7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1612
Okunma
Sevdiğim başımın tacı…
Merhamet et, bana acı…
Sende derdimin ilacı…
Himmet eyle gel sevdiğim…
Dedem ne zaman sazı eline alsa. Neneme bakar bu türküyü söylerdi. Nenem de yüzüne doladığı beyaz dolağının içinde tebessüm eder. Dedemin türküsüne karşılık olarak. Gadan bana gelsin derdi.
Annem, babam ve biz dinlerdik. Bir yandan da gülüşürdük. Gadan bana gelsin diyen gönülleri özledik.
Kerpiç evimizin penceresinde sızarken umud. Çalı, çırpı toplayan nenemin ekmek sacında yanardı yaşam. Nar ağacına talip kızları kovardım, sen söverdin. Su kuyusunun başında ağlayan çoçukların misket sevdalarında seni sevdim.
Ağladığın gün, hayata bende sövdüm.
Acıyı, özlemi, hasreti buğday başağı közlediğim ateşte yaktım. Ben gibi yanarlarken, gurbet adına çalınan türküye şahit oldum. Nasırlı ellerin umuduna bende kandım. Kapısız köy evlerinin bir parça bezle kapanışında geceye küstüm, söğüt ağacının yere sarkmaya çalışmasını yaşam bildim. Ama dedemin saz tutan elinde büyüdüm.
Ben galiba köyümü özledim.
Türkünün varlığını, arguvan gecelerinde aşıklardan öğrendim. Başlarında leçekleri, renkli şalvarları ile bestil arası cevizleri ikram ettiklerinde tadı tanıdım. Mutfak penceresinde hayata bakan kızların bileklerine yazılan dövmelerin anlamının, kader olduğunu çok sonraları anladım. Sevdiklerinin isimlerini sazın tellerinde haykıran aşıkları duydum.
Arguvan gecelerinde bende vardım.
Bir bardak rakı, bir yudum su, bir türküde dedemin sevgisini gördüm. Nenem aklıma geldi bende söylendim.
Gadan bana gelsin...
Bir görüşte sevdim seni
Ettin deli, mecnun, veli
Göreyim o gül sineni
İnsaf eyle dur sevdiğim.
......
İmla hataları için özür dilerim.