyrulduğu gibi: “Sulhte hayır vardır.” Hayır sulhle görünür çünkü. Parçalar barışmadan bütün olamazlar. Öyle ya: Düşmanlarımızla da barıştığımız birgün gelir. Her fırsatta kavga ettiğiniz o çocukla gün gelir geçmişi gülerek yâdedersiniz. Yaşlılık, vaktiyle ciddiye aldıklarınızla alay ettiğiniz, alay ettiklerinizi de ciddiye aldığınız bir süreçtir sanki. Gözler geriledikçe parçaların arasındaki uyum daha sıkı kollanır. Uyuma uyanıldıkça da detaylarla uzlaşılır.

Çocukken çocukluğumun her parçasıyla barışık değildim arkadaşım. Hatta pek tatsız bölümleri olduğunu hatırlıyorum. Fakat uzaklaştıkça güzel bulmaya başladım. Uzaklaştıkça dert hüsünleşti. Çirkinlik giderek ‘dolayısıyla güzel’ oldu. Bu, bir kısmını unutmamla ilgili olduğu kadar, bütünde ifade ettiği anlamı kavrayışımla da ilgiliydi. Yazmak uzlaştırıyormuş. Gördüm bunu. Tecrübe ederek hem de. Şunu da söyleyebilirim: Çocuklar çocukluğun hiç geçmeyecek bir devir sanıyorlar. Ama büyükler bir parçadan ibaret olduğuna uyanıyorlar. Sabır da biraz bu uyanıştan doğuyor sanki. Yaşadıklarının parça olduğunu düşünen sabredebiliyor. Bütün olduğunu sanrılayansa onda boğuluyor.

‘Güzel için’ olması, mürşidimin ifadesiyle, ’neticesi itibariyle güzel’ olması çirkini de ister istemez güzellik kılar. Dahil olduğumuzun sıfatlarından biz de istifade ederiz. Manzaraya iltifat edildiğinde en yoz kayaların dahi ondan bir hissesi vardır. Kur’an’da Musa aleyhisselama "İçyüzünü bilmediğin birşeye nasıl sabredeceksin?" diyen Hızır aleyhisselamın nazarımızı çevirdiği biraz da bu değil miydi? Bütünü sezemiyorsan parçaya nasıl sabredeceksin? Öyle ya: Birşeyin içyüzü anlamıdır aslında. Bütündeki yeridir. Özüdür. Arkadaşım buna da iyi kulak ver: İmanın en büyük ’bütünlük uyanışı’ olduğunu düşünüyorum ben bu eşikten bakınca. Yani en büyük resim imanla görülendir.

Tevhid herşeyi tek-bir manzaranın parçası kılar. O zaman hiçbirşey diğerinden kopuk olmuyor işte. Neye baksanız, Bediüzzaman’ın tabiriyle, ‘mana-i harfî’ye mecbur oluyorsunuz. Hepsini yaratan aynı Allah olduğuna hiçbir varlık ’isim’ olamaz. Yalnız kalamaz. Sırf kendisi için bakılamaz. Kısa bir mealiyle Kur’an’da buyrulduğu gibi yahut: "İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?" Sahi. Parça bütünden kopabileceğini mi sanır?

Arkada bırakmak yok. Zamansal bütünlüğün parçasıyız hepimiz. Şecere-i kainatın dallarıyız ya da kökleriyiz. Üzerimizde kardeşliğin izleri var. Aynılığın tavafı var. Evet. Kalbinizin sızısı yüzyıl geçse de sizinle. Tamam. Ama ne mutlu ki sizinle! Onun sayesinde bütüne dahil oldunuz. Aklınızdan çıkmayanlar ruhunuza işleyenlerdir. En unutulmaz bağlarınızdır. Nakış kıpırdandığında ilmeklerini hatırlar. Kilimiyle bağ kurar. Dertlerini böyle de tasavvur edebilirsin belki: Allah, bir bütünün parçası olduğunu sana onlarla öğretti. "Nihayetsiz aczin ve fakrın, seni nihayetsiz kudrete, rahmete raptedip Kadîr-i Rahîmin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar..." cümlesini bir de böyle düşün derim arkadaşım. Nihayetinde gökyüzü de içimize çatlaklarımızdan sızıyor. Doğurduğu ışıksa, çatlaklarda tekrara düşmenin ne tehlikesi olabilir, vesselam.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Çatlaklar nasıl tedavi edilir? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çatlaklar nasıl tedavi edilir? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çatlaklar nasıl tedavi edilir? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL