Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
çetin altungüneş
çetin altungüneş

SANATIN GEREKLİLİĞİ HAKKINDA

Yorum

SANATIN GEREKLİLİĞİ HAKKINDA

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

322

Okunma

SANATIN GEREKLİLİĞİ HAKKINDA

SANATIN GEREKLİLİĞİ HAKKINDA

İki temel sorunu var insanlığın;
Adaletsizlik ve anlamsızlık
Birine karşı hukuk’u bulduk, diğerine karşı sanatı
Ama insanlar hukuk’a ulaşamadı...
Ve sanat insanlara...’’

Günümüzden çok önce söylemiş bu sözü Nietzche. Ne yazık ki hala aynı anı yaşıyoruz. Hani şu eski şarkıdaki gibi;Sen bensiz, ben sensiz...

Kimine göre sanatın altın çağı 1960’larda, kimine göre modern sanatın başlamasıyla sona erdi. Bazıları ise antik çağları tekrar etmekten başka bir şey yapmadığımızı düşünüyor, kendince haklı nedenlere dayanarak. Sanat;ilkel insandan bu yana içimizde hep dışarı çıkmak, kendini göstermek isteyen bir dürtü olmuş. Kimi zaman güzellik için, bazen din ve büyü için kullanılmış. İnsanın çevresinden ve yaratıcısından aldığı ilhamla yarattığı eserler diğer insanları ya hayran bırakmış, ya kızdırmış, ya da şaşırtmış. Ama bu yazının konusu bambaşka....

Giderek kültürsüzleşen, değil sanatçıyı, doktoru, öğretmeni, mühendisi, kitap okuyan , eğitim alan herkesi kendine düşman gören, bilen kişiye katlanamayan, gözlük takmanın bile neredeyse suç kabul edildiği bir toplumda aynı zamanda sanatın sahip olunması gereken bir meta haline gelmesi şaşırtıcı bir durum. Hemen hemen herkesin birazcık ünlü olabilmek veye kendini önemli gösterebilmek için kullandığı en popüler araç oldu sanat. Şiir okumadan şair, sergi gezmeden ressam, müziğe gönül vermeden müzisyen olan bu kişiler nedense okumaktan, araştırmaktan uzak durdular. Onlar kendilerini sahte maskelerle süslerken ve benzerleri tarafından çılgınca alkışlanırken sanat okulları ve astığı astık, kestiği kestik, sanat çevreleri ise zaten zorlu bir süreç yaşayan sanatı, matematikteki çok bilinmeyenli denklemler gibi soyut, bilinemez alanlara sürüklediler.

Kimbilir, belki de sanat tüm bu karmaşadan ve kendisine uzanan kirli ellerden kaçmak, son hızla uçarak uzaklaşmak istedi. Ama bunu yaparken bu zorlu yolda yürümeye, sanata, hayata kendi dokunuşunu katmaya çalışan sanatçı ve sanatseverlerin bir kısmı nı da şaşkın ve yalnız bıraktı. Çoğu kişi ’’ben yaptım oldu’’ mantığıyla aklına esen rüzgarın arkasında giderken, bir bardak çayın buharında düşünceye dalan, merak ve tutkuyla yollarına devam etmeye çalışanlar da etrafı kara bir duman gibi saran bu yozlaşma kültürüyle yalnız kaldı.

Acaba Atatürk ’’Cumhurbaşkanı bile olabilirsiniz;ama sanatçı olamazsınız.’’sözü ile ne demek istemişti? Sanat imkansızı kovalamak mı yoksa? Gerçeği söylemek gerekirse, en büyük dehalar bile asla tatmin olmamışlar;hep bir sonraki adımı, bir fazlasını araştırmışlardır. 1960’ta Fransız Kültür Bakanlığı resim müzelerine bir emir gönderir ve Pierre Bonnard’ın görüldüğü yerde yetkililere haber verilmesini ister. Çünkü Bonnard, pardösüsünün içine sakladığı ufak paleti ile gizlice resimlerinin beğenmediği yerlerini değiştirmektedir. Michelangelo ölürken çalışacak on yılı daha olmadığı için hayıflanmıştır.

Resim, yazı, müzik, yontu, fotoğraf, tiyatro ve sinema...Aslında hepsi birbirini besler, insanın her şeyden haberdar olması ve hissetmesi, hissettiklerini de sanat eserinde gözlemlemesi zor bir iştir. Kolaylaştırmak isteyen, kullanmak isteyen vardır, böylece kendine pay biçmek, toplum içinde özel bir yer tutmak isteyen vardır.

Peki tüm bunlardan yola çıkıp bir sonuca varmak istersek;sanatı anlamadığı veya beceremediği için kendi anlayışını dayatan, kültürden ve çeşitlilikten ölesiye korkan zevksizliği kabullenmek zorunda mıyız? Bir milletin kültürünü ve değerlerini yok ederek onların kendi geçmişleriyle ve dünyayla bağlarını koparmak, onları daha kolay hedefler ve ucuz tüketiciler haline getirir. Şu an dünyada ve ülkemizde olan bitense bundan çok farklı değil. İnsanlar ya kendilerince kılıflar uyduruyorlar, ya da yerel kabul ettikleri kültürün içine o kültürün köklerini bilmeden sıkışmaya çalışıyorlar. Örneğin, Fazıl Say’ın arabesk ile ilgili sözlerine ağır tepkiler gelmesinin bir nedeni de budur. Değişim zordur, gök kuşağının tük renklerine açılırsa kendi rengini kaybedeceğini zanneder insan. Bir de içinde bulunduğu toplum O’na kendisinden ileride olanı taşlamayı, kıskanmayı ve aşağılamayı öğretmiştir.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sanatın gerekliliği hakkında Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sanatın gerekliliği hakkında yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SANATIN GEREKLİLİĞİ HAKKINDA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL