14
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1395
Okunma

Beynim zonkluyor. Ortasında olduğum kalabalığın beni gittikçe daraltan neşeli, hüzünlü, öfkeli yüzleri arasında boğulmak üzereyim. Ansızın kollarımı açıp ittiriyorum onları. Tüm yüzler aynı ciddiyetle, geniş bir çember oluşturmuş, bana bakıyorlar. Gözlerim üzerlerinde, ete kemiğe bürünmüş canlı kapıya ağır ağır yürürken toprağa her basışımda etrafa hafiften toz yayılıyor. Kapı önümde eğilerek açılıyor. Ve ardımdan kapanıyor.
Sis. Göz gözü görmüyor. Ne beyin zonklaması ne boğulma ne de başka bir halt. Hiç biri yok. Hissizim. Yürüyorum. Yorulunca duruyorum. Ellerimi gözlerimin önüne getiriyorum. Görünmüyorlar. Başımı ayaklarıma eğiyorum. Görünmüyorlar. Görünmüyorum. Arkama dönüyorum. Geçtiğim yerler aydınlık. Asfalt yol. İki yanı, yüzlerinde tüm duygularıyla kalın insan duvarlarıyla kapalı. Birkaç adımda bir ardıma bakarak devam ediyorum. Canlı duvarların benimle ilgisi yok.
Ne kadar gittim? Bilmiyorum. Yol beni tek katlı bir yapıya getiriyor. Beni karşılayan çırılçıplak adam ve kadın kollarıma girerlerken sahibi görünmez bir ses duyuluyor.
“Nihayet gelebildiniz! Bizi çok beklettiniz! Bizi çok beklettiniz!”
Refakatçilerimin ortasında ben yapıya giriyoruz. Kapkaranlık. Uzakta görünen hafif sarı ışığa yürürken üçümüzün adımlarının uyumsuzluğunu çıkan seslerden anlıyorum. Yorgunum. Sanki saatler süren yürüyüşten sonra duruyoruz. Işığın kaynağı bir oda... Tavan ters mumlarla kaplı… Dört yanı kameralar… İçeri itiliyorum.
“Sen soyun” diyor adam. “Rakip az sonra gelir” diye tamamlıyor kadın.
Ve gidiyorlar. Ayak seslerini duyuyorum. Uyumlu.
Etrafa bakınıyorum. Boş… Bir mum damlası elime düşüyor. Canım yanıyor. Damlamalar sık değil. Gözlerim aralık kapıya takılıyor. Loşluk içinde bir kadın çorabını bacağından sıyırırken koca memeleri sarkmış… Doğrulurken beni görüyor.
“Sen soyunmayacak mısın?”
“Hayır” diyorum.
Çırılçıplak yanıma gelirken bir mum damlası alnına düşüyor. Aldırmıyor. Beni soymaya başlıyor. Son parçayı da üstümden çıkarıp soyunduğu odaya atar atmaz suratıma bir yumruk indiriyor. Ona aynı şekilde karşılık veriyorum. Burnundan kan akarken bana bir yumruk daha indiriyor. Ben de ona. Bu bir süre devam ediyor. İkimiz de kanarken birbirimize bakıyoruz.
“Bugünlük bu kadar yeter” diyor. “Yarın devam ederiz.”
“Peki” diyorum, boynumu hafif bükerek.
Elele tutuşup giysilerimizin olduğu odaya giriyoruz. Ve demir kapı sertçe kapanıyor.