Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Yinsani
Yinsani
VİP ÜYE

Merhaba Hece 6 : Röportaj : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :

Yorum

Merhaba Hece 6 : Röportaj : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :

6

Yorum

5

Beğeni

0,0

Puan

979

Okunma

Merhaba Hece 6 : Röportaj : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :

Nerden esmişti, bu mesaj yoluyla röportajlar:))

Esti geldi işte, ne bileyim ben ya hu!

Bir önceki röportajımızdaki sorularla değil de bir başka 8 soruyla geniş bir yelpazede .....

Değerli Abim (Mirim) Şair Ahmet ÇITAK’ın tavsiye ettiği




Değerli Hocamız : Serap IRKÖRÜCÜ : ile :



1- Türk Kültürü ve Edebiyatı bakımından Yenisey Yazıtları ile Göktürk (Orhun) Yazıtları hakkında bizlere ne söyleyebilirsiniz ve Anadolu’ya hem devlet hem de Türk Milleti kültürüne yansımaları nasıl karşımıza çıkmaktadır? Özelikle Göktürk Yazıtlarının Orta Asya Türk kültürüne etkileri ne derecede olmuştur, bu konuda neler düşünmektesiniz?



“ Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin… İlk Türk tarihi… Taşlar üzerine yazılmış bir tarih… Türk devlet adamlarının milletine hesap vermesi, milletle hesaplaşması… Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri… Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek kültürünün büyük vesikası… Türk askeri dehasının, Türk askerlik san’atının esasları… Türk gururunun ilahi yüksekliği… Türk feragat ve faziletinin büyük örneği… Türk içtimâî hayatının ulvî tablosu… Türk edebiyatının ilk şahaseri… Türk hitabet san’atının erişilmez şahaseri… Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı… Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi… Türk milliyetçiliğinin temel kitabı… Bir kavmi bir millet yapabilecek eser… Asırlar içinden milli istikameti aydınlatan ışık… Türk dilinin mübarek kaynağı… Türk yazı dilinin ilk fakat harikulâde işlek örneği… Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil… Türk ordusunun kuruluşunu en az 1200 sene önceye götüren vesika… Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser… İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en mânalı mezar taşları… “ MUHARREM ERGİN

Muharrem Ergin, Ahıska Türklerinden büyük dilbilimcimiz ve ünlü Türkoluğumuzdur. Bu konu üzerine en derin araştırma yapan bu bilim insanımızın değerlendirmesiyle başlamak istedim konuya.

Bu anıtlar bulundukları yere ve ait oldukları çağa göre incelendiğinde farklı adlarla anılırlar.

KÖKTÜRK KİTABELERİ: Boyun ve kullandığı dilin adıdır.
YENİSEY YAZITLARI: Yer aldıkları coğrafi çevrenin adıdır.
ORHUN ABİDELERİ: Yakınından geçen ırmak nedeniyle küçültülmüş coğrafi tanımlamadır.

Kitabe – yazıt – anıt da aynı anlamdadır zaten…
Yani hepsi aynı belgeleri anlatıyor sonuçta… 

1700’lü yılların sonunda Sibirya’ın güneyindeki Yenisey bölgesinde bulunan taşlar, Avrupalı dilbilimciler tarafından çözülmeye çalışılır. ‘Runik’ alfabe denilen bir ses sistemiyle yazılan Göktürkçe, 4 ünlüsü ve 38 harfli bulunan, yukarıdan aşağıya ve sağdan sola doğru yazılan bir dildir. Kitabelerin son ikisinin batı yüzü Çince, üç yüzü de Türkçedir.

“Eğer, Göktürk yazıtlarından, Bilge Kağan âbidesinin batı cephesinde bulunan Çince kitâbe olmasaydı, Göktürk yazısının çözümü zor olacaktı. Belki de hiç çözülemeyecekti. V. Thomsen’in ve W. Radloff un adları, Göktürk yazısını çözmedeki çalışmalarından ve başarılarından dolayı Türk dili tarihine altın harflerle geçmiştir ve ebediyete kadar kalacaktır.

V. Thomsen önce, Göktürk yazısının Çin yazısı gibi sağdan sola doğru yazıldığını, yazıtlardaki iki noktaların kelimeleri birbirinden ayırmak için kullanıldığını ve Göktürk alfabesinin otuz sekiz harften meydana geldiğini keşfetti. Keşfettiği bu bilgilerden ve yazıtlarda çokça kullanıldığını gördüğü tengri, Türk, Kül Tigin ve Bilge Kağan kelimelerinden faydalanarak Orhun yazısını çözmeyi başardı.” ( Çetin Cumaguloviç CUMAGULOV )

İlgilenenler için konuya yakın bilgilerin olabileceği linkler:

www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=9&t=1607
www.altayli.net/vilhelm-thomsenin-calismalari-ve-kirgizistanda-bulunan-gokturk-yazitlari.html
www.altayli.net/vilhelm-ludwig-peter-thomsen-hayati-ve-turkluk-bilimine-hizmeti.html
www.turkedebiyati.org/gokturk-yazitlari-orhun-abideleri/

Göktürkçeyle yazılan bu taşların tarihsel sıralamasına göre dikilişleri ve kısa öyküleri şöyledir:

BİLGE TONYUKUK ANITI: Bilge Tonyukuk tarafından 724 -726 yılları arasında yazdırılan ve diktirilen bu anıt, üçlünün ilkidir. Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşunu, Köktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla, On Oklarla ve Çinlilerle yaptıkları savaşlar anlatılmaktadır. İlteriş Kağan zamanında başvezirlik ve başkumandanlık yapmış olan Tonyukuk, Türk devlet politikasına uzun süre yön vermiş akıllı ve hikmet sahibi bir devlet adamıdır. Aynı zamanda Bilge Kağan’ın kayınpederidir.

Diktirdiği anıtla Türk edebiyatının ilk anı yazarı ve ilk tarihçisi kabul edilir. Abartılı ve sanatlı bir dil kullanmadan anlattıklarını güçlü kılmak için Türk dilinin eskiliğinin ve büyüklüğünün en önemli ispatı olan deyim ve atasözlerimize de bolca yer verir.

KÜLTİGİN ANITI ( Köl Tigin): Köktürklerin zirvedeki muhteşem başarılı yıllarından sonra zayıflayıp Çin’e nasıl tutsak oldukları ve bu esaretten kurtulmak için verdikleri mücadelede Kültigin’in yiğitlikleri anlatılır. Kültigin, İlteriş Kağan’ın oğlu ve Bilge Kağan’ın kardeşidir.Amcasının ölümünden sonra verdiği mücadeleyle abisini tahta oturtmuş, Bilge Kağan’ın hükümdarlığında Türk ordularının başkumandanlığını yapmış, Çin Denizi’nden Demir Kapı’ya, Tibet’ten Sibirya bozkırlarına kadar uzanan geniş alanda yirmiden fazla savaşta ön saflarda savaşmış, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biridir. Dokuz Oğuzlarla yaptığı savaşta 731 yılında 47 yaşındayken ölmüştür. Anıt daha sonra adını yaşatmak için abisi tarafından Köktürk hanedanlarından bir prens olan Yulluğ Tigin’e yazdırılmıştır. Sanatkârâne bir üslupla yazılan ilk eser olan bu anıtın yazarı Yulluğ Tigin kendisinden ‘Kültügün’in atısı’ olarak söz eder. Farklı araştırmacılar ‘Atı’ sözcüğünün ‘yeğen’ ya da ‘öğretmen’ anlamında kullanıldığını belirtirler.

Bu anıtta Muharrem Ergin’in de belirttiği gibi, “yalın ve keskin bir üslup, hükümdarâne bir eda ve ihtişamlı bir hitap tarzı” vardır. Kitabenin ilk satırlarından itibaren adeta göklerden gelen muhteşem bir sesleniş, asırları delip geçerek bugün hâlâ ruhumuzu titretir.

BİLGE KAĞAN ANITI: Oğlu tarafından 735 yılında diktirilmiştir. Anıtın birçok yeri Kültigin anıtıyla aynıdır. Farklı olarak onun da daha sonra Türk milleti için yaptıkları anlatılır. 18 yıl Türk devletini idare eden Bilge Kağan, İlteriş Kağan’ın oğlu, Kültigin’in ağabeyidir.
…………………

Yukarıdaki bilgilerden de görüleceği gibi anıtların çözülmesi 1910’da gerçekleşir. Yakın tarih sayılacak bu süreden beridir de ne yazık ki akademik çevreler dışında pek de önemsenmemiştir. Bu çalışmaları yapan bütün Türkologlar Avrupalıdır. 1700’lerde başlayan bu çalışmalara katılan bir Türk bilim insanının adı geçmez ne yazık ki…

Bu kitabeler üzerinde çalışan farklı Türkologlar ve dil bilimciler, ilk kez verilen bir eser için Türkçenin çok işlek ve düzgün bir yazı dili olduğunu, bu eserlerden önce Türkçeyle yazılan eserlerin olmasının çok büyük ihtimal olduğunu belirtirler.

Şu anda Çin’in girişi yasak bölge ilan ettiği yerde duran taşlarımızın akıbeti bilinmediği gibi, oraya gitmek isteyen Türk akademisyenlerimize de Çin yetkilileri tarafından araştırma izni verilmemiştir.

Bu bilgiler ışığında dünya edebiyatında çok ayrıcalıklı bir yer edinen kitabelerimiz bizde tarihsel varlığından başka edebiyatımıza önderlik edecek bir kullanıma geçirilememiştir ne yazık ki.

“ Ey Türk Budunu!...” diye başlayan ilk nutuk örneğimiz, geçmişimize hayranlığıyla bilinen ATATÜRK’ümüzün NUTUK adlı eserine önderlik etmiş olabilir!...

NOT: İlgilenenler için link adresleri vermeme rağmen benim en güvenilir kaynağım: ÖTÜKEN - SÖĞÜT yayınlarından çıkan BÜYÜK TÜRK KLASİKLERİ’dir. 14 ciltten oluşan bu kaynağı ilgilenenlere güvenerek önerebilirim.




Sonraki sorum:

2 “Eşrefoğlu Al Haberi” şiiri üzerinden, kendinden ziyade hitap ettiği kişiyi üne kavuşturduğunu düşündüğüm Hasan(Hüsnü??) Dede’nin bahsettiğim Nefesi ile Eşrefoğlu Rumi anlayışının ne olduğu, Eşrefoğlu Rumi’nin edebiyat ve kültür tarihimizde nereye denk geldiği ve her iki anlayışın (Sünni ve Alevi) günümüze tezahürlerini görmemiz bakımından internet kuşaklarına ne söyleyebilirsiniz hocam? Dinin edebiyatımıza ve şiirimize (kutuplaştırıcıları-birleştiricileri) etkisini nasıl görmemiz gerekir?





Dünyevi Değerlendirme :

Okumayı sevmeyen var mı, Açık Öğretim Fakültesi bizler için bir nimet, bu nedenle Kamu Yönetimi ve Sosyoloji Bölümünden sonra okumayı düşündüğüm Türk Dili ve Edebiyatı (İhtimal okuyamayacağım) bölümünde neler var neler yok diye derslerdeki konuları ve sınav sorularına bir ara göz gezdirmiştim. Soruların birinde soruyordu ki: aklımda kaldığınca : (internette daha önce gördüğü bir soruyu arayıp bulamamak ....) Peh ... peh peh peh Kiziroğlu Mustafa Bey.... Köroğlu’nun bir şiiri olmalı...16. yy.

"..Göktürkçe, 4 ünlüsü ve 38 harfli"
"...Yukarıdan aşağıya sağdan sola...."

Sorular bitmez ki fani dünyada,

Neden İstiklal Marşımız var,

Neden Gençliğe Hitabe ve Neden Andımız vardı bizim ilkokul kitaplarımızda?? Kökeni nereye dayanıyordu bu zincirin... Yoksa ??? Olabilir mi??

".....yazıtlardaki iki noktaların kelimeleri birbirinden ayırmak için kullanıldığını ...."

: iki nokta deyip geçmemek lazım, yoksa .. nokta mı? Ve bu : noktayı, estiğinde kullanırım artık:)

MS 700-800 yılları arasında dikilen yazıtları kitabeleri vblerini 1910 ’larda tekrar çözmek, enterasen değil mi yani unutulmak...???


"...1700’lerde başlayan bu çalışmalara katılan bir Türk bilim insanının adı geçmez ne yazık ki…" bir araştırma sorusu daha ilgilisine,meraklısına, kimdir bu bilim insanımız???

Hani entel dantel görünmek için yeni kelimeler arıyoruz ya, aslında entel dantel görünmek de değil, hep aynı kelimelerden bıkmak usanmak da olabilir, ilgili yazıt ve kitabelerimizdeki : kelimeleri: şiirlerimizde kullanmaya çalışmak güzel olmaz mı??? Yerli yerine koyduktan sonra neden olmasın??

Hani haddimizi aşmak gibi olmasın da, ben olsam Türkçüler ve Ülkü ocakları yerine bu kitabelerden ve yazıtlardan oluşan bir kitapçığı basar dağıtırım millete...Kaç sayfalık bir kitapçık olur ki... ???Var mı yoksa??? Bilgisizim yani..

Türkler ve Anadolu, son vatan dediğimiz coğrafyaya ayak atışımızla ilgili farklı tezler var, en bilineni Asyadan, Kafkaslar üzerinden geldiğimiz, diğer bir yol olarak İranın güneyinden.... ve diğer bir yol olarak Sümerlerin zaten Türk olduğu gibi...

Her 3 tez de doğru olabilir.Kanıtlanmıştır bazıları da zaten..

Arkeolojiyle ilgilenen ve bu alanda çalışan , kayaların tozunu alan yiğitlere selam bu arada...

"....kitabelerimiz bizde tarihsel varlığından başka edebiyatımıza önderlik edecek bir kullanıma geçirilememiştir ne yazık ki"

Belki de sorumun ana kaynağı bu düşünce olabilirdi, zihnimin derinlerinden çıkıp gelen...


Tarihsel Yönetim anlayışları bakımından başka bir konuya girmek istemeyiz kendimiz ve haddimizce...

Not: Cevapların uzunluğuna göre ekleyeceğim röportajımızı, gerekirse her soruya bir yazı eklerim, duruma göre, belki 2-3 soruya bir yazı...

Acelemiz yoğ, daha nefes alıp verebiliyoruz...

HECE veya şiir deyip geçmemek lazım, tarihte ilk canlının verdiği nefes Şiirdir.:)

Bir sonraki cevaba kadar dostlar;

Esen kalınız, saygı ve huzurla...

BEN YÜRÜRÜM YANE YANE

Gönlüm düştü bu sevdaya
Gel gör beni aşk n’eyledi
Başımı verdim kavgaya
Gel gör beni aşk n’eyledi

Ben yürürüm yane yane
Aşk boyadı beni kane
Ne akılem ne divane
Gel gör beni aşk n’eyledi

Ben yürürüm ilden ile
Şeyh sorarım dilden dile
Gurbette hâlim kim bile
Gel gör beni aşk n’eyledi

Benzim sarı gözlerim yaş
Bağrım pâre yüreğim baş
Hâlim bilen dertli kardaş
Gel gör beni aşk n’eyledi

Gurbet ilinde yürürem
Dostu düşümde görürem
Uyanıp Mecnûn oluram
Gel gör beni aşk n’eyledi

Gâh eserim yeller gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
Gel gör beni aşk n’eyledi

Akar sulayın çağlarım
Dertli ciğerim dağlarım
Şeyhim anuban ağlarım
Gel gör beni aşk n’eyledi

Ya elim al kaldır beni
Ya vaslına erdir beni
Çok ağlattın güldür beni
Gel gör beni aşk n’eyledi

Mecnun oluban yürürüm
Ol yâri düşte görürüm
Uyanıp melûl olurum
Gel gör beni aşk n’eyledi

Miskin Yunus biçâreyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden âvâreyim
Gel gör beni aşk n’eyledi.

Yunus Emre
( 13 - 14 . yy. )

*

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Merhaba hece 6 : röportaj : serap ırkörücü : ile : Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Merhaba hece 6 : röportaj : serap ırkörücü : ile : yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Merhaba Hece 6 : Röportaj : Serap IRKÖRÜCÜ : ile : yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Kıyısız/ım
Kıyısız/ım, @kiyisiz-im
15.5.2020 00:31:00
Serap öğretmenimizin bilgilerinden ve tecrübelerinden daha bir çok şey öğrenebileceğimize eminim..
Yazıları ve şiirleri her zaman ışık tutan, yol gösteren, sorgulayan, sorgulatan, içi dolu dolu paylaşımlar olmuştur..
Bu paylaşımda öyle.. Bilmediğimiz bir çok şeyi öğrenmiş olduk..

Vesile olan sayın Dünyevi'ye ve Serap öğretmenimize teşekkür ederim..

Saygı ve selamlarımla...

black_sky
black_sky, @black-sky
14.5.2020 23:49:50
Birkaç gündür siteye girmediğinden neredeyse bu güzel yazıyı kaçıracakmışım...kendime çok kızardım.
Nesildaşım emeğine sağlık öncelikle ve tabii ki bir büyük teşekkür de değerli bilgilerini bizimle paylaşan Serap hanıma..
Eksik olmayın dilerim.
Meyzem
Meyzem, @meyzem
14.5.2020 23:10:57
Böylesi güzel bir çalışmaya sitenin duyarsız kalması çok üzücü.Çok faydalı bilgiler okudum ogretmenim ve sizin yüreğinize sağlık..
Okul yıllarıma geri döndüm sanki
Edebiyat sınavına çalışır gibi hissettim kendimi tabiki 80 li yillarda internet yoktu varsada bizde yoktu.. kütüphaneye
giderdik. Bilgi araştırıp öğrenmek için.
Simdi hersey ,dünya elimizin altında kıymetini bilmiyoruz.
Teşekkür ederim bu değerli calisma için
Selamlar
mirim
mirim, @mirim
14.5.2020 22:41:53
Gördüğünüz gibi Serap öğretmenimi önerirken onun engin ve zengin donanımına güveniyordum. Beni mahcup etmedi. Kendisine teşekkür ediyorum.

Keşke mümkün olsa da öğrenci olarak derslerine katılabilsem.
Samimiyetle söylüyorum çok büyük keyif alırdım.

Bundan sonraki bölümlerde daha güncel konularla ilgili sorular olursa site müdavimlerinin ilgisinin daha yoğun olacağına inanıyorum.

Hem bu güzel sohbetlere vesile olan Dünyevi kardeşimi hem de ilk başta belirttiğim gibi bilgisiyle bize ışık tutan değerli öğretmenim Serap hanımı kutluyorum.
İlgiyle devamını bekliyorum.
Saygılar.
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
14.5.2020 12:05:34
Ekrem Kardeşim değişim ve fark yaratan bir yolda ilerlerken
Bir abi nasihati
Değerli şair ve edebiyat kişiliklerini aşağı çekmemen adına sayfada sorduğun sorunun yanıtı yok ise; yanıtsız bir yazıyı yayınlaman çok amatörce bir davranış diye düşünüyorum

Saygılarımla
Umarım beni anlayışla karşılarsınız
Serap IRKÖRÜCÜ
Serap IRKÖRÜCÜ, @serap-irkorucu
14.5.2020 11:35:15

Devlet eliyle yapılan ilk bildiri de sayılan bu eserlerden alıntılar, daha yüzeysel bilgilerle ve nasıl bulunduklarına, şu anki durumlarına çok değinilmeden ders kitaplarının ilgili konularında yer alıyor. Buna da şükür... Cumhuriyet öncesi dönemde varlıkları kâle bile aınmammıştı!...

1700'lü yıllardaki çalışmalarda bizim olmamamızın nedenlerinden biri 'ümmi devlet' anlayışından dolayı 'milli değerleri' öne çıkarmamak, belki de buna bağlı olarak Arapça ve Farsça'yı öğrenmekten kendi öz kültürüne yönelememiş olmaktan dolayı uzman yetiştirememiş olmak.

O yazıdaki (:)'nın işlevi çok farklı. sözcükleri ve sesleri ayırmak için kullanılırdı. Bunu anlamak için o dilin ses yapısı incelemek gerekiyor.

Bu konu birkaç satırlık bir soruyla bir milletin kökenini sorguladığı için cevabı da çok uzun oldu. Bundan sonrakilerde bu uzunluk olmaz...

Konuya hakimiyeti ve ilgisi olmayanları bıktırmanın da âlemi yok...

Sizin yaklaşımınız ve içsel söyleşi tarzındaki cümleleriniz de en az cevaplar kadar yönlendirici olacaktır eminim...

Saygılarımla....

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL