- 480 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AVUÇ İÇLERİMİZDE TAŞIDIĞIMIZ HAYATLARIMIZ
edebiyat defteri yöneticilerine bildirimimdir :
"paylaştığım yazılarımın ve şiirlerimin güne gelmek denen tiyatrodan muaf tutulmasını istiyorum"
Bir gülüştür aynı zamanda bir şehir.
Bir bakış, bir ses, bir dokunuştur.
İçinde yaşarken görmezsin o bakışı, o gülüşü; duymazsın o sesi ve ne yazıkki hissetmezsin o dokunuşu.
Aşık olduğun, evlendiğin, çocuk sahibi olduğun, kahkahalar içinde kocaman ailenle uzunca bir akşam yemeği yediğin yani en özel anlarını yaşadığın o şehrin dışına çıkmadan anlayamazsın o şehirin ne anlama geldiğini.
Şehrinden ayrı düşmüş insanlar için bazan elinde poşetlerle yürüyerek çıkmak zorunda kaldığın bir yokuştur o şehir, Bazansa en yakın bakkaldan siyah poşet içinde aldığın bir şişe rakı,
bazan bir yağmur,
bazan bir kahkaha,
bazan da başköşede bir gevrek ve boyoz olan bir kahvaltıdır o şehir.
Elleri hep yumruktur şehrinden ayrı düşmüş insanların.Herkes bunu kavgaya hazır diye düşünse de öyle değildir aslında gerçek.
Gerçek şudur ki; nereye giderse gitsin o şehri ve beraberindekileri avuçiçlerinde taşır insan.İşte bu yüzdendir şehrinden ayrı düşmüşlerin yumruklarının hep sıkı oluşu.
Düşüncelerinize siner o şehir ve hiç beklemediğiniz bir anda, tüm o robotlaşmış kargaşanın içinde yüreğinizden sessizce çıkıp damağınızda bir tad olur ve kendinizi huzurlu bir yalnızlıkta buluverirsiniz o an.
Bir tat, bir koku, bir dokunuş,bir ses olur o an o şehir.
Ve tüm o mücadelenin içinde avuçiçinde sakladığın bir gülüştür o şehir.
YORUMLAR
Ankara’dan uzakta çalıştığım yıllarda; tatillerde Ankara’ya geldiğimde belediye otobüsünde olanları kıskanırdım:) çünkü, ben o sırada şehirler arası bir otobüste ve Ankara’dan çıkmak üzere olurdum:) Bana o günleri hatırlattınız...
Güzel bir konu ve güzel, akıcı bir anlatımdı. Kutluyor ve teşekkür ediyorum, anımsattıklarınız için...