- 222 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Haftalık Panorama
HAFTALIK PANORAMA
Sevgili okuyucular,
Bu sabah (25 Mart 2021) bilgisayarımın başına geçip “Ne yazayım?” diye düşünürken bir haftadır ülkemde yaşanan garip ve olağanüstü olayları hatırladım ve Türkiye’nin tam bir haber cenneti olduğunu fark ettim. Gazetecilerin işi ne kolaymış yarabbi! Fakat köşe yazarlarının işi de o derece zor; o kadar çok ve şok edici olaylar gerçekleşiyor ki hangi birini seçeceğini şaşırıyor insan.
16 Marttan beri gazetelerde yer alan şu haberlere bakar mısınız lütfen!
“İlköğretim okullarında okutulan Andımız, Danıştay tarafından yasaklandı, devlet madalyalarındaki Atatürk kabartması kaldırıldı.”
“Tarikatları eleştirdiği için ölüm tehditleri alan ilahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Almanya’daki bir üniversitede öğretim üyeliği yapmak için yurt dışına çıktı. Çıkarken sosyal medya hesabından “Doktora tez danışmanlıklarımı Cübbeli ile tacizci Nurullah’a devrettim,” dedi.
“Ankara 6. İdare Mahkemesi, Millî Eğitim Bakanlığında 1709 şube müdürünün mülakat puanına göre atanmasını usulsüz buldu ve iptal kararı verdi.”
“Yargıtay Başsavcısı, HDP’nin kapatılması isteğiyle Anayasa Mahkemesine dava açtı. HDP’nin iki buçuk yıl hapis cezasına çarptırılan Kocaeli milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun vekilliği düşürüldü.”
“Merkez Bankası, faizi 200 baz puan arttırarak yüzde 19’a çıkardı. Yüksek faiz dalında Avrupa şampiyonu olduk.”
“Konya Selçuk Üniversitesindeki Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nin adı değiştirildi ve Sultan Alparslan Kültür Merkezi oldu.”
“Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Şenyayla bölgesi Muş’a bağlandı.”
Dört buçuk ay önce Merkez Bankası başkanlığına atanan Naci Ağbal, gece yarısı görevden alındı. Naci Ağbal 04.20’de sosyal medya hesabından “Sayın Cumhurbaşkanımıza Merkez Bankası dâhil bugüne kadar uygun görerek atadığı tüm görevlerden dolayı teşekkür ederim. Bugün itibariyle görevden alınmam nedeniyle de şükranlarımı arz ediyorum…” mesajı attı.
“İstanbul – Taksim meydanına bitişik Gezi Parkı belediyeden alınıp adı sanı duyulmamış bir vakfa devredildi.”
“22 Mart Pazartesi sabahı dolar ve altın yüzde ondan fazla yükseldi, borsa da aynı oranda dibe çakıldı.”
Ticaret Bakanlığı, dökme ve varilli zeytinyağı ihracatına yasak getirdi.
AKP’nin olağan kongresi, öncekiler gibi maske – mesafe ilkelerinden uzak lebalep hâlde yapıldı.
23 Martta yurt genelinde 29.762 koronavirüs vakası tespit edildi ve 146 kişi virüs nedeniyle vefat etti.
Sevgili okuyucular;
Bu gazetede haftada bir gün yazı yazsanız, yukarıda ana hatlarıyla özetlediğim güncel olayların hangisini konu olarak seçerdiniz? Şaşırdınız değil mi? Büyük ihtimalle siz de benim gibi “Türkiye nereye?” diye soruyorsunuz şu an.
Şimdi “Mademki yazarım diye meydana çıktın, sen seç!” diyebilirsiniz. Ben hiçbirini seçmiyorum; çünkü hem gazetelerde hem de tv’lerde yüzlerce defa söz edildi bu konulardan. Basın yayın organlarında pek yer almayan fakat beni yürekten yaralayan bir konuya değinmek istiyorum.
BERGAMA’dan KERAMET TOP SAHASI’na
Yaklaşık bir hafta önce Halk tv ekranlarında Bergama köylüleriyle ilgili kısa bir haber yayınlandı. Bergama Belediyesi, köylülerin tarım yaptığı 832 dönüm araziyi satışa çıkarmış. Büyük ihtimalle bu araziyi arsa olarak değerlendirecekler. Köylüler birlik olup elli altmış traktörle alelacele bu araziye arpa ve buğday ekmişler. Arazilerinin satılma kararına karşı çıkıp feryat figan ediyorlar.
Köylülerden birinin bir sözü yüreğimi dağladı: “Bu araziyi biz imece usulüyle satın aldık, burası tarım arazisi, satılmasını ve betonlaştırılmasını istemiyoruz.”
“Bergama köylülerinden sana ne kardeşim! Mühür kimin elindeyse Süleyman odur. Mademki yetki belediyededir; ister alır, ister satar. Her şey yasal.” diyebilirsiniz.
Haklısınız; yetki belediye meclisinde, satabilir; yasaldır.
Fakat burada şunu sormak gerek: “Yasal olan her şey ahlaki midir?”
Yıllarca önce araziler köylülere dağıtılıp tapular kesilirken zamanın yöneticileri: “Bu köylülerin ileride ihtiyaçları olabilir, her köye köylünün ortak malı olarak bazı arazileri tahsis edelim,” diye düşünmüşler ve az veya çok her köye tapulu mülk vermişler.
Orhangazi’nin köylerinde doğup büyüyen herkes çok iyi bilir ki büyükşehir yasası çıkıncaya kadar herhangi bir köydeki ortak mülklerden hiçbiri satılmamıştı. Büyükşehir yasası çıkarılırken köylülerimize “Bundan sonra Bursa’nın mahallesi olacaksınız, ha Altıparmak Caddesi, ha köyünüz,” gibi laflar söylenmişti.
Yasa kabul edildi ve biz köylü olmaktan kurtulup şehirli olduk (!) Her köye çöp konteynırları konuldu, köylüler (pardon mahalleliler) fi tarihinde kendi imkânlarıyla getirdikleri içme suyu için para ödemeye başladılar. Sonra ne oldu? Her köyün ortak mülkleri satılmaya başladı. Belediyeler mal bulmuş mağribi gibi köylere çöktüler ve yarınları düşünmeyen mirasyedi misali satıp savurmaya başladılar.
Bergama köylülerin dramını Orhangazi’nin köyleri de yaşadı maalesef.
Keramet köyündeki (pardon mahalle) Ilıca’yı bilirsiniz. Ilıca’nın üstünde küçük bir tepe vardır. O araziyi yaklaşık kırk yıl önce köylülerimiz para toplayıp satın almıştı. Amaçları orayı top sahası yaparak gençlerin hizmetine sunmaktı. Hayaller gerçekleşti; bahsettiğim arazi, sahibinden satın alınarak köyün ortak malı oldu, dozer getirilip düzleştirildi ve orada gençler yıllarca antrenman yaptı, futbol oynadı.
Sonra ne oldu? Mühür kimdeyse Süleyman odur dedik ya! Belediye o güzelim araziyi sattı.
Kardeşim kime sattınız? Niçin sattınız? Kaça sattınız? Aldığınız parayı ne yaptınız? Bu mülkü satarken asıl sahiplerine bir defacık sordunuz mu? Bu mülk Kerametlinin emeğidir, alın teridir diye hiç düşündünüz mü?
Gördünüz mü bilmiyorum sevgili okuyucular; o arazinin hâli şimdi içler acısı! Gidip görün, vallahi ağlarsınız! Orayı kim aldı bilmiyorum, orada ne yapmak istiyordu ondan da haberim yok. Acı gerçek şu ki her tarafa beton dökmüşler, göl manzaralı o güzelim arazi kel kafa gibi öylece duruyor. Hem de yıllardan beri…
Hani bir laf vardır, Çin Seddi uzaydan bile görünüyormuş diye. Tıpkı onun gibi girin Google Eart programına. “Ara” kutucuğuna “Keramet Ilıcası” yazın. Ilıcanın üst tarafındaki beton çölünü göreceksiniz. Bir utanç abidesi gibi duran beton çölünü… Her şeyimizi borçlu olduğumuz kara toprağı, çiçekleri, otları ve Kerametli futbol âşığı gençlerin hayallerini gömen beton çölünü…
Karar verenlere ve imza atanlara yazıklar olsun!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.