3
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
790
Okunma
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde göğün yedi kat tepesinde güzelliği dillere destan olmuş bir bulut perisi yaşarmış. Bu peri güzel olduğu kadar çok da hainmiş. Neden derseniz işi gücü güneşe meydan okumakmış. Çünkü gökyüzünü güneşle paylaşmak istemezmiş. Güneş ne zaman doğsa kıskançlıktan kendini yer bitirirmiş. Ne yöne gitse peşinden gider önüne geçermiş güneşin. Buna rağmen güneş hiçbir şey demezmiş. Tabi güneşin bu halleri bulut perisini daha da kızdırırmış. Her gün yeni planlar yaparmış ama güneşi alt etmeyi bir türlü başaramazmış. Çünkü güneş yeniden doğarmış.
Gel zaman git zaman bulut perisinin bütün uğraşları bir gün işe yaramış ve güneş doğması gereken vakitte doğmamış. Bulut perisi bu duruma pek sevinmiş. Gökyüzünün tek hakimi olduğunu gördükçe mutluluktan çıldırıyormuş adeta. Fakat gel gör ki günler geçtikçe bulut perisi eski güzelliğini kaybetmeye o pamuk beyazı rengini griye çaldırmaya başlamış. Soldukça solmuş bütün ışıltısı yok olmuş.
Güneşin yok oluşunun kendi yok oluşu olduğunu anlamış bulut perisi. Onun aydınlığıyla canlılık kazanır, güzelliğine güzellik katarmış meğerse. Ama artık ne çare bulut perisi hırsına yenik düştükçe kendi sonunu hazırlamış ve gökyüzü bomboş bir mavilikte kalakalmış...