10
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
866
Okunma

Gönül virane olduğunda düşlerin ortasında sancılar kalıyor. Bir varmış bir yokmuşun hikayesinin sonrasında yazılması istenilen neler diye sorulursa koca bir boşluktur bence. Hüzün şarkıları bir mabedin önünde son notalarını oluştururken bazen öyle baka kalıyoruz. Ânı yaşa andan sonrası yoktur hikayesini herkes yaşamayı ister.
Zamanında değerini bilmediğimiz değerler için yokluğa mahkum oluyoruz. Masumiyet öldü. Şimdi bir af bekliyor gönüller bazı şeyler için. Sevmek nimetken nedense nefret her yerde ve biz de duygulardan kaçamıyoruz. Dünden kalma zamanlar tükendi. Ellerimizle yeşerttiğimiz düşler bir bir solup gitti. Belki bir daha bulunamayacak o anlar. Öncesi yazılmadığı gibi sonrasını da yazılamayacak hikayeler oluşuyor belleklerde. Kim neyi anlatır gelecekte görülecek.
Dilimiz suskun uzun zamandır. Kelimeleri toparlayamıyoruz. Dilimiz bir şekilde susturulmuş, zorlama gülümseme bekleniyor. Zamanın birinde dediğim gibi tebessüm yoksa yangın her yeri yakar. Bizim yangınımız da yine bizi yakıyor. Bizim için yaban eller fark etmiyor. Olmazları olduracak güç de elimizde değil o nedenle yokuşlar her an karşımızda ve geri dönüşü olmayan yoldayız. Kaçınılmaz son yaklaşırken sırat köprüsünün altının yangın yeri olduğu aşikarda ya yukarısı ? Yukarıda öyle fırtına var ki anlatmak ne mümkün. Ebediyete yavaş yavaş yürürken sûr’u üfleyecek melek kapımızı çalsın istiyoruz ama o günün gelmesinden hepimiz korkuyoruz.
Sükut olup dağıttık içimizden geçen hüzün dalgalarını bilyeler gibi. Öyle dağıldı ki içimizden geçenler yer yüzünün her bir yanında sanki. Kelimelerimiz çoğu zaman sükut ediyor yaşanılanlar karşısında. Zamanla konuşuyoruz... Sonra saatllerin sessizliği çığ olup gecenin bir vaktinde üzerimize üzerimize geliyor. İşte o anlarda yoklukta varlığa erişmek imkansız neyle kavga edersek edelim.
Umuda yelken açmak elbet güzel olurdu. Ancak umut yolculuğunu hangi limanın kaldıracağını bilemediğimizden herkes bu arayıştan vazgeçti sanırım.
Belki bir liman bulunurdu ama yalnızlığın hikayesini kaldırabilecek yeni omuzlar bulmak zordur. Keşke bir işaretle çevirebilseydik dünya dümenini ve her yere sevgi tomurcuklarını dağıtabilseydik. Böylece yalnızlığın hikayesini değil de paylaşmanın hikayesini bırakabilirdik dünya çocuklarına.
Dün döngüsünü döndürdü de bugün geleceğe meyledemiyoruz. Duru sabahlar varken geçmişin izleri bir bir kirletiyor geleceğimizin yollarını. Hüzün gelmiş ve bizler hala imtiyazlı yollar arıyoruz. Bir pranga takıldı çıkartamıyoruz prangayı ruh dünyamızda. Ah dediğimiz çok sabahlar var sanırım. Pişmanlık da yetmiyor yaşadığımız dünyada. Böyle bitmesin desek ne olur. Ne sözcükler dökülüyor da dilimizden değişmiyor o eski anlar. Oysa dokunulmamış eser olmayı ne çok isterdik bilinmeyen bir köşede.
Zirvelere yükselirken nedeni bilmediğimiz bir şekilde demet demet hüzün buklesi dağıtıyoruz her bir yana. Sanırım bu hazan mevsiminin ta kendisi . Yüreğimizin en nadide köşesinde büyüyen hazan bütün duyguları sarmış ve geleceğimize bentler kurmuş. Hayatımıza yeni bir mevsim girmişte bilememişiz. İçimizde ne rüzgarlar esiyor da dağıtamıyoruz bu beşinci mevsimi.
Beşinci mevsimi anlatacak cümleyi kur deseler hayal kırıklıkları derdim ben. Düş kırıklıklarımızı zaman ve mekan üstü zamanlarda öyle derin hissediyoruz ki kelimelere cümlelere sığdıramıyoruz. Titreyen eller gönül koyan yürekler hepsi bir arada. Yangının adı yürek vurgunu olarak tanımlanmış gerisi nafile... Öyle anlar olur ki merhametimiz hiçliğimizle eş değerdir. Ha yaşamışsın ha ölmüşsün. Ölmekle yaşamak aynı anın duyguları olur birbirinden farksız olur. Unutmak mümkün değilse yaşananları düşünceler ölümü haykırır. Sonrasında da kabulleniş vardır acıları ve ötesini.
Zamandan hepimiz alacaklıyız. İçimizdeki göçmen kuşlarını göndereli çok oldu. Nice yapraklar koptu da; ne kuşlar döndü ne de bu beşinci mevsim sona erdi. Yılgınlık sonrası hayatımıza bir bahar gelir mi bilemiyorum. Suskunluğumuzu sebebi yeni çığlıkları yükseltebilmek içindir belki. Karanlıklar içinde nadasa bıraktığımız hayatları yeşertmek için gereklidir belki de. Ve en önemlisi sükutun varlığı belki de bitirecektir geleceğimize ket vuran beşinci mevsimimizi....