19
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
1787
Okunma


Geçinmemize yetmeyince üç beş parça tarla;
“Ver elini şehir” demiş babam
Geçinip gideriz biz de karınca kararınca.
O yıllarda beş altı yaşlarındayım. Şimdi ki gibi günün her saatinde çalışan ulaşım araçları yok ki. Şehirde işi olan köylülerimiz, son aracı da kaçırınca, mendillerine bir somun ekmeği çıkın eder, gece bizde kalır, ertesi gün dönerlerdi köylerine.
Bu zorunlu misafirliklerde çok tatlı sohbetler olurdu. Ben de dizlerimi kırar, sessizce yanlarına ilişir onları merakla, hayranlıkla dinlerdim.
Bir gün yine köyden akrabalar gelmiş, sohbet esnasında babam sormuştu:
“ Kara Yakup tırlatmış diyorlar, doğru mu?”
“Ne tırlatması Ali emmi. Bunadı, bunadı. Ben camiye gidiyorum diye çıkıyor evden, gidip tarlalardan bulup getiriyorlar. Karısı Kezban halamız için “Bu benim anam” diyormuş.
Babam acı acı gülmüştü:
“Hey gibi Kara Yakup Ağa köyün akıl hocasıydın. Sözün senet, kararın emirdi.”
(Yıllar önce ki bu konuşmaları hatırlaya biliyorsam. Ben iyiyim demek ki.)
O yıllarda bunama denilen hastalığın adı Alzheimer’mış meğer. Kayınvalidem de bu hastalıktan çekiyor, bizlere de çektiriyor. O nun da durumu, konuşmaları yürekler acısı. Genelde üzülsek de, bazen güldüğümüz de oluyor.
Ablamın kızı ve damadı her ikisi de çalışıyor. Ablam da son torununa da bakmak için onların yanında başka şehirde. Eniştem yazlıkta tek başına kalıyor. Ablam arıyor eniştemi:
“Son günlerde sana bir haller oldu. Yemek yedin mi? Unuttum. Uyudun mu? Unuttum. Ne desem unuttum diyorsun. Sana randevu alayım da bir doktora git istersen.”
Eniştem çok iyidir, hastır. Ancak; kendisine karışılmasını pek sevmez. Yine de:
“Çok unutkan oldum. Geçen gün de ocağı açık unutmuşum. Evet, haklısın randevu al da doktora bir görüneyim.”
Enişteme randevu alınıp, günü saati bildiriliyor. O gün gelince, randevu saatinden iki saat sonra arıyor ablam:
“Doktor ne dedi?”
“Kim, kime ne dedi?”
“Doktor diyorum doktor? Ne dedi? “
“ Haa… Bedri’yi ameliyat eden doktoru soruyorsun.” Ameliyat çok iyi geçti. Bir iki güne kadar çıkarırız” dedi.
(Ben kalpten ameliyat olalı beş yıl oldu.)
Durumu iyi değil diye telaşlanıyor ablam.
Yeni bir randevu daha almış, beni aradı. Gününü saatini bildirdi:
“Aman kardeşim seninde aklında olsun. Devamlı hatırlatalım. Enişten iyi değil. Bu randevuyu da unutur o.
Ben de merak ettim. Randevusuna bir gün kala aradım.
“Enişte yarın doktorla randevun var. Aklında değil mi?”
Bir kahkaha attı:
“Ben alınan ilk randevuya gittim. Doktor bana üç kelime söyledi. Bunları aklında tut. Sonra sana soracağım dedi. Benimle uzun uzun konuştu. Sonra o üç kelimeyi sordu. Düşünmeden söyledim.
Eskilerden anlattırdı. Anlattım. Doktorla neredeyse arkadaş olduk.
“ Senin hiçbir şeyin yok. Saat gibisin. Benden bile iyisin.” Dedi.
“Ama enişte ablamın söylediği birçok şeyi unutuyormuşsun?”
“Ne unutması kardeşim? Hepsini de hatırlıyorum. İşime gelmediği için öyle yapıyorum. Burada ben ne yapıyorum, nasıl yaşıyorum, kendi kendime yetiyor muyum? Hiç düşündüğü yok. Üç torunu büyüttü, yetiştirdi. Artık yaşımız ilerledi. Birbirimize daha çok ihtiyacımız var. Bıraksın sonuncu torununu da yanıma gelsin. Annesi, babası bakıcı mı tutar, ne yaparsalar yapsınlar.
“Ama enişte böyle yaparsan ablam seni daha çok merak etmez mi?”
Bir kahkaha attı yine:
“Ben Bedri akıllı adamdır diye boşuna demiyorum. Bak nasılda buldun doğruyu. Benim de maksadım zaten o. Yalnızlık çok zor.
Haa… Bu konuştuklarımız aramızda kalacak. Ablana söyleme, tamam mı?”
“Tamam, enişte söylemem ” dedim.
Ama – yazmayacağım da-demedim ki!
Bu gün BABALAR GÜNÜ. Üç çocuğun babası, dört torunun dedesiyim.
Ölen tüm babaların mekânı cennet olsun. Yaşayanlara ALLAH uzun sağlıklı ömürler versin.
BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.
Ablamın dualarında dilediği gibi:
ALLAHIM AKLIMI ALMA. BENİ YATAĞA BAĞLAMA. EVLADIMA DAHİ MUHTAÇ ETME BENİ…