- 317 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DERSHANE VE OKUL ARASINDA EĞİTİM
DERSHANE VE OKUL ARASINDA EĞİTİM
x
Bu dershane nereden çıktı. Okullaşma oranının arttığı 70’li yıllar dershanelerin de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladığı yıllardır. Kemiyette artış keyfiyette azalmaya sebep olmuş, tam bu dönemde derneklerin kurs adı altında takviye eğitime başladığı yıllardır.
O kurslar bu gün okullardaki eğitimi sabote eder hale gelen dershanelerdir. Dershane sistemi eğitimimize nasıl sokuldu. Eğitim nasıl büyük bir maharetle dejenere edildi. Bu yozlaşma büyük bir planın parçasıdır. Bu plan ülkenin dönüştürülmesi planıydı ve onlara göre büyük bir maharetle başarılmıştı. 12 Eylül’e böyle gelindi, 12 Mart ve 28 Şubat’a böyle gelindi. Ülke kaosa sürüklendi. Ekonomik krizler yaşandı. İç ve dış sömürü odakları planlarını uyguladı. Sömürü düzeni çarklarını sıkılaştırdı.
Düşünmeyen, okumayan, araştırmayan, ezberci, kolayca tahrik edilebilen, kitleler halinde istenilen istikamete sürüklenebilen bir gençlik yetişti. Sözcük sayısı sınırlı bir dile sahip olan, kolayca kullanılabilen, slogancı, eylemci bir kuşak amaçlanmıştı ve bu gençlik ince bir plan içerisinde yetiştirildi, sokaklara salındı. Şimdi bu gençlik kafelerde sinemalarda, AVM’lerde ve sokaklarda, caddelerde.
Önce üniversitelere mahallî sınavlarla yapılıyordu. Sonra toplu sınav sistemine geçildi. Sınavlar test sistemindeydi. Öğretim teste dönüştürüldü. İşte ortam hazırdı. Artık kimse okumuyor, araştırmıyor, düşünemiyor, sorgulayamıyorduk.
Böyle gelindi iki binli yıllara. Büyük bir dershane sektörü doğdu. Öğretmenlik sınavını kazanamayan binlerce eğitimci düşük ücretlerle, bazen boğaz tokluğuna, bazen de tamamen ücretsiz çalışmaya başladılar.
Diploma verme zorunluluğu olmayan bu eğitim kurumları, zaten başarılı olan öğrencileri özel sınıflara toplayıp reklam amaçlı kullandılar. Zeki öğrencileri resmi eğitim kurumlarından ücretsiz ve özel promosyonlarla ithal ederek başarılarını taçlandırdılar. Başarısız öğrencilerin paralarını aldılar. Fakir aileler daha fakirleşti. Başarılılar yine başarılıydı başarısızlar dershaneli yıllara yenilerini eklediler.
Okul başarısızlığın merkezi sayıldı, dershane başarının kapısı sayıldı. Bu yolla üniversite hayalleriyle avundu insanlar. Üniversiteyi bitirdi yığınlar. İş kapısında geçidi yine dershaneler tuttu. Memuriyete basamak yükseltme sınavları başladı, yine yol ortasında o tanıdık kurum vardı. Deli Dumrul gibi her yere masasını/tezgahını kurmuştu. Kazanan sermayedardı eğitimci değildi. Eğitimci karın tokluğuna çalışıyordu yine.
Okullar out olmuştu dershaneler in. Eğitimin ağır yükünü okullar çekiyordu kaymağını dershaneci sermayedar yiyordu. Külfet devletin nimet özelindi. Özel sermaye tatlı karlar ediniyordu devletin sırtından. Sektör büyüdükçe büyüyordu. Teşkilatlandı, güçlendi kuvvetlendi. Ta ki milletin dertlerini dert edinen bir iktidar gelinceye kadar. O bile uzun süre el atamadı bu koca deve. El süremedi, korktu.
Medyada büyük gücü vardı bu sektörün, bürokraside büyük gücü vardı. Bu güçle savaşılması imkansızdı, bu güçle baş edilemezdi. Ama zulüm büyüktü ve hiçbir zulüm gibi o da ilelebet payidar olamazdı.
Bakalım bu savaşın galibi kim olacak Deli Dumrul mu yoksa?
Ahmet Kemal
YORUMLAR
Yazınızdaki birkaç bölüme cevap vermek isterim, 28 yıllık bir özel öğretim kurumu çalışanı olarak:
1. Ben 1987 yılında üniversiteyi kazanmak için dershaneye gittiğimde bir devlet okulundan dershanemize transfer edilen matematik öğretmenimizin bir ev ve bir araba karşılığında transfer olduğu söyleniyordu. Ben, 1993'te devlet okulunu bırakıp dershane öğretmenliğine geçtiğimde devletten aldığım maaşın üç katına dershaneye geçmiştim. Dolayısıyla KPSS'yi kazanamamış öğretmenler dershanelerde ders vermiyordu, okulunda isim yapmış, işine sahip çıkan öğretmenler dershanecilik yapıyordu.
2. Şu an bir özel okulun ve kurs merkezinin sahibiyim, öğretmen alırken, KPSS'yi kazanamamış değil, özel kurum öğretmenliğini kendisine meslek edinmiş öğretmenleri tercih ediyorum. Ciddi hiçbir kurum KPSS ile haşır neşir olan öğretmenle çalışmak istemez. Özel kurumlar, uzun süre çalışacağı, işini iyi yapan ve öğrencisiyle ilgilenen öğretmenlerle çalışmak ister.
3. Yazıdaki amacınız 15 Temmuz'da milletin gereken dersi verdiği grupsa -ki yer yer bunlara atıfta bulunulduğunu görüyorum- yıllarca mücadele ettiğimiz bu grupla diğer özel kurumları aynı kefeye koymanızı doğru bulmuyorum.
4. Karnınız acıkmışsa yemek yersiniz, susamışsanız su içersiniz. Canınız kahve çekmişse kahve alır, çay istiyorsanız çay içersiniz. Velhasıl insanlar ihtiyaçlarına göre eğilim gösterirler. Hiçbir eylem ihtiyaç olmadan gerçekleştirilmez. Dolayısıyla dershaneler de bir ihtiyaçtan doğmuştur. Okullar işlevlerini tam anlamıyla gerçekleştirmiş olsaydı dershaneler doğmazdı.
5. Dershanelerin kapatılması sürecinde bizlere okullaşın, size destek vereceğiz denildi devlet tarafından. Devletin dediğini buyruk bilip okullaştık, ama dershanecilik merdiven altında devam ettiği gibi devletten de beklediğimiz desteği göremedik. Bugün dershanecilik bitti mi sanıyorsunuz? Eskiden her şey kayıt altındaydı, devlete vergi veriyordu dershaneler, şimdi korsan iş yapılıyor ve devlet ciddi vergi kaybı yaşıyor.
6. Sınav sistemi varsa yeni adıyla kurs merkezi olan dershaneler de özel okullar da olacaktır. Sınavla bir üst okula geçişe karşı olan birisiyim, ama bizim gibi hak hukuk bilmeyen, torpille bir yerlere gelmek için her şeyi yapan, bir sendikanın veya siyasi partinin bünyesinde olursa iyi yerlere gelinen, mülakatlarda kazanacakların listeleri önceden bildirilen bir ülkede yaşıyorsak sınav sistemi en adil sistemdir diye düşünüyorum.
Velhasıl, evde ekmek yoksa ve evde ekmek yapılmıyorsa çıkar fırından ekmek alır, karnınızı doyurursunuz. Devletin okulunda öğrenci ihtiyacını karşılayamıyorsa ihtiyacını karşılayacak yer bulmak zorunda. Devlet okulunda önce ihtiyaca cevap verilebilecek hale gelinmeli. Önce bataklığı kurutursanız, sivrisineklerle mücadele etmenize gerek kalmaz.
Sağlıcakla...