2
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
686
Okunma

Konuları değerlendirirken farklı boyutları göz önüne almak ve dahi göz ardı etmemek sorgulama, muhakeme ve tenkit imkânını ortadan kaldırmaz. Derinlik, genişlik ve zenginlik kazandırır bilakis. Kavramsal çerçeve kadar devirlerin sunduğu şartlar, realite gibi ögeleri yabana atmamak gerekir açıkçası.
Sözgelimi dogmatizm, bağnazlık, taassup gibi kavramlar kimi ideolojik/politik yapılarca Atatürk ve Cumhuriyet dönemine karşı bir sorgulama vasıtası kılınmaktadır. Temelli haksız da bulmam elbette. Evveliyatı vardır çünkü.
Kemalizm etrafında da benzeri kavramsallık karşıtlarına karşı kullanılmaz mıydı? Yolunu açmak isteyen her siyasi/düşünsel yapının böyle propoganda cilveleri vardır açıkça.
Bu noktada dogmatizmin doğurduğu dogmatizm, nefretin doğurduğu nefret gibi parantezler açabiliriz de. Sosyolojik etki/tepki, geleneksel ifrat/tefrit misalidir.
Yalnız ülkemizde ekseri bir algı yanılgısından söz edilebilir de. Kesimler birbirini sorgularken bir de bakıyorsunuz pratik düzlemde çabuk neticeye ulaşmak için negatif izdüşümlü kavramları kısa dönemli yorumlamakta.
Kemalizm, dogmatizm ve bağnazlık gibi kavramları daha ziyade Osmanlı ve İslam tarihi üzerinden okudu sözgelimi. Siyasi nedenleri olan bir hataydı bu. Kendisi bağnazlık, taassup halini alacaktı giderek.
Bunun gibi İslami/Osmanlıcı yapılarda alan daraltması cihetine gitmekte. Sanki bu etki/tepki, ifrat/tefrit süreçleri cumhuriyet tarihine münhasır hani.
31 Ekim 1922’de bombaydık, her şey 01 Kasım 1922’de başladı misalidir bir nevi. Ya da 28 Ekim 1923 iyiydik, 29 Ekim ile beraber başladık bozmaya. Yahut 02/03 Mart 1924 üzerinden veya 31 Ekim/01 Kasım 1928 üzerinden de okunabilir durum.
Osmanlı’nın son zamanı hatta asırlarının yine islam dünyasının son evresi dahası yüzyıllarının harmanlanmış, sarmallanmış sorunları ya!
Ben naçizane islam tarihini erken islam, orta islam, geç islam olarak üç ana aşamaya bölerim. Abbasi gibi Arap/İslam medeniyeti bazında güçlü bir menbaı inşa ettiği muhakkak bir dönemi takiben neden içe kapanıklaşır ve sonunda sözünü ettiğim evreden daha iptidai sayılabilecek Moğol hücumuna boyun eğer? İslami yapılar genelde islam kültür ve uygarlığının çözülmesini Moğol hücumlarına bağlarlar, oysa Moğol neticedir, iç dinamizmin kaybı nedendir. Benzeri durum Endülüs içinde geçerli olmalı. Uygarlık tarihinin devlerinden Endülüs’de önce kendi içinde dinamizmini, enerjisini yitirir sonra Haçlıya teslim olur. Yoksa kahpe Haçlı olmasa daha asırlarca yürür giderdi sanmak hamasetten öteye götürmez bizi.
Efendim! Kemalizmi’de Türkçülüğüde besleyen, dış dünyanın özellikle azınlıklar üzerinden kumpas ve etkileşimleri kadar modern çağa doğru İslam dünyasının ve Osmanlı’nın içsel zaafları ve bunu giderme yönündeki Müslüman ve Osmanlı perspektifteki söylem ve çabalara karşı direnen siyasal tahammülsüzlük temel bir evredir. Kuşkusuz 20’inci asrın ilk yarısına ait dünya konjonktürü de temel bir belirleyicidir. Açıktır ki, cumhuriyet dönemi düşünce yapısı da elbette yanılgı ve zaaflarıyla birlikte nedensiz var olmuş değil.
Diğer yandan imparatorluk içerisinde en son uyanan milliyetçilik Türkçülük’tür. Evet dış Türkler parantezi vardır 19’uncu asırda. Ancak Anadolu ve İstanbul milliyetçiliğe geç uyanmaktadır. Gayrı müslimler daha erken hareketlenir o evre. Bizde ağırlıklı olarak 2’inci Meşrutiyet inkılabinı bekler süreç. Bir bakıma geç gelende sert rüzgârlar estirecektir.
Ulusal burjuvazi oluşturmaya dönük Varlık Vergisi ve 06/07 Eylül operasyoneldir devletimiz nezdinde. Bu takvimi ve neticelerini hazin bir tarih yaprağı saymalıyız derim. Şu kadar ki, 06/07 Eylül 1955 önemli bir sosyo ekonomik yapıyı tırpanlar. Tarihimizin asırlara karşılık gelen bir zenginliğidir yitip giden. Siyasi tarihin dinamikleriyle uygarlık tarihinin çarpanları koşut gelişmez açıktır ki.
Ancak ya Osmanlı döneminde devlet-i alinin geniş hoşgörüsüne dayalı ticari gayrı müslim palazlanması, dünyada bu kadar hür serbest azınlık dünyası başka nerede acaba? Gördüğünüz gibi hiçbir şey tarihte nedensiz, köksüz değildir. Ve bu nedensellik hiçte cumhuriyet tarihine ait değil ve dahi sabitlenmesi yanıltıcı...
L.T.