6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1361
Okunma


Telefonla muayene sırası alma kontenjanı dolmuş. Öncelikli, imtiyazlı hasta ve hasta yakınlarının oluşturacağı yoğunluğu düşünerek, saati de 05.00’ e kurarak sabahleyin erkenden kahvaltı mahvaltı yapmadan hastaneye gittim.
İçeride bir kaç kişi var.Onlar da sıra alacak olan kişiler. Sekreterlerin masaları var, kendileri ortada yok. Orada bulunan bir hastayla sohbet ederken sordum :
- Abi, görevliler saat 07.30’da gelecekse ben niye 06.00’da geldim ki?
- Abim biz de gecenin 3 ünden beri buradayız, bu işler böyle.
- İyi de, hani hiç kimse beklemeyecekti kuyrukta falan.
-Telefonla muayene olmak için sıra alma kontenjanı dolu olunca, mecbur buradaki kontenjandan sıra alınıyor. Buradaki kontenjan da dolarsa, muayenen ertesi güne kalıyor. Erken gelmekten başka çare yok.
- O zaman nasıl sıra alacağız, gelen bankonun önüne diziliyor. En son gelen en başa geçiyor.
- Kimlikleri topluyoruz, boş bankoların önüne koyuyoruz. Görevli de alıyor, sırası gelene randevu veriyor. Bu işi de ben yapıyorum. Vatandaşa hizmet olsun. Hem kendi hakkımı koruyorum, hem de diğer hastaların. Gide gele öğrendim sistemi.
- Valla helâl olsun abi. Çok da hayır duası alırsın. Benim de hakkımı korursun değil mi?
Arka cebimden cüzdanımı çıkarıp, içinden kimliğimi elime alarak adama uzatarak dedim ki:
- İşte bu da benim kimliğim. Kaybolmaz değil mi?
- Yok, yok, kim ne yapsın senin kimliğini.
- Dolandırıcı filan çok da, televizyonda görüyoruz, okuyoruz gazetelerde. Şirket filan kuruyorlarmış başkalarına ait nüfus cüzdanlarıyla. Uğraş dur sonra. Aman abi bi karışıklığa gitmesin sonra.
- Bir şey olmaz. Ver bakalım, seninki benimkinin altında tamam mı?
- Tamam abi.
Bekliyoruz, yeni gelenler bankoların üzerine bırakıyor kimliklerini. Hangi bankonun sekreteri diğer sekreterlerden önce gelmişse boş bankoya koyduğumuz kimliklerimiz de o sekreterin bankosuna konuluyormuş. Saat ilerledikçe gelenlerin sayısı artmaya başladı. Benim gibi çömezler de sağa sola bakıyor boş gözlerle. Ama öğrenmişler onlar da işi. Biri geldi, ‘’Şu masa boş, ben de buradan başlatayım koyma işine.‘’ dedi.
Konuştuğum ağabey uçarcasına adamın yanına gitti.
- Olmaz abiciiim! Biz boşuna mı koyduk geceden. Sen şimdi o masaya koyarsan, görevli seninkinden başlayacak. İkinci bir kimlik sırası yapma!
Ben de yangına körükle gittim. Fırsat bu fırsat:
- Abi, gelenler şimdi de bizimkilerin üzerine koyuyor, bu durumda mantıken, ilk önce onlar alacak sırayı. Şu işe bi el at bi zahmet.
Adam tip tip suratıma bakarak, ciddiyet içinde dedi ki:
- Yok almazlar, ben onlar üste koydukça, onlarınkini alta alıyorum.
- Valla iyi yapıyorsun abim.
- Sen ilk defa mı geliyorsun?
- Telefonla veya bilgisayardan randevu alıyordum, evet ilk oluyor bu şekilde.
- Nerelisin sen? Ne iş yaparsın? Buralı mısın?
- Abi, o konulara girmesek, sinirlerim bozuluyor da.
- Nasıl bozuluyor?
- Offff abi, yani iyi ki bir selam verdik, nereliysem nereliyim, ne olacak? Hepimiz sonuçta insanız. Ne farkeder.
Adamın suratı birden değişti. Beni azarlar gibi sesini de yükselterek dedi ki:
- Tamam, tamam, bir şey sormadım farz et.
- Nasıl farz et ya? Sordun ama!
Adam bu kez çok kızdı.
- Sormadım, sormadım! Sana soru filan sormadım!
Adamı sorguya çeker gibi dedim ki:
- Sormadıysan peki o soruları bana kim sordu?
Adam bana cevap verme gereği bile duymadan sinirli bir şekilde aniden yönünü değiştirip ortadan kayboldu. Saat 07.30 oldu, hastane görevlileri de yavaş yavaş, aheste aheste gelmeye başladılar. Aşağı yukarı hepsinin de suratları bir karış. Sanki silah zoruyla geldiler. Birisi hemen çantasından aynasını çıkardı, makyaja başladı. Suratına şöyle bir baktım:
-Ulan manyak karı! Sen akşama kadar makyaj yapsan yine de güzelleşemezsin. Bir defa senin suratında meymenet yok.
diyecek oldum, vaz geçtim. Neme lazım. Görevli personele hakaretten işin yoksa uğraş dur. Tacize filan da sokar şimdi bu tipler. Bedava verseler almam, o da ayrı konu. Terbiyemi bozmadan sordum sorumu :
- Günaydın hanımefendi, benim kimliğim üstten ikinci, siz elinize alınca dikkat etmez de tersten başlarsanız en son gelen, en birinci sırayı alacak, karışmasın da sıramız. Tamam mı?
- Karışmaz beyefendi, geri zekâlı değilim.
- Tövbe ya, öyle bir şey demedim.
- Bilgisayarları açıyorum, bekleyin biraz!
- Ben beklemeyip de ne yapıyorum sizce?
Sessizlikten sonra, eline kimlikleri alarak isimleri okumaya başladı. İlk sırada içinden bana illallah eden abi var. Bir cenk durumu yaşanmasın diye herifin beş adım gerisinde durdum. Adam işlemi yaptırıp gidince, sıra bana geldi. Sekreter, kimliğime ve suratıma şöyle bir bakıp dedi ki:
- Hasta olan siz misiniz, başkası mı?
- Evet, hasta olan benim hanımefendi. Hasta değilmişim gibi bir halim mi var? Resimdeki kişi de benim.Benzemiyor muyum yoksa?
- Beyefendi, ne bileyim, hasta yakınları da bazen kimlik bırakıyor buraya. Nereye istiyorsunuz?
- Neyi nereye istiyorum?
Beyefendi, muayeneyi diyorum, hangi poliklinik?
- Haaa, anladım. Vallahi buraya gelirken dahiliye diye düşünmüştüm, şimdi kararımı değiştirdim, psikiyatri olsun benimkisi.
- Dalga mı geçiyorsunuz beyefendi?
- Dalga denizde olur. Buraya sağlam giren hasta çıkar yahu.
O sırada sekreter hanımın yanına sırıta sırıta başka bir görevli geldi.
- Ben çay alacağım. Seninki ne olsun!
- Neskafe olsun! Sabah sabah moralim bozuldu yaaa, işin yoksa uğraş dur!
Baktım, bana laf çarptı bu kadın. Ezdirir miyim kendimi bu kendini çok beğenmiş suratsız kadına. Derhal çattım:
- İşiniz bu hanımefendi. Soruları o zaman açık ve net sorun, cevaplayayım.
- Hangi doktoru istiyorsunuz?
- Ben mi seçeceğim? Oooo, iyiymiş, bayağı değişiklikler var, sevdim bu işi.
- Beyefendi, doktorunuzu kendiniz seçebiliyorsunuz. Yoksa ben sistemden seçeceğim.
- Yok! Tamam, sisteme bırakmayın. Şansım yok benim. Erkek doktor filan seçer şimdi. Bayan olsun mümkünse.
- Tamam, bir tane boşta bayan doktor var. Onu veriyorum.
- Verin vallahi, bi de bayan baksın, incelesin, tedavi etsin beni...
- ????
Suratıma bakmadan, gözü ekranda, eliyle nüfus cüzdanımı uzattı.
- Çok teşekkür ederim, kolay gelsin size.
-!!!
Kadından da bekledim ‘’Size de kolay gelsin. Ben de teşekkür ederim.’’ demesini. Cevap alamadım, önemli de değil, sağlık olsun, birazdan bir macera daha başlayacak.
Vecdi Murat SOYDAN
(Yaşanmamış Aşkların Şairi)
28/03/2018, Isparta