3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
745
Okunma

Saffat sûresinde Hz. İbrahim aleyhisselamın bir sorusu var. Bana mühim bir eşiği ifade eder gibi geliyor. Kısa bir meali şöyledir: "Yonttuğunuz şeylere mi ibadet edersiniz?" Ben bu sualden de hayatıma uzanan çok yollar görüyorum. Çünkü ben de benzerî tuzaklara pekçok kez düşmüşüm/düşüyorum. Hayatımda ’ideal’ haline getirdiğim, ulaşmak için kendimi paraladığım, ulaşamayınca da mutsuz olduğum öyle şeyler var ki! Dikkatli bakınca görüyorum: Aslında ’yonttuğum’ şeyler bunlar. Yani onları ’o şekle’ sokan benim. ’Olmazsa olmaz’ sayan, bağlanan, bağımlanan, benim. Kendi suistimalim ile kendime müptelalıklar edinmişim. Elde edemeyince de bozulmuşum, darılmışım, yaralanmışım. Kimse bana onları dayatmamış. Ben onları tapacağım şekle getirip sonra önlerinde secdeye kapanmışım.
Çocukluğumu ele alalım. Çocukluğumda ’parmakla gösterilen’ olmaya müptela olmuştum. Şartlar da bunu elde etmeme müsaitti. Ben de, yalan olmasın, kenarından bir gayret sarfediyordum. Fakat gün gelip şartlar tersine dönünce, çantada keklik sandığım şeyler uzağıma düşünce, ciddi bir sarsıntı geçirdim. Şimdi o yıllara bakarak düşünüyorum: Tahayyülüme tapmasaydım böyle bir sarsıntı olur muydu? Olmazdı. Zaten, kendimi de ’o yıllardaki bu müptelalığımın bir hata olduğunu anlayarak/anlatarak’ tedavi ettim. Lakin derdim bundan da ibaret değil ki. Yenilerini yontmaya devam ediyorum. Kendimi rızanın şekillendireceği bir hayatın kollarına bırakmak yerine kurguladığım kaderlerin peşlerinden koşuyorum. Hevesten bahtlar inşa ediyorum. Fakat Kur’an musırrane bana hep hatırlatıyor: "Hayır Allah’ın seçtiğindedir!"
Kurgulamak yontmaktır. Tevekkülse elindeki keseri yere bırakmaktır. İnsan elbette bahtına düşen nasibi elde etmek için bir gayret sarfeder. Etmelidir de. Fakat nihayetinde ortaya çıkacak sonucun ’yonttuğumuz’ gibi olmasına gerek yok. Bunu bilmeliyiz. Arzularımız ile kaderimiz arasına bir hiyerarşi koymalıyız. Kim/kimin sözünü dinleyeceğini, son sözü kimin söyleyeceğini, belirlemeliyiz. Biz yonttuklarımıza tapmaya devam ettikçe, kader buna mecbur olmadığı için, hak sözlü İbrahimleri (aleyhisselam) putlarımıza musallat edecek. Biz baltayla yontacağız. O baltasıyla kıracak. Kaderimiz heveslerimize hapsolmayacak. Belki tasavvurumuzdan daha güzellerini de kucağında getirecek. Fakat biz, mızıkçı çocuklar gibi, istediğimizden başkasına razı olamadığımız için fırsatları kaçıracağız. "İlle de yonttuğumuz!" diyeceğiz.
Bu beladan kurtulmanın çaresi belli: Yonttuğumuza tapmayalım. Yonttuğumuza tapmayalım. Yonttuğumuza tapmayalım. Allah’ın bizim için seçtiği şeyin/şeylerin ’mış gibi’ kurgularımızdan daha hayırlı olacağına iman edelim. Çünkü onun bakışı bizimkinden üstündür. Çünkü onun bilişi bizimkinden üstündür. Çünkü onun takdiri bizim tenkidimizden üstündür. Ki, aynı ayetin devamında, sanki Hz. İbrahim aleyhisselam da bize bu yüceliği hatırlatır: "Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı." Evet. Onun ezelî nazarı/takdiri bizden de yonttuklarımızdan da yücededir. Bu yüzden her inkisar-ı hayalden sonra rahmet kucağına koşulacak olan Odur.