4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
873
Okunma
İnsan, genellikle yaşamını kendisi belirliyemiyor ve ona göre de dizayn edemiyor. Doğduğunuz çevre ona göre şekillendirdiğiniz yaşam şartları hayatınızın her anında karşınıza çıkıyor ve ona göre bir yön belirliyorsunuz hayatınızda.
Sizi etkileyen ne varsa olaylara verdiğiniz tepkilerin kaynağında da o sizi etkileyen olayın yansıması yaşanır. Restoranlarda, sinema, tiyatro, alışveriş merkezlerinde ve arkadaş buluşmalarımızda ortaya koyduğunuz tavır yetiştirme tarzınızı ortaya koyar çoğu zaman. İş biraz " İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur " meselesidir. Kaynağınızda İnsan sevgisi , hayvanlara merhamet etmek varsa ne insan sevgisine ihanet edebilirsiniz ne de hayvanlara karşı tavrınızda şiddet olur.
Topluma katkıda bulunmak için çocuk yetiştirmek çok önemlidir. Saf-berrak duygularla bakan çocuğa ne verirsen onu alacaktır hayattan. Elbette her birimiz çocuklarımıza hayatla mücadele etmeyi öğreteceğiz. Başına gelecek musibetlere karşı nasıl ne şekilde tavır takınmasını belirleyeceğiz. Yeni bir kimlik ile topluma çıkan çocuklarımız egemen olan dünyada sizin varlığınızı bir şekilde topluma yansıtır. Mücadeleci tavrınızı çocuklarınızda görebilirsiniz. Siz gibi olmayan ama sizden bir parça olan varlığınız toplumu nasıl değiştiriyor asıl ona bakmak gerekir. Evet her çocuk bir bireydir ve kendi karakterine göre şekillenir. Bu şekillenmede Anne-baba çocuğuna verebileceği öyle büyük katkılar var ki ancak bu sevgi ile olur. Sevmek herşeyi sevmek.
Çocuklarımıza verebileceğimiz en önemli kavram sevgi ve merhamet olgusudur. Sevgiyi hayatının merkezine yerleştiren her birey ister istemez toplum yararına faydalı birey olur. Bir dostum var inanılmaz bir hayvan sevgisine sahip. Hayvanlardan bahsederken gözleri parıl parıl parlıyor. Kaynağı nedir diye kendi kendime düşünürken bir anda çocukluğunu anlattı. Annesinin hayvanlara karşı sevgisini, sokak hayvanları için neler yaptığını. Şimdi aynı sevgiyi merhameti kendisinden fazlasıyla görüyorum. Ve diyor ki "Hayvana dokunmak insana dokunmak gibidir. "
Evet her birimiz yaşam mücadelesi verirken az çok yıpranıyoruz. O da hayatın " götürüsüdür" ve yapabileceğimiz bir şey yoktur bu olguya karşı. Zorluklara karşı mücadele hayatın esasıdır. Hangimiz istemediğimiz ortamlarda bulunmadık ki. Bu durumlarda genellikle de “tahammül” dediğimiz kavramı hayatımızın merkezine yerleştiriyoruz. Tahammül etmek, birine katlanmak, sabretmek, başkalarının yerine düşünmek biraz da iyi insan olmakla ilgilidir. İyi olanlar bu zor dediğimiz kelimelerin karşılıklarını yaparlar yoksa kötü olan pervasızdır ve ne sabreder ne de birine tahammül eder. Empati olmadığı gibi herşeyi tam da ortasından yapar ilerisini gerisini düşünmeden.
Peki bizler nasıl bir ortamda yetiştirildik? Yetiştirildiğimiz ortamdan neler gördük? İnsana, hayvana, doğaya dokunabiliyor muyuz? Anlamak için dokunmak gerekiyor. İnsana, hayvana ve dahası doğaya...