Parmak izleri
Hatırla, bir yanım pencere türküsü bir yanım ahraz. Delilik, saraylardan kalma bir alışkanlık. Bana deli olduğumu söyleseler gocunmam. Ben bir kere kayboldum hayatta. Şeytanın bacağını kırdım mı bilmiyorum. Kaybolmak kolay değildi. Hatta zordu. Her şey zordur. Nefes almak, bir yerden bir yere gitmek, tökezlemek, unutmak…
Yaşamı çoğaltabilir miyiz? Benim başka renklerim vardı yürümek söz konusu olduğunda. Gökkuşağına yürümek için yaratıldım bu gün. Belki de ikindi güneşinin seyri için yaratıldım. Bu gün başkaları hayattan soğumuş olabilir. Vazgeçiyor olabilir. Bu beni ırgalamaz. Ben yoluma giderim. Arkamı dönüp baktığımda özlem hüzün ve hazan kucaklar gözlerimi. Bu sonbahar benim için bitmedi. Bu sonbahar hep güz şiirleri tekrarladım. Siz koltuğunuza âşıktınız. Koltuğunuzda iki boşluğu avucuna almış koşturan bir heykel gördüm. Sonra sizden özür dileyerek uzaklaştım. İnsanın en uzağı yakalaması yeryüzünün durmasına bağlı değil midir? İyi de nasıl olacak, yeryüzü hep dönüyor. Bazen öyle hızlı dönüyor ki keskin bir kokunun içinde buluyorum kendimi. Bu koku güz kokusu…
İhanet edenler ihanetini gizleyemez. Peki, bu ihanet edenler neden ihanet ederler. Dünya iyi ile kötünün savaşı mıdır? İyi ile kötünün ayrımını sıklıkla yaptığım zaman bunu bir görev mesuliyet olarak kabul ediyorum. Bırakalım. Yaşayarak görelim iyisi mi?
Mutluluk kimin hakkı? Kim mutlu? Her gün gündelik yaşamın içindeyiz. Az da olsa düşünüyoruz incelikleri. Evin yolunu bulamadığım zamanlar kendimi ormanda gibi hissederdim. Sonra nasılsa evin yolunu bulurdum. İnsanoğlu beyniyle çalışır. Kalbiyle dinlenir. Zor zamanlarda hiçbir patolojik duygunun beni zehirlemesine izin vermedim. Ateşe pervane olmak deyimiyle aşka göz kırpanlardan oldum. Bir yere ait olmalıyım kaygısıyla aslında en çok Allah katına aittim. Seccadesiyle konuşan hüzünlü kalbim bununla ehlileşti.
Allah katında hükmü yalnız Allah verir. Her şey yolundadır. Melankoli insanların oluşturduğu yabancı bir cisimdir boğaza takılan. İşte iç sıkıntısı bundan ötürü gelir. Huzur verenlerde bırak kalbini. Mahkûmiyeti tanıma. Zehirli oklardan korumaya çalışırken kendimi bir takım olaylar yaşadım. Ve zehirli oklar her yerdeydi. Ağzımın aklımın yüreğimin eşgüdümünde ben yaşamın güzelliğini sayıklıyordum. Yaşamın güzelliği inanmaktı. Ben yalnız bir kere kayboldum. Oysa niyetim sırların sırrını dinlemekti. Kanyonlar vadiler ve onların içini dolduran tertemiz su kütleleri bunun için vardılar. Nereye baksam bir güzide… o güzide içinde bir nur-u dide.
Sonsuzluk Bahçe ve Unutu; Nûr-i Dîde
Bağlama beni dünya kor bir masalın içine
aman benim değil onun, aşka sıralandım
bağlama beni dünya çok uzaktır zemheri
hüzün kovanına düştüğüm gün karalandım
Sesim kavuşamıyorsa marallara
hüsrandır
sevgi sunağı bitti
Yoruldum
yüzüm yeni kuşağında
yoruldu ay
dönüyorum
kırkı çıkan pencerenin pervazına
Hani söz cümbüşü, yağmur telefi, ikrar
hani gülistan isen
derdime şifa bulmalı
...
Bağlama beni dünya sendeki bütün kapıları açtım
çıra gibi yanmak yerine çiçek açmak velhasıl
sade bahçelere mahsusmuş güzelliğin.
...
Gerek ki aklıyla doğruladıklarını kalbiyle tasdik edebilsin insan. Yanılmaz mı insan? Elbette yanılır. Bu bir eksiklik değil varoluştur. Güç arayışından yorgun bir beden demir attı işte. Kabul etti Rabbi tarafından gönderilenleri. Dünyayı sevdi. Sarhoşu olmadı bildiklerinin.
Hatırla, bir yanım pencere türküsü bir yanım ahraz. Alıştım buna da.
‘2020
Mahvash