5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
934
Okunma

Benim sahiplendiğim bir sultan papağanım vardı. Böyle diyorum zira satın almadım onu. Esas yuvasından kaçmış kerata ve bir kaç el dolaştıktan sonra geldi bana. Bilmiyorum gerçek sahibi ona ne derdi.i. Ben “Birdy” diye sesleniyoroum, artık bilmem beğendi mi, beğenmedi mi bu adı!
Konuşsun diye gözünün içine bakıyorum ama aylar geçti “cik” den başkası yok! Yiyip içip, ihtiyacını görmekle yetiniyor beyefendi.
Şimdi gelelim esas bahsetmek istediğim konuya da, ne diyecek bu kadın diye merak ettirmeyeyim sizi.
Geçenlerde sevdiğim bir ablamızı kaldığı huzur evinde ziyaret ettim. Kendi isteğiyle orada kalıyordu. Değişiklik olsun diye o hafta sonunu birlikte geçirelim istedim ve onu kendi evime getirdim.
Milliyet gazetesinde önemli kişilerin sağ koluydu bir zamanlar. 77 yaşına kadar da çalışmaya yılmadan devam etti. Şimdi 80 kusur yaşında ve anca dinlenmeye çekildi. Hep gıpta ederdim bu çalışma azmine ve medya içinde olmasına.
Zira benim de idealimdi büyük bir gazetede çalışmak. Yıllar sonra tesadüfler bu isteğimi gerçekleştirdi ve bu kez iş arkadaşı oluverdik Birkan abla ile. Yani bir kahvenin hatırı süresi tanırız neredeyse birbirimizi. Birdy görünce de çok sevmişti.
O zaman birden aklıma geldi “Birkan abla… Dedim. Ben 2-3 günlük bir seyahate gideceğim, ister misin Birdyi sana getireyim, Bir iki gün eğlenirsin onunla, ne dersin?”
Bir an tereddüt etse de dönme vakti geldiğinde, bir elimde Birkan ablanın eşyaları, bir elimde Birdy’nin koca kafesi öyle gittik huzur evine. Kendine özel odası vardı, içinde mini kütüphanesi, bilgisayarı TV’si. Yani Birkan ablanın rahatı yerindeydi.
Birdy genelde evde kapısı açık durmaya alışıktı, ara sıra dışarı çıkıp odada birkaç tur atar, bazen de avize üzerinde tüner saatlerce orada kalırdı. Birkan ablaya “İstersen sen de kapısını açık bırakabilirsin, dedim. Uçar, dolaşır, acıkınca yerine gelir. “
“Tamam” deyince onun uygun gördüğü bir yere yerleştirdim Birdy’nin kafesini ve yanına yem kutularını bıraktım.. “Ben gittikten sonra açarsın istersen kafesin kapısını” diye de yeniden söyledim.
Ardından ben eve döndüm. Ertesi gün istikametim, Eskişehir’di. Seyahatim süresince Birdy hiç olmazsa evde yalnız kalmayacak diye huzurluydum. Bir saat kadar sonraydı sanırım, Birkan abladan telefon geldi.
Baktım sesi pek bir telaşlı. Hayırdır ne oldu?” deyince, senin dediğin gibi kafesin kapısını açtım, dedi. Birdy uçup gardırobun üzerine kondu!”
“E olsun! Dedim… Önemseme. Acıktığında iner aşağı nasılsa, sen merak etme!”
İkna oldu” kusura bakma rahatsız ettim” deyip telefonu kapattı. Aradan daha bir saat geçmişti ki, Birkan abla tekrar aradı. Sesi bu sefer biraz üzgün gibiydi.
“Hayırdır ablacım! Dedim. Yine ne oldu?”
“Billurcum, Birdy dolabın tepesinden inmiyor bir türlü, dedi, bir saattir dil döküyorum, hadi gel aşağı diyorum, ama nafile! Küstü mü nedir bu? Benim suratıma bakmıyor bile! “
Dedim ki kendi kendime, eğlensin diye götürdük kuşu kadına, dert olacak sanırım başına!
“Yok, yok… Sen ona aldırma, dedim. İner o aşağı kendi istediğinde. Sadece kafesini götür biraz daha yakınına.“
“Tamam, götüreyim de ama benim uykum geldi, dedi. Yatmak istiyorum.”
“Ee! Bekleme sen yat yahu! … Dedim. "Kalsın orada hiçbir şey olmaz ki! Sabah ışığı görür görmez iner girer kafesine, hiç merak etme. Evdeyken de avizede duracağım diye ısrar ediyor bazen, ben bırakıyorum orada. Bakıyorum sabah inmiş oturuyor kafesinde! Hadi yat artık sen, onu bekleme!”
“Peki, tamam…” dedi. Yine ikna olmuştu, telefonu kapattık.
Sabah erken kalkacağım ben de yatsam iyi olacak artık. Çantalarımı hazır edip, koridora bıraktım giyeceğim kıyafeti yatak odasının kapı koluna astım, dişlerimi de fırçaladıktan sonra yatağıma uzandım. O da ne?
“Zır zır !!!!!!....” yine telefon çalmaz mı!
Uzanıp komodinin üzerinden telefonu aldım ve kulağıma tuttum. Tahmin ettiğiniz gibi, arayan Birkan abla idi!
“Billur, dedi…" Hayret, sesi bu kez neşeliydi. "Birdy tam dediğin gibi, uçup kafesine girdi…”
“Oh! Aman iyi dedim, kapat hemen kafesin kapısını, çıkmasın kerata dışarı!”
“Kapattım, kapattım zaten de,”
“E si ne Birkan ablacım?”
“Bu durmadan cik cik diye bağırıyor şimdi de. Acaba niye?”
“Kuş olduğundan olabilir mi Birkan abla! Dedim... Başka ne bekliyorsun ki?”
Ona da söylediği komik gelmişti ve başladı katıla katıla gülmeye.
“Ay ne güzel söyledin, dedi. Ben böyle saçmalıyorum bazen, ne olur kusura bakma, İnan bir şey olacak diye korkumdan. Yoksa böyle sık sık rahatsız etmek istemezdim seni!”
Ben de gülüyordum diğer tarafta, ama acı acı… Ne yaptın kızım sen, huzursuz ettin hem kendini, hem kadını, diye.
Sonuç olarak ben seyahati gerçekleştirdim. Birkan abla ise 4 günlük süre içinde birkaç defa daha aradı. Ama bu kez Birdy ile ne kadar iyi anlaştıklarını, ona ne kadar neşe kattığını ve çok eğlendiğini söylemek için.
Bazen bir minik kuş bile yetiyor işte insana mutluluk vermeye.
*