2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1250
Okunma
Yaşadığınız ülkede sade vatandaş olmak zor zenaatsa. Namuslu yaşamak alaya alınıyor,
arsız, hırsız değilseniz, devlet ihaleleriyle köşeyi dönenelerden değilseniz, belli mahvillerde
dayınız yoksa ve sırf bu yüzden size tepeden bakılıyorsa, yerine göre küçük görülüyorsanız!
Ne yapardınız?
Merhum şairimizin dediği gibi "Ya aklım olmasaydı, ya cihana gelmeseydim." mi derdiniz.
Yahut bencileyin aklınza değişik anektodlar mı gelirdi. Yazının ikinci bölümüne geçerken,
"tüm namuslu insanları" tenzih ederek sözlerimi sürdürüyorum.
İnsanın eşref-i mahlukat olması tartışmasız genel kabul görmüş ve vahiy yoluyla da teyit edilmiştir. Lâkin şöyle bir çevreme baktığım zaman, buna pek kulak asılmadığına şahit oluyorum.
Yaratanın insana biçtiği rol ile insanın insana biçtiği rol tenakuz halinde. Cümle sıkıntı da bu
noktada başlıyor kanaatimce.
Ülkedeki tuzu kuruları, devlet imkânlarını sonuna kadar kullanıp, kendini ve yakınlarını ihya
edenleri, kamu kurum ve kuruluşlarındaki ahpap çavuş ilişkilerinive dayısı olmayan sade vatan-
daşların çektiği sıkıntıları gördükçe, aklıma Hindistan adlı ülkedeki inekler geliyor...
Sonra Türkiye’de sade vatandaş olmaktansa Hindistan’da inek olmak daha evla mı acaba?
diye bir soru geliyor. İçimden " estağfurullah" diyorum. Ülkeyi soyup soğana çevirenlere,
para için her yolu mübah görenlere, doğayı ve insanlığı hiçe sayanlara ince mesajlar yollu-
yorum. İnsanları inek yahut insan olmak ikilemi arasına sıkıştıran, insan kılıklı, *minare kılıfcılarını,
devlet ve millet malına göz dikenleri, vurguncuları, hortumcuları kış kışlıyorum. (Zaten onlar birbirlerini
alkışlıyor) Onlara mö’lü mo’lu günler diliyorum.
Ankara,05.10.2008 İ.K