Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
sami biberoğulları
sami biberoğulları

SÜREYYA'YI TAŞLAMAK, FARKHUNDA'NIN FARKINDA OLMAMAK ---1. BÖLÜM ---

Yorum

SÜREYYA'YI TAŞLAMAK, FARKHUNDA'NIN FARKINDA OLMAMAK ---1. BÖLÜM ---

3

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1707

Okunma

SÜREYYA'YI  TAŞLAMAK,  FARKHUNDA'NIN FARKINDA  OLMAMAK  ---1. BÖLÜM ---

SÜREYYA'YI TAŞLAMAK, FARKHUNDA'NIN FARKINDA OLMAMAK ---1. BÖLÜM ---

Bu gün bir film izledim. Adı : Süreyya’yı Taşlamak ’ idi.

Filmin konusunu özetleyecek olursak:

Süreyya Manutchehri adında 35 yaşlarında ikisi kız, ikisi erkek dört çocuk sahibi bir anne ana karakter... Süreyya adındaki İranlı kadını kocası Ali boşamak ve 14 yaşındaki sevgilisi ile evlenmek istemektedir. Ancak şeriatla yönetilen İran’da artık nasıl bir şeriat varsa bizdeki gibi (!) ’ Boş ol ’ Deyip boşamıyor kadını. Oradaki Şeriat kurallarına göre boşadığı takdirde yüklü bir nafaka ödemesi gerekiyor. ( Bizde yoktur böyle bir kural ’Boş ol ’ der, kapı önüne koyarsın rahat rahat imam nikahlı eşini.)

Karısı Süreyya’ya şiddet de uygulayan Ali 14 yaşındaki sevgilisi ile al takke ver külah yaşıyor. Onu arabası ile dolaştırıyor ve onun bu ahlaksızlığına hiç kimse ses çıkarmıyor. Yani şeriatın hükümleri ne Ali’ye ne de beraberindeki on dört yaşındaki sevgilisine işlemiyor. Çünkü Süreyya kocasına karşı kadınlık görevlerini yerine getirmiyor. Bu durumda da Ali’nin on dört yaşında bir kızla muta nikahı yaparak yaşaması şeriata uygun bir durum (!)

Ali, karısı Süreyya’ya ’ Seninle muta nikahlı yaşayayım, sevgilimle evleneyim, gel boşanmayı kabul et’ Diyor ama Süreyya ’ Aç kalırım ’ Korkusuyla kabul etmiyor.

Bu arada Hişam adlı bir adamın karısı ölüyor. Bizzat Ali ve köyün Mollası Hasan’ın teklifi ile Süreyya, Hişam’ın ev işlerinde ona yardımcı olmaya başlıyor. Bunu da bir ücret karşılığında yapıyor. Ancak Süreyya’ya bu işin bulunması Ali ile Molla Hasan’ın birlikte yaptıkları hain bir planın parçası...Ha bu arada unutmadan: Molla Hasan da Şah döneminde çocuk tacizinden hapse atılmış ama Humeyni döneminde serbest bırakıldığı gibi köye molla yapılmak suretiyle ödüllendirilmiş biri.

Bir iki saatliğine Hişam’ın evine gidip işlerini hallettikten sonra kendi evine dönen Süreyya aleyhinde dedikodu yaymaya başlıyor Ali ve Molla Hasan.

Dedikodular en sonunda şikayet olarak köyün muhtarı İbrahim’e iletiliyor. Muhtar aynı zamanda köyün hakimi...Savcılık makamında ise Molla Hasan var.

Uzatmayalım efendim sonunda Hişam ile Süreyya arasında bir zina yaşandığına karar veriliyor. Zina kararı ise şu delillerle veriliyor: 1- Tehdit ve şantajla korkutulan Hişam, ’ Süreyya bir gün başının ağrıdığını söyleyerek benim yatağımda yattı’ ve 2- ilaveten ’ bana bazen söylediği laflar bir kadının ancak kocasına söyleyebileceği laflardı’ Diyor.

Evet...Ortada ne kılıç var, ne kın var, ne kılıcın kında olduğu gibi Süreyya ve Hişam’ı birlikte gören var... Dahası Hişam ve Ali’den başka şahit de yok. Oysa Şeriat hükümlerine göre Ali, suçlayan kişi olarak şahitlik yapamayacağı gibi, Hişam da şahitlik yapamaz. Zira zina bir kişinin tek başına işleyeceği bir suç olmadığına göre ve bunun Hişam’la yapıldığı iddia edildiğine göre Süreyya gibi Hişam da suçlanan durumundadır. Dolayısıyla o da şahit olamaz. Ama gel gör ki Köy muhtarı İbrahim her ikisinin de şahitliğini kabul eder.

Sonra köy meclisi toplanıyor. Bu mecliste Süreyya’nın babası da vardır. Karar oy birliği ile verilmiştir: Zina...

Kararı Süreyya’nın babası açıklar.

Süreyya bir çukura konur ve ilk taşı babası atarsa da tutturamaz. Sonra Ali atar, tam isabet..Sonra köyün diğer erkekleri... Hatta oğulları bile taş yağmuruna tutarlar Süreyya’yı.

Süreyya ölür. Bir müddet sonra köye gelen bir Fransız gazeteciye tüm bu olanları filmin en önemli diğer bir karakteri olan Zehra anlatır. Zehra’nın anlatımlarını teybe kaydeden gazeteci daha sonra bunu tüm dünyaya duyurur...

Zina yapan (!) Hişam neden hiç bir ceza almaz? Filmde bu yok. Ali, on dört yaşındaki bir kızla aleni olarak sağda solda dolaştığı halde neden hiç kimse ona bir zina isnadında bulunmaz? O konuya da pek değinilmemiş.

Film zaten bizlere ’Herşeyi bırak sadece recm sahnesine yoğunlaş’ demektedir ki nitekim bu filmi seyretmeye başlarken neyle karşılaşacağımı azbuçuk bildiğim halde ben bile tam yirmi dakika süren recm sahnelerine yoğunlaştım.Şeriat ve recm kelimelerinin yayanyana getirilmesine yoğunlaştım. ’ Allahuekber ’ nidalarıyla atılan taşlara. ’Allahuekber’ nidaları altında kanrevan olan Süreyya’ya ve ’ Allah rızası için taşlayın’ Diye bağıran Molla Hasan ile Ali’ye yoğunlaştım. Allahuekber diye bağıran Müslümanların vahşiliğine, insaf ve merhametten uzak oluşuna odaklandım. O taşları atarken nasıl olup da ’ Esirgeyen, bağışlayan Allahın adıyla ’ Diyebildiklerine odaklandım.

Peki İran’da böyle bir olay olmamış mı? Yalan mı yani bu filmde anlatılanlar?

İran’da böyle bir olay 15 Ağustos 1986 da yaşanmıştır maalesef. İranın Kupayeh köyünde Süreyya Manutchehri adında 35 yaşlarında bir kadın taşlanarak öldürülmüştür. Peki onu öldüren şeriat mıdır? İşte bu soruya ’ Kesinlikle hayır ’ Diyebilirim. Zira İslamın -Allaha şirk koşmaktan sonra- en büyük günah olarak kabul ettiği zina ile ilgili hükmü Kur’anda açıkça ifade edilmiştir : ’Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın! Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.’ ( Nur Suresi 2. Ayet )

Kur’anın hükmü açık bir şekilde ortadayken ’ Fısıltıyla konuştu, elleri ellerine değdi, gülümsedi, başı ağrıdığı için yatağında uzandı, söylediği sözler ancak bir kadının kocasının yanında söyleyebileceği sözlerdi’ Gibi saçmasapan iddialarla bir kadın taşa tutularak öldürülebilir mi? Kadın öldürülürken erkeğe bir fiske bile vurmamak söz konusu olabilir mi?

Bu sorunun iki cevabı var:

1- Eğer böyle bir filmi Batılı yapıyorsa olur.Ben bile bu filmi seyrettikten sonra ’ İnsanların hayatında din denen bir kavram olmasaydı Süreyya’lar, Farkhunda’lar öldürülmezdi’ Diye düşünmüşsem varın siz bir de din denen kavrama zaten soğuk ya da karşı olanları düşünün.
2- Böyle bir olay aynen bu şekilde yaşanmış da olabilir. Ancak bu durumda yoğunlaşmamız gereken şey ’şeriat= vahşet, kan, kadınların recmedilmesi’ mi olmalıdır yoksa cehalet mi? Yani daha açık sorayım: Savaşımız dine karşı ( Tabii ki İslam Dinini kastediyorum ) mı olmalı yoksa cehalete karşı mı?

Bizzat yaşadığım bir zina konusu ve bir müftünün verdiği fetva ile devam edip Farkhunda konusuna da geleceğim inşallah.

Uzun yazıları okumuyorsunuz. Mecburen bölmek zorunda kaldım.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Süreyya'yı taşlamak, farkhunda'nın farkında olmamak ---1. bölüm --- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Süreyya'yı taşlamak, farkhunda'nın farkında olmamak ---1. bölüm --- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SÜREYYA'YI TAŞLAMAK, FARKHUNDA'NIN FARKINDA OLMAMAK ---1. BÖLÜM --- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Halit Kesler
Halit Kesler, @halitkesler
24.8.2017 10:08:51
Emeğine kalemine sağlık hocam bu yazıya yaptığım yorumumu aynen tekrarliyorum.
Saygılarımla
Etkili Yorum
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
23.8.2017 17:49:30
Değerli hocam, filmi seyretmedim...
Ama konunun özü, sizin de vurguladığınız üzere, Müslümanlık ile cehalet arasındaki çelişki ve bunun yüce dine saldırı amacıyla kullanılması...
Sanki, onun istismar edilmesi, onun nitelendirilmesine yetermiş gibi...
Bu ahlaksız, gerzekçe mantıkla muhakeme edersek, o zaman, zina eden kadınlardan dolayı kendi analarımızı, karılarımızı, kızlarımızı, kız kardeşlerimizi, yani bütün kadınları zinaya teşne ve müstehak olarak görmemiz gerekir...
İşte bu noktada işleyen şey Müslümanlık değil, 'Kültür'dür...
Bu öyle bir kültürdür ki, insanın irrasyonel, vahşi dürtülerinden beslenir, yıkıcılığına emsal bir yıkıcılık yoktur...
Bu kültürü bizim avamımız en çarpıcı şekliyle dile getirir; "Kalkmış zikin dini imanı yoktur" der, "Ana bir bacı iki, gerisine salla ziki" der, "Komşunun tavuğu komşuya kaz, kocakarısı kız görünür" der...
Evet, Batılı böyle bir film yapıyor, Müslümanlığı böyle nitelendiriyor ki, geriye sadece 'Vahşi kültür' kalsın, insanlar sürüleşsin, böylece Batılının iğvalarıyla şuursuzca hareket etsin...

Vesselam...

Selam ve saygılarımla.
selahattincansız
selahattincansız, @selahattincansiz
23.8.2017 01:34:32
Sami bey, dikkatinize ve duyarlılığınıza hayranım.
bu filmi ben de izlemiştim. işin diğer kısımları bir tarafa sinamacılık açısından rezalet...
yani iftiraya kurban giden bir insanın acısını çok açık seçik bir istismarla filme çekiyosun. yani hiç olmazsa biraz 'sanatsal' yapta amacını gizle.
saygılar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL