2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
860
Okunma
“İyi bir hayattan ziyade, iyi bir ölümün peşinden koşanlar: Sahâbe-i Kirâm”
Bazen diyorum ki, iyi bir hayattan ziyade iyi bir ölüm için çırpınan sahabi efendilerimiz bugün bizi görseler ağlarlar mıydı ellerini yüzlerine kapatarak? Hıçkıra hıçkıra ağlayıp da “ey mü’minler güzel bir ölüm olsun derdiniz, fani dünyada baki kalmak arzusu değil.” derler miydi? Derlerdi elbette. Ve bir yakınma bir sitem bulutu sarardı gökyüzünü şüphesiz.
Ama gür sada İslam’ın olacak diyen de rabbimiz. İyi bir son için her fert çalışmalı. İyi ve güzel bir ölüm için çırpınmalıyız. Ölüm bizim sonumuz değil, aksine ebedi istirahatımız için bir kapı... Siz bakmayın bazılarının “ötanazi” afyonuna.
Hani pozitivist yaklaşımcılar “Euthanasia” afili sözcüğünü uydurdular ya, işte bu sözcük “madem bu dünyada yarım yaşıyorum öleyim daha iyi nasıl olsa ölüm toprak olmaktır son bulmaktır.” afyonunun en tescilli halidir.
“Euthanasia” yani “güzel ölüm” uydurması, ebedi bir istirahatgâh olan âhiret hayatına vurulmak istenen hain bir kurşundur.
Oysa sahabi efendilerimiz böyle düşünmediler ölüm hakkında. Rasulullah (sas) ile buluşma adresi olarak gördüler. Allah’ın rızasını kazananların huzur yurdu olarak gördüler. Ayaklarına bir çelme takamadı o yüzden dünya sevgisi...
Efendimiz (sas) şöyle buyurdu:
"Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) biribirlerini davet edecekler."
Birisi: "Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (asm), "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çörçöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak." buyurdu.
Yine bir adam: "Vehn nedir ya Rasûlullah?" diye sorunca:
"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir." buyurdu. (bk. Ebu Davud, Melahim, 5)
Dolayısıyla Rasulullah (sas)’in tedirgin olduğu husus, ümmetinin gönlünü dünya sevgisinin sarması ve ölüm korkusunun ayyuka çıkması idi. Şimdi gelin buna ötanazi deyin, pozitivizm deyin, falan deyin filan deyin. Bahanesi var mı müslümanın ölümden nefret etmek için? Tek bu dünyanın muhabbeti ile dolmuş ruhların afyonu var elbet. Ama iki dünyası olanın, üstelik âhiretin ebedi istirahat mekanı olması mü’minin muhabbetini yanlış kefeye kaydırmamalı...
İşte belki sırf bir ötanazi meselesini anlamak için dahi yerdeki yıldızlar olan sahabe-i kirâm’ı anlamak zorundayız. Zira Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş hali olan Efendimiz (sas)’i en güzel şekilde örnek alan onlar oldu.
Mü’min pozitivist gibi düşünemez. Düşünse bir farkı kalmaz. Nedir o fark? O fark, gayba inanmanın tezâhürü imândır! İman gözlüğü ile bakmayan ölümü kerih görür. Bahaneler üretir ölüme. Asla kaçamayacağı o mukadder sona...
Allah’ım iman gözlüğü ile bakmayı nasip eyle, ölüme bile...