2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
781
Okunma

Çocukluğumun bayramları arasında 27 Mayıs "Hürriyet ve Anayasa Bayramı" da vardır. Özünde 09 Temmuz 1961 tarihinde referandumdan geçer anayasa. Ne ki, 60 ihtilali de Demokrat Parti hükûmetinin anayasayı ihlal ettiği ve ülkeyi kardeş kavgasına sürüklediği gerekçeleriyle yapılmaktadır.
Elbette ihtilallerin türlü dinamikleri vardır. Nedenleri yanı sıra tetikleyen unsurlar bulunmaktadır. Bunlar tek tek irdelenebilir de.
Kimi zaman devrim denir 27 Mayısa. Bunu savunanlar Kemalist yurtseverlik olgusunu anlamadan 27 Mayısın anlamına varılamayacağını söylerler.
Naçizane düşüncemi daha önce arz ettim. Kendi kendimi yinelemek pahasına tekrar arz etmek isterim. Yanılıyorsam düzeltin lütfen, doğrusunu bende öğreneyim hani. Kabul etmez veya en azından kale almazsam benim yobazlığım olsun.
İhtilal günlerinde ihtilalciler radyodan neden NATO’ya CENTO’ya bağlılık andı içerler?
Her şeyden önce yurtseverlik, milliyetçilik kavramlarının değerine inanan, Atatürk inkılaplarının değerini ve önemini kabul eden bir Türk genci olarak görüyorum kendimi. Biri bana bu garabeti anlatabilir mi acaba?
Evet, 2’inci dünya savaşı sonrası uluslararası sistemin yeni yapılanması doğu/batı bloklaşmasını önümüze koymaktadır. Topraklarımız üzerindeki Sovyet ve Stalin tehdidi bizi batı dünyası ve NATO kulvarında yer almaya sevk etmektedir. Anti komünizm/Sovyetizm benim her dem şiarımdır. Bunu anlar ve tasdik ederim. Düşünce ve politika kulvarlarımızda milliyetçi, islamcı, liberal, Atatürkçü farklı dünya anlayışında ama Sovyet ve Komünizm karşıtlarının birbiriyle yakınlaştığı evrelerin ruhundan habersiz değilim şüphesiz.
Ne ki, 1950’lerin sonları itibariyle farklı bir durum peyda olacaktır. Amerika’dan kredi alamayan rahmetli başbakanımız Menderes ve DP hükûmeti yüzünü Sovyet Rusya’ya dönecektir. Elbette bu duruma sebebiyet veren bazı adımları atanda DP hükûmeti olmaktadır. 1956’dan başlayan İstanbul’un İmarı ve Kamulaştırmaların ekonomi ve maliyeye getirdiği yük 58 devalüasyonuna sebebiyet verecektir. Hani derim ki, ekonomi şakası olmayan bir rasyonaliteye sahiptir. Ve kendisine karşı aymazlık gösterenleri asla affetmez. İşte bundan dolayı merhum başbakanımız Amerika gezisine çıkar, kredi talebinde bulunur ve reddedilir. Görünüşe göre MacArthur’un çocukları Kore’de af edersiniz k..... topladığımızı hiçe saymaktalar. Elbette fotoğrafı nasıl okuduğumuza da bağlıdır bu. Amerika’nın kahpelik yaptığına da inanabiliriz, -ki ben inananlardanım, Kore’de Amerikan birliklerini düzlüğe çıkaran Türk askeridir çünkü- yahut Türkiye Cumhuriyeti başbakanının Amerika’ya gidip kredi üzerinden ters yüz edilmesindeki olumsuzluğa da bakabiliriz.
Evet tüm bu gelişmeleri müteakip Rusya ile bir ticaret antlaşması imzalanır. Ve tam Menderes Rusya gezisine hazırlandığı esnada ihtilal patlak verecektir.
Yıllar önce bunu ilk kez bir kitapta okudum. Eski büyükelçilerimizden Mahmut Dikerdem’in "Üçüncü Dünya’dan" başlıklı Hindistan, Gana, İran hatıralarıdır bu eser. İlginçtir bizde sağ kesimin ekseri ezan okuttuğu ya da ezanın aslından okunmasını serbest bıraktığı için devrildiğini miting meydanlarında haykırdığı, hamaset yaptığı Menderes gerçekte ülkemizi bir eksen kaymasına maruz bırakacağı endişesiyle, batı dünyası kaynaklı böyle bir siyasi kaygıyla devrilecektir.
İşte ihtilali yapanların radyodan NATO ve CENTO’ya bağlılık antlarının özü, aslı, festi.
Tam da bu noktada belirtmek isterim ki, böyle bir teminatla batı dünyasına sadakatimizi sunmamızı ben hiçbir dem kabul etmem şahsen. Anti komünizm/Sovyetizm eyvallahta NATO konseptine böylesi bir bağlılık ifadesini tasvip etmem kendi hesabıma. Ve dahi buna devrim denilmesine de sıcak bakmam açıkçası.
İngiltere ve Amerika kaynaklı (rahmetli istihbaratçı Mahir Kaynak’a göre İngiltere) bir müdahaleyi ben devrim olarak bağrına basanları anlamıyorum. O dönemde Amerika ve batı karşıtı hatta bir bölümü sosyalist ihtilalciler nasıl olur da NATO çıkarlarına göre hareket etmeyi devrimcilik saymaktalar.
2’inci Dünya Savaşı sonrası dünyanın jandarmalığını Amerika’ya kaptıran İngiltere’nin Ortadoğu’daki hükümranlık haklarını korumak için yaptırdığı (tek başına veya Amerika ile) bir devrime kimse kusura bakmasın ben yalnızca darbe der, hadi hatır için müdahale belki derim.
Efendim! Devrim iç dinamiklerin yoğurduğu bir harekettir. Dışarıdan müdahaleye devrim denilmez.
Bilindiği üzere yumurta içeriden kırılırsa yaşam, dışarıdan kırılırsa ölüm getirir. Diyalektik materyalistler bu tarz örnekleri severler. Bu tip yaklaşım sahibi insan evladına Georges Politzer büyüğünüzü oturun da bir daha okuyun lütfen diyesim var, affınıza binaen...
L.T.