- 397 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÖZÜR DİLEMEKLE TAHRİBATLAR ONARILMIYOR DOSTUM
Tam zile basacaktım ki kapının açık olduğunu farkettim
Kapı neden açık ki ???
Aniden başımda beliren sıcaklıkla, derin bir nefes alma ihtiyacı hissettim.
Bir yandan endişe bir yandan merakla yavaşça kapıyı itekledim.
Menteşelerden gelen gıcırtıyla, karnımdan boğazıma bir yumruk yemiş gibi hissettim
Kalbim boğazımda atmaya başladı
“İçeri girecen olum yolu yok” dedim sessizce.
İki adım attım
İçerdeyim.
Hiç
ses
yok
Yaklaşık 3 metrelik koridorun sonundaki salon, pek çok geceler rakı sofralarımızın en büyük şahidi ve huzurlu hissettiğimiz yer iken; şu an beni için cehenneme bir adımdı sanki.
Korkum içerde karşılaşacağım manzara mı?
Ya da tahmin ettiğimle karşılaşınca ne yapacağımı bilememe korkusu mu?
Çok kısa bir an geri dönüp gitmek aklımın ucundan gelip geçti.
“saçmalama ” dedim
Utandım
Lanet olsun
Lanet olsun!!!
İçeriye adım atmaya korkuyorum
Nefesimin kesildiğini hissettim
Deriiiin bir nefes aldım
İçerisi karanlık
Sanırım perdeler kapalı
Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı
Ayaklarımdan başıma yükselen sıcaklıkla tekrar derin bir nefes alıp
Girdim içeriye
Hayatta yüzyüze geldiğiniz bazı an’lar vardır;
Son nefesinizi verene kadar aklınızdan çıkmayacağına emin olduğunuz an’lar.
Daha önce defalarca geldiğim bu salon
O an sanki ilk defa burada bulunuyormuşum gibiydi.
Attığımız kahkahalar, fasıl akşamları, günağarana kadarki dertleşmeler, siyasi tartışmalar sanki bu odada yapılmamış da; beni çölün ortasındaki bir eve getirmişler gibi.
Her seferinde beni pür neşe, bağıra çağıra yaygaralarla karşılayan en sevgili dostum;
Oturduğu kırmızı kadife koltukta,
Başını sadece üstünü görebileceğim şekilde öne eğmiş
Dirsekleri dizlerinin üzerinde
Elleri birbirlerine kenetli tam ortada
Ayaklarının dibinde nerde ise bitmekte olan bir 70 lik rakı şişesi.
Geldiğimi anlamasına rağmen kaldırmadı başını;
Kıpırdatmadı kılını.
Zar zor boğazımdan gelen çatallı bir sesle
“Erdal !!!”
“Erdal nooldu olum”
diyebildim.
Hareket yok
Ses yok
Dibine gidip, bir dizim yerde önünde çömeldim
Hafifçe çenesinden tutarak kaldırdım başını.
“nooldu olum!!!”
Diyebildim yine, aklıma başka hiçbir kelime gelmeyerek.
Alnı çizgileşmiş;
Küçülmüş kanlanmış gözlerini gözlerimin içine dikerek
Aniden iki elinin avuçiçleri ile yanaklarımı sıkıca kavrayıp;
sadece keşke’lerin binlerce jiletle kavradığı bedenine teslim olmuş insanların yüzünde görebileceğiniz acı dolu bir ifade ile ;
“özür dilemekle tahribatlar onarılmıyor dostum”
“Onarılamıyor” dedi,
Ve elleri yanaklarımdan gücü tükenmişçesine sıyrılıp, o tığ gibi bedenli dostum boşluktan yere düşen bir halat gibi zemine yığılıverdi.
YORUMLAR
Sevgili Erdal (Kartalım benim)
Belki yanlış biliyorsundur. Edebiyat Defterinde
sayfa sınırlaması yoktur.
Şiirini belki de bu saikle nesire çevirmişsin.
Ama gören göz, duyan yürek bunun bal gibi de şiir
olduğunu anlıyor.
Öperim gözlerinden.
erdal güvenli
bir tek sen yorum yaptığın için etkili yorum seçtim :))))))))
niye anlamadım ama millet bana gıcık olmuş heralde :)))
boşver
kıçına vurulan at'ın adımları bir bocalar, ardından da rahvan yürüyüşe geçer. “sonucunu değiştiremeyeceğin olaylarda uğraşma boşver” anlamında kullanılan deyimdir
rahvan ın eski şekli revan dır aslında.senin gibi bir dilbilimciye bunu söylemekle de hadsizlik etmiş oluyorum
kısacası
vur kıçına revan gitsin bedri abi
koccccaaaaaaman sarılıyorum sana