3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
408
Okunma
Anadolu’muzun çok eskilere dayanan bir yemeğidir, Keşkek. Adını duymuşsunuz eminim, ama belki bu yemeği yemeyen olabilir. Eskiden köylerimizde düğün ve bayram günlerinde keşkek yemeği yapılırdı. Malzemesi dövme ve ettir. Eskiden kırımızı et katılırdı, ama ekonomi nedenlerden dolayı beyaz et kullanmak da olur.
Paylaşmayı bilen, insanlıklarını her daim kendime örnek aldığım o iki insan – anne ve babam- yine çocukluk yıllarımdan hatırlarım, bayram günlerinde mutlaka keşkek yemeğini yaparlardı yetmiş haneli bir köy halkına. Nüfus sayısı mı? Yediden yetmişe herkesi sayarsak sanırım beşyüze yakın bir köy nüfusu…
Bayramlar kış mevsimine denk gelmemişse, evimizin önündeki küçük alana üç ocak kurulurdu. Kuru meşe kütükleriyle ateş harlanır, ocaklara kocaman küpler yerleştirilirdi. Her küpün içine birer teneke dövme dökülür, üzerine yetirince su eklenirdi. Babam;
“Sevaptır” der, keşkek yemeği için mutlaka besili bir toğlu ( İki yaşındaki kuzu ) keserdi. Önceden hazırlanan kuzu etleri küplere eşit şekilde yemeğe eklenirdi. Ocakların başında keşkek ustaları, etrafı is bağlamış küplerde pişen keşkek yemeğini ağaç kepçelerle sürekli karıştırırlar, pişmelerini sabırla beklerlerdi. Gece boyunca gençler, orta yaşlılar ve çocuklar için eğlence başlardı.
Nahırcı ( Sığır çobanı ) Esat’ın büyük oğlu Badin, Evin önünde bir meşe kütüğüne oturur, keşkek yemeğinin pişmesini beklerken kavalı eline alırdı. Badin bir an durur, uzaklara dalardı. Bıyıklarını burar, puşisinin uzun ucunu sol yana yatırır, diliyle dudaklarını ıslatırdı. Hafif öksürerek boğazını temizlerdi. Gözlerini kısar, boynunu hafif yana eğer, derin ve yumuşak bir nefesle üflerdi kavala. Badin kendinden geçer kaval çalar, kaval dile gelir Şehitlik kayalıklarında yankılanırdı gecenin sessizliğinde. Aşk ve sevdayı, ayrılık ve hasreti, dert ve kederi anlatırdı ezgilerinde. Badin’in uzun alışık parmakları kavalın delikleri üzeninde dans ederken kaval ağlardı, adeta. Kavaldan yayılan ezgiler ortak bir hasretin, kavganın, umudun, aşk ve sevdanın türküsüne dönüşürdü. Kaval bazen ölümü anlatırdı dile gelirken. Ezgiler önce geceye yükselirdi, Şehitlik tepesinden Murat’ın bulanık sularında erirdi.
Handris insanının unutamadığı, sabırla beklediği tek şey bir gün karşılarına çıkacakları umutlarıdır. Kaderleri birbirine bağlı aynı köyün insanlarının umutları da aynıdır. Aldıkları nefestir umut, tattıkları keşkek aşıdır. Bu insanlar kendi özünden kopmamış, kendi kültürlerini yaşamış, kendi adetlerini benimsemiş, kendi törelerini kanun yerine uygulayarak birbirine karışmışlardır.
Bayram namazından sonra çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç herkes ellerinde bir tabak ve kaşıkla evimizin önündeki alana toplanırlardı. Küplerden biri kadınlar ve yetişkin kızlar tarafına gönderirlerdi. Kalan iki küp önce çocukların, ardından erkeklerin tabakları doldurulurdu. Güle eğlene tam bayram havası içinde afiyetle keşkek yemeği yenirdi.
Ne güzeldi paylaşmak bayramlarda köyümüz…
14 AĞUSTOS 2020
Mehmet AKIN