Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
Onur BİLGE
Onur BİLGE

524 – ARZU

Yorum

524 – ARZU

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

971

Okunma

524 – ARZU

524 – ARZU

Onur BİLGE

“Arzu’m,

“Alışma bana!” diyordun, sanki elimdeymiş gibi… Gün geçtikçe bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları oluyorduk. Hissediyordun yalnız kaldığında eksildiğini ve ilk fırsatta telefona sarılıyordun. Gitgide alışıyordum sana… Ancak sen de bana…

“Alışma bana!” derken, “Fena halde alıştım sana! Ne yapacağım şimdi ben?” mi demek istiyordun? Ne zararı vardı ki? Sigara değildi, alkol değildi, esrar değildi. Esrarlı bir sarıp sarmalayıştı. Ruhsal boyutta esrarengiz bir kaynaşma… İki görünmez bedenin, hayal âleminin kuytularında buluşması, Harikalar Diyarı’na uçup konması, sevginin derin sessizliğinin içinde, yıldızlardan gelen ve kendilerinden başka kimsenin duyması mümkün olmayan romantik aşk melodileriyle alaimisema renklerine boyanan bulutların arasında dans etmesiydi, bizim birlikteliğimiz. Bir aradayken de ayrıldığımızda da kesintiye uğramadan devam eden harika bir olaydı. Hangi alışkanlık o kadar hoş olabilir, onca haz verebilirdi ki?

Ellerin ellerimde olsa da olur, olmasa da… Yanımda olsan da olur, olmasan da… Nerede olursan ol, kemiğimsin etimsin! Nereye gidersen git, gücümsün kuvvetimsin! Kiminle olursan ol, herkesten çok benimsin! Kılcal damarlarıma kadar gidip gelen kanımsın, canımdan çok canımsın!

Hangi içki senin kadar sarhoş edebilir ki beni? Ne kadar içsem, seni düşündüğüm zamanki kadar sersemletir ki? Kaç şişe devirsem baş döndürücü güzelliğinin yaptığı tesire denk gelebilir acaba? Telefonda sesini duysam, ayaklarım yerden kesiliyor! Nerde olduğumu bilmez oluyor, kendimi unutuyor, bir ses seline kapılıp gidiyorum.

Sana alışmaktan hiç korkmadım ben. Seni sevmekten de korkmadım. Çünkü ikisi de hiç mi hiç hissettirmeden yaklaşarak yakalayıvermişler benliğimi. Kıskıvrak bağlandığımı fark ettiğimde, iş işten çoktan geçmişti. Gönlüm varlığının hayat iksirini yudum yudum içmişti ve cismim kendinden geçmişti.

Neden “Alışma bana!” demek gereği duyduğunu sonradan anladım. Üçüncü şahıs zamiri kullanmaya başladığında… Gözlerin hayallenmeye durduğunda… Bakışların daldığında, bir yerlere takılıp kaldığında… Yanımda kalmak için bahaneler ararken yanımdan bir an önce ayrılmak için sebepler sıraladığında… Anladım ki etle tırnak arasına kıymık batmış. Anladım ki yakınlığımızın arabası yan yatmış, çamura batmış.

Alıştıkça artmıştı sana olan ihtiyacım. Sevdikçe hasret koyulmuş, ağdalaşmıştı. Kaybetme korkusu, yerini ıstırabına bırakarak kalkıp gitmişti. Yapış yapış bir yalnızlık bulaşmıştı her yanıma. Tutkal desem değil, zamk desem değil, zift gibi kapkara, arınacak gibi değil!

İçimde büyüyerek canavarlaşan, ruhuma saldıran kaybetme korkusu kalmadı. O en çok korktuğum olay başıma davullarla zurnalarla geldi. Yakın zamana kadar seni bir daha hiç görememe korkusu vardı. O da kalmadı. Yakında beni çağıracaksın. Seni dünya gözüyle tekrar göreceğim ya, benden mutlu kimse yok! Hayali bile cihana değer! Çünkü dünyada en çok seni görmeyi istiyorum. Kaç gündür alkollü ya da alkolsüz, deliler gibi çalışıyorum. Ahşap oyuncaklar, biblolar, pipolar, hediyelik eşyalar yapıp buraya gelen gençlere sattırtıyorum. Hem ben kazanıyorum hem de onlar… Memnunlar.

Beni çağıracağını söylediğin günden beri daha az içiyorum ve birkaç kuruş atmaya çalışıyorum bir tarafa. Öyle ya… Yol parası, kalacak yer parası… Genç ve çok güzel bir hanımla çıkacağım. Sıradan bir yere götüremem ya seni. Ne hayaller kuruyorum, bir bilsen!

Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi’nin altında buluşuyoruz. Bir süre deniz kenarında, kordon boyunda dolaşıyoruz. Bir bankta oturup dinleniyoruz, eskisi gibi… Eski günleri yâd ediyoruz. Yarışırcasına konuştuğumuz, katıla katıla güldüğümüz zamanlardan bahsediyoruz. Biraz yorgun, biraz durgun, haddinden fazla buruk…

Sonra karışıyormuşuz kalabalığa. İlk önümüze çıkan taksiye atlıyormuşuz. Lüks bir restorana gidiyormuşuz. Şöyle denize nazır… Çevremizde garsonlar, vızır vızır… “Buyurun efendim! Ne arzu edersiniz?”

Sen ne sipariş edersin bilmem ama ben seni, yalnız seni isterim. Korkarım, kaptırırım kendimi hayallere, yanlışlıkla: “Arzu!..” derim!

Aşk Sarhoşu”
*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 524

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
524 – arzu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz 524 – arzu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
524 – ARZU yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
-Tesbih-
-Tesbih-, @eternal2
2.10.2017 10:28:08
sizin bir önceki yazınızı da defalarca okumuştum.
o kadar içtendi ki
yoruma gerek kalmayan


bu yazı da beni kendine çekti
ilahı aşk
git gide alışmak

çok çok güzel.

tekrar tekrar okuyacağım.

saygılar,
LutfiyeCanacik2050
LutfiyeCanacik2050, @lutfiyecanacik2050
2.10.2017 00:16:10
İlahi aska tutulmak gibisi var mi ya.Allah her kuluna nasip etsin.
İlahi aska tutulup, aşk sarhoşu olmusuz ikimiz....Sevgi ve saygilar
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL