Gül Havarisi ( tanıtım)
Her insan kendine göçebedir. Yaşadığı her an ömrünün takviminden bir yaprak düşürürken, her giden aşk kimliksiz ve kimsesiz bırakır. Bir umuda sarılmanın sancısını uykusuz gecelere sığdırırken, esmer bir çocuğun gülüşünde arar yitirdiklerini. Yüreğindeki nasırlar ellerindekilerden fazladır, kimsenin görmediği. Aynı kaderi ve kederi paylaşır her sonbahar göçen kuşlarla. Her aşkın doğumu sancılı, ölümü sessiz. Doğumuyla ölümü arasındaki zaman bir kelebeğin ömrü kadar.
Umudunu yitirince, bütün renklere kör olmanın verdiği çaresizlik nasıl anlatılır? Gökkuşağının bütün renklerini barındırırken içinde, ansızın çöken siyahı silmeye hangi renk kadirdir? Imtihandan imtihana girerken benliğin, mücadele ettiğinin kimsesizlik olduğuna nasıl inandırabilirsin kalbini? Bazı yaralar kabuğuna küs kalınca, iyileştiğini sanmak işe yarar mı? İpte dans eden bir cambaz gibi, gitmekle kalmak arasındaki o ince çizgide, hayat dengeni nasıl sağlayacaksın verilen sözler tutulmayınca. Uzun bir dalış sonrası yüzeye çıkınca, alınan derin nefese benziyorsa giden... Nasıl yaşanır?
Bedenini karanlığa salar, yüreğini yalnızlığa sarmalarsın. Uçmak için bir kanadın kırık.. gökyüzüne bakmaktan vazgeçersin. Geleceği bir sayfanın hışırtısında, bir şiirin dizesinde yaşarsın. Yarandan bir tek giden anlar ama bir tek ona gösteremezsin.
“eski bir kitabın satır aralarında buldum ismini
yüreğime kazdığın oyuk müphem bir aşk biçimi
saçlarını yağmurla yıkayan aşıklar törpülüyor
içimdeki yaşama hevesini”
Şairin dilinden aşka, yaşanmış dünlere ve yaşanmamış yarınlara bir ağıt Gül Havarisi.
Tülay Kaya