Bir televizyon kanalında yayınlanan dizideki replikte annesi kızına diyor ki: ’Seni babanım diye mi kandırdı? Yıllar önce de beni adamım diye kandırmıştı.’

Kocayı, dolayısıyla kızının yanında babayı küçük düşüren bu repliğe RTÜK göz yumuyorsa, Türk aile yapısının çökmeye başladığının kanıtı demektir. Eğri oturup doğru konuşalım, objektif ve tarafsız olarak lütfen konu üzerinde ciddi olarak düşünelim. Hepinizin de bildiği üzere dün aile reisi kocaydı, önce bu durum eşitlendi, sonra da koca itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Pozitif ayrımcılıkla, yasalar önünde kadın 1-0 önde. Nasıl mı? Fiziksel şiddet olmasa dahi, ’Kocam bana hakaret ve küfür etti ’ veya ’ Kocam bana ve çocuklarıma psikolojik baskı yapıp eziyet ediyor.’ diyen bir kadın ile ’ Babam her şeyime karışıyor, bana baskı yapıyor, rahatça sokağa çıkmama bile izin vermiyor, bana bağırıp çağırıyor, psikolojimi alt üst ediyor. ’ diyen çocuk, şahitsiz, ispatsız karakola gidip şikayetçi olduğunda, yasalar gereği koca aleyhine dava açılıyor ve koca suçun muhteviyatına göre üç veya altı ay süre ile müşterek konuttan uzaklaştırılıyor. Tersi durumda, yani kadın kocasına hakaret ederse veya psikolojik baskı yapıp şiddette bulunursa erkek aynı kanundan faydalanamıyor.

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hükümleri kadına ve çocuklara şikayetçi olma ve akabinde mahkemede dava açma imkanı verirken, tersi durumda kocaya bu imkanı vermiyor. Kadına yönelik şiddet elbette olmasın. Bu yasanın olumlu tarafları yok demiyorum, benim endişem şudur : Kadın, kocasına iftira atarsa ve yalan beyanda bulunursa ne olacak? Kadının ‘bana sesini yükseltti’ demesi dahi yeterli bir sebep sayılıyor. Burada darp raporu gibi herhangi bir belge de aranmıyor ve erkeğin görüşüne başvurulmadan karar veriliyor. Şiddet uygulayanın tutuklanması gerekiyorsa tutuklanmalı ama ekonomik şiddet ve psikolojik şiddet tanımları oldukça vahim sonuçlar doğurmaktadır.

6284 sayılı Kanun hükümlerince şiddet mağduru sıfatı ile ilgili makamlara başvuran kadın iddiasını ispatlamaya mecbur bırakılmamıştır. Bu nedenle şiddete maruz kaldığını iddia eden kadının, ilgili makamlara kocası hakkında başvurması yeterli olmaktadır. Bunun karşılığında ise (8/3) maddesince kocaya savunma ve ispat hakkı tanınmadan, araştırılmadan tek taraflı olarak hakkında (Üç veya altı ay süre ile müşterek konuttan uzaklaştırma kararı) verilmekte ve derhal uygulanmaktadır. Eğer kadının canı isterse kanun hükümlerinden yararlanarak kocası hakkında (Tedbir kararını ihlal ettiği) iddiası ile yeniden ve rahatça iftira yoluna başvurabilecektir. İlgili makamlar ise iddianın doğruluğunu araştırmadan, diğer tarafı dinlemeden, savunma ve ispat hakkı tanınmadan kadının tek taraflı iddiasını geçerli sayıp kocası hakkında (Üç ay daha evden uzaklaştırma) veya (Zorlama hapsine) karar verebilecektir.

Kanunun boşluklarından yararlanan kadının, (Mağdur edilmiş eş kisvesine bürünerek) ilgili makamları kendisine inandırmak suretiyle söz konusu kanunu eşine karşı şiddet aracı olarak kullandığına dair örnekleri de çokça görülmektedir. Örneğin şiddete uğrama tehlikesi olmayan eş tarafından diğer eş aleyhine otomatik olarak alınan koruma kararı, eşlerin boşanma davasında haksız yere ‘şiddet uyguladığına dair delil’ olarak sunulabilmektedir. Kaş yapayım derken göz çıkartılmış, kadınları koruyalım derken, erkekler mağdur edilmiştir.

Bu durumda erkek hak etmediği şekilde konutundan ve aile yaşamından mahrum bırakıldığı gibi kendisini de aşağılanmış hissedecektir. Yasalar önünde mademki herkes eşittir, bu eşitliğin cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, eşleri tarafından mağdur olan kocaların da aynı kanundan yararlanmaları eşitlik ilkesine de ters düşmeyecektir. Adil yargılama ve evrensel hukuk ilkeleri ile bağdaşmayan, kadını kocasına karşı tavır almaya kışkırtan, Türk aile yapısını telafi edilmez şekilde temelinden sarsmaya zorlayan söz konusu kanun maddelerinde değişikliğe gidilmeli, aksayan tarafları yeniden değerlendirilerek kanun adına ’ Erkek ’ kelimesi de eklenerek, 6284 sayılı Ailenin Korunması, Kadına ve Erkeğe Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun şeklinde değiştirilmelidir.


Vecdi Murat SOYDAN
05 Temmuz 2018, Isparta