1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
619
Okunma
Bir dilde,herhangi bir nesne,kavram ya da olguya ne kadar çok "ad" verebilirsek,dil o kadar zenginleşir bence.
Türkçede bunun örneği çoktur.
(Sanırım başka dillerde de vardır.)
Çocukluğumuz bol bol "ekşimik" yemekle geçti.
Sonra bunun Anadolu’da "kesik" ya da "çökelek" diye adlandırıldığına tanık oldum.Ve ilk alışkanlıktan olsa gerek,halen benim favorim "ekşimik "olarak adlandırılması.
Dikkatimi çeken zengin bir durum "su" ile adlandırmada mevcut.
Kimi bir kıza ad olmakta,kimi soyadı,kimi de bir suyun tanımındaki alt başlığı...
Ama kullandığımızda da hemen aynı şeyler olduğunu anlayıveririz.Bu iyi bir şey işte!
Pınar,ayazma,kaynak,göze,memba.
Aralarında "nüanslar" olsa da anlattıkları hep suyla ilgili.
Belki başka başka denildiği yerler de vardır.
Kim bilir ?