Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ

ETHEM’İN PORSCHE’Sİ

Yorum

ETHEM’İN PORSCHE’Sİ

23

Yorum

6

Beğeni

0,0

Puan

1442

Okunma

Okuduğunuz yazı 7.7.2020 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
ETHEM’İN PORSCHE’Sİ

ETHEM’İN PORSCHE’Sİ

Sabahın yeni aydınlandığı saatlerde iş hanının merdivenlerin aceleyle çıkan kadın, bugün teslim etmesi gereken siparişleri, yapacaklarını düşünüyordu kafasında. Merdivenleri silenleri görünce ‘kolay gelsin’ dedi. Çantasından anahtarları çıkarmaya çalışırken yüzlerine bakmadı bile…

- ‘Ya demek böyle oldu şimdi?’ dedi adam. Yanındaki kadın, ‘sus’ der gibi dürtüyordu onu.

İş sahibi kadın koridorun loş ışığında çok net görülmeyen yüzlere dikkatle baktı, tanımadı.
- ‘Bana mı dediniz?’ dedi.
- ‘Evet, abla sana dedim. Şimdi merdiven siliyoruz diye utandın mı bizden?’

Genç kadın, yaklaştı daha dikkatli bakmaya başladı. Adamın beyazlaşan bıyıkları sararmaktan yağ rengine dönmüştü. Konuşurken ağzını kontrol etmekte zorlanıyordu, çünkü birbirine değemeyen birkaç diş vardı sadece ağzında, o nedenle sözcükleri de tam seslendiremiyordu.

Temizlik fırçasının uzun sapını elinde hızla döndürüyordu, çok gergin olduğu belliydi, tırnakların çok uzun zamandır kesilmediği, zorlandıkça kırıldığı da. İçlerinin simsiyah rengi de onların ‘durumlarını’ yeterince anlatıyordu. Parmak uçları taşlaşmış gibiydi, boylamasına yarıklarla doluydu.

Hanımı, iki büklüm vaziyette onun süpürdüğü merdivenleri silmeye çalışıyordu elindeki bezle, ‘söyleme sakın’ der gibi de arada bir kızgınlıkla bakıyordu kocasına.

Adamın ses tonunu tanıdı kadın ama çıkaramadı. Geri döndü, atölyesinin kapısını açtı, onları içeri buyur etti. Adam gitmeye niyetlenirken karısı gömleğinden tuttu, hiç konuşmadan sadece baktı.
- ‘Ne be!.. Yabancı mı o?.. Hadi gel, gidelim!...’ dedi adam.

İçeri girdiklerinde kadın bütün ışıkları açtı. Burası moda atölyesi olduğu için ışıklandırma çoktu. Döndüğünde kendine ısrarla bakan bir çift yeşil göz gördü. Feri gitmiş, sağlıksız bir yüzle uyum içinde, kırgın bakışların yansıdığı bir çift yeşil göz!..
- ‘Ethem!.. Sen misin?’
- ‘Benim ya Aysel Abla!.. Tanımadın değil mi?
………………………………………………..

Yıllardır bu atölyeyi ortağıyla çalıştırırken şehrin en zenginlerinin ailelerine her türlü giysi dikmişlerdi. Manto, döpiyes, elbise, tuvalet…

Hem işleri çok beğenilirdi hem de sosyal ilişkileri. Birçoğuyla uzun süren provalarda yaptıkları sohbetlerle ahbaplık gelişmiş, bazılarıyla kalıcı aile dostlukları yaşanmıştı.

İPLİKÇİLER, şehrin en köklü ailelerinden biriydi ve uzun zamandır onların müşterileriydi. İki kızları bir oğulları vardı. Holding yönetimin oğullarına bırakmayı düşünüyorlar, sağlıklarında kızların paylarını ayırarak onların ilerde bir sorun yaşamalarını da önlemiş oluyorlardı.

Ablalarıyla oğlanın arasında çok yaş farkı vardı, ‘tekne kazıntısı’ dedikleri oğullarının doğumu onlar için ‘vâris geldi’ gibi olmuştu. O nedenle fazla şımartılmıştı. Bütün servet neredeyse ona kalacaktı ama iş yerine uğradığı yoktu. Gençti, yakışıklıydı, zengindi… bir dediği iki edilmiyordu. Herkes etrafında pervane gibi dönüyordu.

Bir süre sonra onu evlendirmeye karar verdiler, ama kızı kendileri seçeceklerdi. Delikanlı itiraz etmedi, o nasıl olsa hayatını yaşamaya devam edecekti, bu arada soyu da sürecekti!..

Temiz, orta halli bir alenin güzel kızına görücü gittiklerinde mahallede yer yerinden oynadı. Kapıya yanaşan arabalar, özel şoförlerin açtığı kapılardan içinden inenlerin şıklığı, yürüyüşleri, takıları… herkes sokağa dizilmiş onları izliyordu.

‘Başına devlet kuşu kondu’ denilen aileden bekledikleri cevabı alamadılar. Baba, böyle bir evliliği uygun görmediği için kızını vermeye yanaşmıyordu. Onlar gelinlerine neler alacaklarını saydıkça baba daha çok huzursuz oluyordu. İşte bu yüzden istemiyordu bu evliliği!.. O ne alacaktı şehrin en zengin ailesine mensup damat adayına?.. O ezikliği yaşamak, kızına da yaşatmak istemiyordu.

Oysa kız, delikanlıyı çok beğenmişti, üstelik annesi de istiyordu bu evliliği… Araya babanın hatırını kıramayacakları koydular, sonunda söz aldılar!.. Ardında çok gösterişli bir nişanı damat tarafı üstlenerek yaptılar. Kızın babasının yüzü hiç gülmüyordu.

Üstü açılan 1960 model kırmızı Porsche’yi nişan hediyesi olarak oğluna alan baba, onların bu günlerinin keyfini çıkarmalarını istiyordu. Kendi babası çok disiplinli bir adamdı, öyle gençlik heyecanı falan dinlemez, kendisiyle beraber çocuklarını da sabahın erken saatlerinde fabrikalarına götürür, işi öğretmek için çok çabalardı. Kendi gençliğini çok yaşayamamıştı, oğlu bu keyfi sürsün istiyordu.

Bu sürede, mahalle terzisinden başka bir yeri bilmeyen kızı mağaza mağaza dolaştırıp yeni durumuna uygun giysiler çantalar dolusu alınıyordu. İşte bu sürede tanıdı Aysel gelin kızı. Ölçüleri alındı, kalıpları çıkarıldı, Avrupa kumaşlardan onlarca giysi dikildi. Provaya bile gelmesine gerek yoktu, manken gibi kızdı, teslim sırasında son bir kez giydirilip ( varsa ) küçük düzeltmeler yapılıyordu. Ethem’in bütün ailesi çok mutluydu. Hanım hanımcık, çok güzel, uyumlu bir gelin geliyordu eve…

İki genç arabanın hakkını vererek her yeri geziyorlardı. Hem böylece kıza, sosyal çevrelerini hem de sonra hep beraber gidecekleri yerleri de tanıtıyordu. Bazen birkaç gün ortadan kayboluyordu Ethem. Annesi huzursuz oldukça babası:
- “Benim oğlum ne yapacağını bilir hanım. Ben gözlüyorum onu, sen merak etme!...’ derdi.

Evlilik tarihi belirlendi ve hummalı bir hazırlık daha başladı. Gelin kız da havaya girmiş ve gelinliğini Paris’ten istemişti. Uygun kaynaklardan ulaşıldı ve oradaki bir moda evinden randevu alındı. Kumaşlar, güpürler, tüller, duvak beğenmek ve prova olmak için haftalarca İstanbul’a’ gidildi, oradan Paris’e uçuldu. Ayakkabısından parfümlerine kadar her şey oradan alındı.

İstanbul’da yalıda ilk kez bu aile düğün yapacaktı şehirde. Davetliler de özel hazırlanmaya başladı. Giysilerinden düğüne götürecekleri takılarına kadar. Otobüslerle taşındılar, düğün için çoğu. Yalıda dillere destan düğünle evlendiler.

Gençler şimdi de ‘yeni evliliğin’ tadını çıkarıyorlardı, dünyayı geziyorlardı. Döndüklerinde Ethem yine arada birkaç gün yok oluyordu. Gelin de alışmıştı buna. Çok da takılmıyordu buna çünkü arkalarında dağ gibi kayınbabası vardı.

Kısa bir süre sonra, bir akşam yemeğinin ardından kalp krizi geçiren babayı kaybettiler!.. Henüz çok yaşlı değildi, üstelik sapasağlam adamdı, doktora bile gitmezdi. Hiç kimse buna hazırlıklı değild!..

Her şey çok hızla ters döndü. Ethem, bu kadar erken olacağını düşünmediği için işle hiç ilgilememişti, şimdi kim ne derse onu yapıyordu. Yavaş yavaş, taşınmazlar elden çıkarılmaya başlandı, onlar da açığı kapamayınca fabrikalar yok pahasına elden çıkarıldı, tabii bu arada Porsche de satıldı… Evdeki çalışanları sayıları azaltıldı önce, konak da satılınca babalarının büyüdüğü şehirdeki eski bahçeli eve taşındılar.

Kimse bu servetin nasıl bittiğine akıl sır erdiremiyordu. Ethem’in kumar tutkusunun babasının ölümünden sonra iyice arttığı, her gece oyuna bir tapuyla gittiği anlaşıldı. En sonunda da işletmeleri koymuştu masaya!..
…………………………………………

Bu yaşananları duymuştu Aysel ama hep bir abartı payı var zannetmişti. Yokmuş meğer!..
O zarif delikanlıyı ve karşındaki adamı karşılaştırdı zihninde, bir de erkenden havalara girip zamanla diktikleri dikişleri beğenemeyerek İstanbul’daki moda evlerinden giyinen gelinle, örtüsünden keçe gibi saçları fırlamış, göz altları mosmor karşısındaki kadını.

İnanılır gibi değildi ama gerçek karşısında duruyordu.

Onları utandırmamak için işyerine daha geç gitmeye onlarla karşılaşmamaya çalıştı Aysel. İş hayatı süresince zigzaglar çizenleri biliyordu ama bu kadar dibe vuranlara ilk kez tanık oluyordu!

‘Hazıra dağlar dayanmaz!.. demiş atalar…
Dayanmadı!...



NOT: Bu yaşananlar gerçek bir yaşam öyküsüdür, o nedenle bütün özel adlar değiştirilmiştir.


Günün Yazısı taltifiyle yazımı onurlandıran Seçki Kuruluna, paylaşımıma ilgi gösteren, yorum yapan değerli arkadaşlarımıza çok teşekkür ederim. Saygılarımla...



07.08. 2020 Serap IRKÖRÜCÜ








Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ethem’in porsche’si Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ethem’in porsche’si yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ETHEM’İN PORSCHE’Sİ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
KurşunKalem
KurşunKalem, @kursunkalem2
9.7.2020 16:23:42
Senin bu " ders niteliğinde " güzel paylaşımlarına hakkıyla yorum yapabilmek ne haddime, olsa olsa içtenlikle kutlar, kalemini, yüreğini alkışlarım.

İyi ki varsın SerapCan
esesligizem
esesligizem, @esesligizem
8.7.2020 21:41:24
Neydim
Ne oldum
Ne olacağım
Hayata dair, kutlarım hocam.
Saygı ve selamlarımla
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
8.7.2020 16:58:20

Güne seçilmeyi hakkeden yazınıza daha önce yorum yapmıştık, teşekkürler, öğretmenim...
Canan Köksal
Canan Köksal, @canan-koksal
8.7.2020 16:27:50
Hay'dan gelen Hu 'ya gidermiş Serap Hocam,sanki elden ele geçen bir varlık var layık olanda kalıyor, hak etmeyende ise büyük bir panayır şenliği yaşatıp sonra o bahçeyi darmadağın bırakıp gidiyor.

Yüreğinize sağlık,yine insana birçok şey öğütleyen yazı için teşekkür ederiz.
Ahmet Zeytinci
Ahmet Zeytinci, @ahmetzeytinci
8.7.2020 13:36:29
Hayatın çarkları arasında ezilenler, varlıktan darlığa düşmek kadar kötü bir şey yok şu hayatta ki ibretlik bir gerçek yaşam öyküsü... En önemli şey kimin çocuğu olursanız olun, bir mesleğiniz olsun mutlaka ki eskiler buna altın bilezik de derlerdi, dünyanın bin türlü hali var, anlatılan hikaye de olduğu gibi... Kutluyorum güne gelen bu güzel yazınızı Serap Hanım...
black_sky
black_sky, @black-sky
8.7.2020 08:22:49
Serap Hocam, yazılarınızı okumak çok ayrı bir keyif her zaman ama ben özellikle başlığa da vuruldum...ayrıca belirtmeden de duramadım.
Tebrik ederim..
Selamlarım saygılarımla.
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
8.7.2020 04:43:05
ne yıldızlara yakınız ne toprağa uzak
belki de yok hayatın bize kurduğu kadar büyük bir tuzak
hayat anlamını kaybediyor toplumumuzda yine de tutunmayı başarmışlar bu gerçek hikayede.

anlatırlar ya hocam cehennemin terse doğru yedi katı vardır, 7. dipteki imrenir 6. diptekine.

bu hikayede en zor olan yanı kalp kirizinden sonra kanatsız kalan gençlerdi. zenginken fakir düşenin hayata tutunması zordur, ve gençler hala yaşıyor olmalı. birlikteler ise yeniden sıfırdan başladılar, yeniden başlamayı bildiler. bu da on iki genç evli çiftin ne kadar güçlü olduğunu gösterir.

lakin tek kafama takılan, ethem kumarı bıraktı mı?

"Şimdi merdiven siliyoruz"

...bir çift yeşil göz!..
- ‘Ethem!.. Sen misin?’
- ‘Benim ya Aysel Abla!.. Tanımadın değil mi?"

o gözlerinin içindeki duygu o an neydi, hayat dolu parlıyor muydu?

eşiyle birlikte çalışıyor iseler, kumarı bırakmış ve yepyeni bir hayata başlamış olmalılar, sevgiyi de daha derinden buldulur ise...


hocam bu hikayenin anlattığı evet, yeşil cam filmleri gibi, yaşıyor iseler hikayenin ikinci kısmı da olmalı..

ve bu ethem ve gelin hanımın dilinden dile gelebilme ihtimali elbette yok mudur? zor mudur? bilemiyorum.

yazıyı gün içi okumuştum, ara ara düşündüm. ethem dedim içinden şimdi ne yapıyorsun? devam mı daha apartman temizliğine?

yeniden başladın hayata.. ne kadar ibret ve hüzünlü olursa olsun, kira derdin yok, bahçeli müstakil bir evde çalışıyorsun, eşin yanında...

deveden indin bindin eşeğe ama yine de ayakların yerde değil..

bir de sadece ayakta yürürken düşsen bir çamura.. işte o zaman belki de tutunamazdın hayata.

kimi kaldıramaz tüm bu yaşananları bu durumda...

lakin derler ya üstadlar; acıya acıda buldun ilacı gibi..

biraz romantik, dram, ethem ve eşinin yüzleri de gülenç ise; dostun düşmanın tanındığı ve en değerli olanların yanında olan insanlar olduğuna dair harika bir hayatta tutunma hikayesi gibi geldi bana.

satır aralarında o kadar çok şey var ki; sadece eksik olan bu hikayeye benzeyen yeşilcam filmi hangisi? şimdi yeşilcam da kalmadı sanırsam.

yeşilcam filmlerinde işlenen çoğu konu gerçek hayattan, gerçek sanatçılarca aktarılmıştı perdeye..

şimdi ne o sanatçılar var ne de bu kadar hayata tutunmaya çalışan insanlar sanki..

kalanlara iki üç kelam etti diye soruşturma açılıyor cb'ye hakaretten.. evet, müjdat gezen ve metin akpınar geldi aklıma şimdi de.. Tanrı yardımcıları olsun demekten başka da...

ve o iki sanatçımızın başına bir hal gelmese de, yaşadıkları bu dava olayları da yeşilcam misali yansıtılabilse perdeye..umarım olur yani..

ilk gençliğince bizleri kimi güldüren kimi düşündüren kimi de hüzünlendiren büyük sanatçılarımız.. üzülmemek elde değil.

bir şeyler eksiliyor günden güne...ve yeri dolmuyor sanki..

saygı sağlık ve huzurla hocam.
eksik olmayın.
Ahmet Örnek
Ahmet Örnek, @ahmetornek1
8.7.2020 01:33:45
''Bu yaşananları duymuştu Aysel ama hep bir abartı payı var zannetmişti. Yokmuş meğer!..
O zarif delikanlıyı ve karşındaki adamı karşılaştırdı zihninde, bir de erkenden havalara girip zamanla diktikleri dikişleri beğenemeyerek İstanbul’daki moda evlerinden giyinen gelinle, örtüsünden keçe gibi saçları fırlamış, göz altları mosmor karşısındaki kadını....'''

hal ne olursa olsun birlikte olmanın güzelliği bu yazıda ki yegane güzellikti..
bir de dikkatimi çeken o loş ışıkta ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın tırnakların o halin görülmesi dikkatimden kaçmadı....

vel hasıl ne oldum deneyeceksin hiç bir zaman...

yine ize özgü ders veren bir yazı okuttunuz Serap hocam teşekkürler saygılar
Bir Eflatun Ölüm
Bir Eflatun Ölüm, @bir-eflatun-olum
8.7.2020 00:52:22
Serap Hocam, siz anlattığınızda her şey sıradan olmaktan çıkıyor. Ne kadar hayatın içinden, her zaman karşılaşılabilir olursa olsun!..

Kutluyorum, haklı ödülünüzü!

Sevgilerimle...
ironi
ironi, @ersinbasegmez
8.7.2020 00:36:19
Hocam; öykünüz güne gelmiş. Çok sevindim. Hayatın içindendi. Yaşanmış. Çok güzel aktarmıştınız yaşanmışı.

Tebriklerimle

saygılarımla Serap Hocam
erdal güvenli
erdal güvenli, @erdalguvenli
7.7.2020 23:02:53
siyah beyaz yeşilçam filmleri geldi aklıma
zirvedeyken düşmüş herşeyini kaybetmiş ama onurunu asla kaybetmeyen kahramanlarımız
hem dokunaklı, hem huzurlu, hem de su gibi akan uslubla yazılmış bu hem tebessüm ettiren hem de acıtan yazınızı iki kez keyifle okudum
kulaklarımda hepimizin aklına kazınmış Türk filmlerinin fonunda konuşan ses tonu ile
haarika bir anlatımdı
teşekkürler serap hocam
Fatma Oral
Fatma Oral, @fatmaoral
7.7.2020 21:43:32
Serap hocanın yine ders verir niteliğinde yazısı. Önce tecrübe ve bilgi birikiminiz ile yazmış olduğunuz bu güzel yazılarınız için teşekkür ediyorum. Ne yazık ki benim de tanıdığım bu tarz insanlar var.

Sevgi ve saygılarımla.
Necati  Kavlak
Necati Kavlak, @necatikavlak
7.7.2020 18:17:41
Serap Öğretmenim, “Ethem’in porsche’si” bir solukta beyaz perdede yeşil çam filmi izler gibi okudum.
Her satır bir senaryo, bütünü finalde izleyiciyi gözyaşlarına boğacak kadar mutsuz biten film gibi canlı.
Gerçek olayları günümüz gençliğine, aktarmak ve finalde eklediğiniz "Hazıra dağlar dayanmaz"Ata sözünü atıf ise paha biçilmez ayrı bir değer.

Yürekten kutlarım.
Saygılarımla.


Serkan BOL
Serkan BOL, @serkanbol
7.7.2020 14:10:10
Öyküde yaşananlar tük filmi gibiydi. Bir an " nayır nolamaz" demek geldi içimden. Üretmeden hayat sürdürüyorsan hayatın kaçınılmaz gerçeği karşımıza çıkıyor maalesef. Öyküde bahsedildiği gibi " Hazıra dağlar dayanmıyor" Ne yaparsan yap ama üretmeyi bilmek lazım. Tüketmek bir yere kadar. Gereksiz tüketim neleri götüreceği öyküde o kadar güzel işlenmiş ki başka söze ne hacet!

Dup duru bir öyküydü hocam. Kendini bir solukta okuttu. Çok iyi gözlemleyip çok güzel kaleme almışsınız. Yüreğinize, kaleminize sağlık.

Saygılarımla...
Serpil Taşyürek
Serpil Taşyürek , @serpiltasyurek
7.7.2020 13:23:32
10 puan verdi
Ailelerin evlat yetiştirirken nedenli dikkatli olmaları gerektiği geliyor akla...Her şeyi dozunda yetişmemiş evlat, sızdıran bir damar gibi öldürüyor varlığı. Evet Serap Hocam ,hazıra dağ dayanmıyor.Çok güzel bir öykü olmuş..TEBRİK EDERİM.SEVGİLERİMLE...
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
7.7.2020 10:04:09
Maalesef bu ve benzer olayları çevresinde görmeyenler şanslı galiba
kumar olayı uyuşturur beyinleri, gözü hiç bir şeyi görmez
yeter ki oynayacak para olsun.
hiç düşünmez aileyi çoluk çocuğu, bu tiplerin acil hastaneye yatırılarak tedavisi yapılmalı bence, aksi halde başa beladır böyleleri
nice ocaklar sönmüştür bu kumar illeti yüzünden
toplumsal bir yaraya parmak basmışsınız öğretmenim
güzelde olmuş

nice tebrikler ve saygılarımla
Kıyısız/ım
Kıyısız/ım, @kiyisiz-im
7.7.2020 09:50:30
10 puan verdi
İşte her zaman geçerli olan bir söz vardır ya hani! Ne oldum dememeliyiz, ne olacağım demeliyiz o yüzden.

Ders niteliğindeydi yine..
Sevgilerimle Serap Hocam...

mirim
mirim, @mirim
7.7.2020 09:10:28
Ben çok yakinen tanıdığım birinden bahsedeceğim.
Evliliğimiz nedeniyle hısım olmuştuk.
Arada gider gelirdik.
Onlara gittiğimizde manzara hep şuydu; Bir elinde viski bardağı, diğerinde puro, bacak bacak üstüne atar, dişinin arasında et parçası kalmış gibi cıyyykkk diye arada çekiştirme alışkanlığı gözümüze batardı. Türk filminden fırlamış bir tip oluşu bana komik gelirdi.

Zaman geçti, eşine cip kendisine son model arabalar aldı. Banka müdürüydü. Emekli olunca başka bir bankada müdür olarak çalışmaya devam etti. İyi bir birikimi ve kazancı vardı.

Sonra oradan da ayrıldı. Bir kulüp satın aldı. Kumar oynanan ve zenginlerin takıldığı bir kulüp.

Sonra ne oldu biliyor musunuz ? Satın aldığı kulüpte garsonluk yapacak duruma gelmişti. Sonra köydeki annesinin evine kapandı ve organik meyve sebze üretmeye çalışıyordu. 10 lira harçlık bırakana dualar ediyordu. Pahalı purolar gitmiş sarma tütün gelmişti. Viski yerine de akşama kadar fokurdayan semaver...

Boşandılar. Eşi de eski konken arkadaşlarına temizliğe gitmeye başladı.

Bu kadar...

Ethem Aysel'e sırf tanıyamadığı için kızacağına kendisine kızmalı. O değişimle Ethem'i ben bile tanıyamazdım :)

İbret verici bir yazıydı.
Siz yazıyorsanız zaten kesinlikle ders alınası bir paylaşım olması kaçınılmazdır.
Ben kendi adıma teşekkür ediyorum.
Saygılar.
Mehmet Burhan AKIN
Mehmet Burhan AKIN, @mehmet-burhan-akin
7.7.2020 08:53:49

"Sade undan helva olmaz,
Bal gerekir kazana.
Baba malı tez tükenir,
Gerek oğul kazana."

..................

"İçki öldürür, kumar söndürür." Boşuna dememişler, bizden önce yaşayanlar... adamların bir deneyimleri olmalı ki bizlere nasihat olsun diye altın değerindeki öğütleri bırakmışlar.

Serap Öğretmenimin edebi cümlelerle süslediği nasihat niteliğindeki bu eser okunmaz mı? Okumadım, tabiri caizse yuttum adeta...

Teşekkürler Öğretmenim...
Den(iz)
Den(iz), @den-iz
7.7.2020 08:38:00
Benzer olaylar duyuyoruz çevremizde, birebir şahit olmanın verdiği duygu karmaşasını tahmin edebiliyorum. Hayat ne garip.

Sevgilerimle...
Erkan Cem Arslan
Erkan Cem Arslan, @erkancemarslan
7.7.2020 03:46:15
Sanırım çok vardır benzer hikayeler...
Sonu iflasla hatta intiharla ya da sokakta veya akıl hastanesinde biten hikayeler...


Bence en büyük hata özellikle babaların çocuklarını hayata hazırlama konusundaki yaklaşımları oluyor.

Genel olarak zor şartlarda büyüyen ebeveynler aynı yoklukları çocukları da yaşamaması için el bebek gül bebek büyütüyorlar çocuklarını. Büyütüyoruz...

Sonrasında da çocuk hayatla baş başa kalınca ne yapacağını şaşırıyor.... Tabi bunun tersini yapan aileler de var. Ya da ne şekilde yetişirse yetişsin hayatın zorluklarına çabuk uyum sağlayan evlatlar da... Onların ki başarı hikâyesi olarak kaldığı için dikkat çekmiyor belki de...

Fakat yine de sorun ebeveynlerin bu tutumunda yatıyor diye düşünüyorum....


Yaşanmışlığı bir hikaye tadında çok güzel işlemişsiniz sayın öğretmenim.

Umarım her okuyan payını alır... Alırız...

Saygılarımla esenlikler dilerim...



ironi
ironi, @ersinbasegmez
7.7.2020 02:27:40
82 yılında annemi kaybettiğimde altında iki dükkan olan gecekondu evimiz, bir araba ve geliri oldukça yüksek olan bir kasap dükkanımız vardı.

Sonra nasıl olduğunu anlamadık. Ayarı kaçan babamın ayarsız harcamaları biten evlilikleri bitmeyen evlenmeleri( yedi evlilik) bozulan düzen. Sonuçta bağkurdan da olsa emeklilik ve şu an kirada. Ne ev ne araba ne dükkan. Hepsi gitti.

Şimdi o mahalleye gittiğimde annemin tütün fabrikasında çalışarak yapılmasında çok hakkı olan o eski evimi gördükçe içim cız eder. O evin yanına teyzemler köyden geçip kendi evlerini yaptılar. Sonra dört kat çıktılar. İşin hazin kısmı babam o katlardan birinde kiracı ve ben ne zaman babama gitsem o sisli çocukluğumu görürüm; bazen bir şey düğümlenir boğazıma bazen de saydırırım kadere.

Hayatta çok zihzaglar yaşadım. İnişler çıkışlar küçüklüğümden beri. Mesleğe atılıp evlendikten sonra hayatım daha düzene girdi.

Okuldayken paranın olmaması ne demek iyi bilirim.

Hikaye aldı beni nerelere götürdü...

Saygılarımla Serap Hocam

Not: Eh be çocuk şiirine yazdıklarınız İÇİN çok teşekkür ederim. Teşekkürüm uzun olacağı için biraz geç dönersem kusuruma bakmayın.
Özer YILMAZ1
Özer YILMAZ1, @ozer-yilmaz1
7.7.2020 01:36:08
Tebrik ediyorum, maalesef bu zihniyette gençler var, haydan gelip huya gidiyor. Umarım kıssadan hisse olan bu yazıdan hisse alanlar olur. Kaleminize sağlık.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL