Kılavuzu para olana her kapı açıktır. shakespeare
DEVRİM DENİZERİ
DEVRİM DENİZERİ

HÜZZÂM MAKAMINDA BİR AŞK HİKÂYESİ…

Yorum

HÜZZÂM MAKAMINDA BİR AŞK HİKÂYESİ…

3

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

850

Okunma

HÜZZÂM MAKAMINDA BİR AŞK HİKÂYESİ…

HÜZZÂM MAKAMINDA BİR AŞK HİKÂYESİ…

İkisi de hem icra ettikleri sanata delicesine sevdalı idiler hem birbirlerine..

Birisi Adına ödüller verilen ve sahneye ilk çıkan Müslüman Kadın Tiyatro Sanatçısı Afife Jale..

Diğeri unutulmaz bestelere imza atmış, Atatürk’ün karşısında tambur çalmış üdi Klasik Türk Musikisi üstadı Selahattin pınar..

Belki birçoklarının bildiği, belki birçoklarının da bilmediği bu özel iki insanın, yaşadıkları dramatik aşk öyküsünü paylaşmak istedim, hüzünaşklar ve bahtsız aşıklar adına..

’Nereden Sevdim O Zalim Kadını..’

Selahattin Pınar, Ticaret Mektebi’ni bırakıp müziğe başladı. Oysa babası eski Denizli milletvekili Sadık Bey, onun hukukçu olmasını istiyordu. Bir gün Denizli’den gelen eşraf için kurulmuş bir sofrada Sadık Bey’e oğlunu sordular; Selahattin de sofradaydı. Sadık Bey o yokmuş gibi "Selahattin çalgıcı oldu" dedi. Selahattin ayağa fırladı ve "Babacığım, rica ederim, ben çalgıcı değil, sanatkârım" diye diklendi.Sadık Bey, pek sevimsiz bir küfürle yanıtladı bu çıkışı...Bunun üzerine Selahattin Pınar, ceketini alıp sofrayı terk etti. Kapıdan çıkarken döndü ve şöyle dedi. “Babacığım, bir gün gelecek, benim adımla anılacaksınız. “ Sadık Bey, yanı başında bulunan gaz lambasını oğluna doğru fırlattı. Çıkan yangını güç bela söndürdüler. Selahattin kapıyı çarpıp çıkmıştı bile... Asla baba evine dönmeyecekti.

1902 doğumlu Afife Jale, İstanbul Kız Sanayi Mektebi’nde okuyordu. Ama onun aklı tiyatrodaydı. Oysa Müslüman kadınlara sahneye çıkmak yasaktı. Buna rağmen 16 yaşında talebe olarak Darülbedai’ye başvurdu ve kabul edildi. Babası Hidayet Bey, kızını bu sevdadan vazgeçirmek için çok uğraştı. Başaramayınca sertleşti. Ona "Fahişe" dediği bir gün "Benim Afife diye bir kızım yok" diye gürledi. Zaten Afife artık sahnede, "Jale" adını kullanıyordu. Sanatı için baba evini terk etti. Hicaz makamındaki o Selahattin Pınar bestesindeki gibi, "Bir bahar akşamı", rastlaştılar. İstanbul Kuşdili çayırında... Hafız Burhan konserinde... Selahattin Pınar, üstadın arkasında tambur çalıyordu. Nicedir saz salonlarının en sevilen besteci ve icracılarından biriydi. Afife Jale ise Darülbedai’de sahneye çıkarak "Tiyatrodaki ilk Müslüman kadın oyuncu" olarak tarihe geçmiş, ancak tiyatro zaptiye tarafından basılınca kapı önüne konulmuştu. İşsiz, sahnesiz ve kimsesizdi.


Acısını yatıştırıcı haplarla dindirmeye çalışıyordu. İkisi de 25 yaşındaydı. Belki de güftedeki gibi "İçimde uyanan eski bir arzu/ dedi ki yıllardır aradığım bu/ şimdi soruyorum büküp boynumu/ Ah, daha önceleri neredeydiniz" dediler. Ve evlenmeye karar verdiler. Gençliklerini acılar içinde harcamışlardı. Evlenince hayat boyu ıskaladıkları her şeyi birlikte yapmaya çalıştılar.Evde saklambaç oynadılar. Bahçede enginar yetiştirip yarıştırdılar. "Bir çocuk resmi" kıvamında şiirler yazdılar. Pınar çaldı; Afife dinledi. Ancak güzel günler uzun sürmedi. Afife, tiyatrosuz yaşayamıyordu ve tiyatronun boşluğunu uyuşturucularla dolduruyordu. Suriyeli bir eczacı onu morfine alıştırmıştı. Selahattin Pınar, bir gün eşinin öğle uykusu için çekildiği odasının anahtar deliğinden içeri baktığında, damarına morfin şırınga ettiğini gördü ve çöktü. Morfin için eczacıyla ilişkiye girmişti Afife. Ama Pınar, eşine öfkeden çok, merhamet duyuyordu..Onu hayata döndürebilmek için çırpınmaya başladı. Sürekli melankolik besteler yapar olmuştu. Çırpındılar, bu gidişi geri çevirebilmek için. Olmadı. Selahattin Pınar, kendisi de morfin tuzağına düşer gibi oldu.

Bunun üzerine Afife, "Terk et beni" diye yalvardı ona... "Yoksa sen de mahvolacaksın, bırak beni gideyim" dedi. Pınar, 6 ay sonra Afife Jale’yi terk etti. Şimdi ikisi için de en kötü yıllar başlıyordu. Afife, kimsesiz ve beş parasız, tenha parklarda yatıp kalkar, aşevlerinde karnını doyururken ayrıldığı eşinin kendisinin ardından yazdığı şarkıları taş plaktan dinleyip ağladı. Ayrılık acısını yeni bir evlilikte dindirmeyi deneyen Selahattin Pınar ise hiç birlikte yatmayacağı bu kadından kısa sürede ayrıldı. Afife Jale, kimsesizliğinin, terk edilmişliğinin, yoksulluğunun son durağı Balıklı Rum Hastanesi’nde, bir deri bir kemik veda etti hayata...

Ölümü, gazetelere haber bile olmadı. Cenazesine 4 kişi katıldı. Mezar yeri de mektupları ve fotoğraflarıyla birlikte kaybolup gitti. Unutuldu. Selahattin Pınar, Afife’nin ölümünün ardından paraladı kendini... Nice ölümsüz, hicran dolu besteye imza attı. Son katıldığı radyo programında "Hatıralar" şarkısını seslendirdi. Beni de alın koynunuza hatıralar/dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar. Bir süre sonra müdavimi olduğu Todori meyhanesine gitti; doktorların yasak ettiği ne varsa hepsini ısmarlayıp sofrayı döşetti. Rakısını yudumlarken son nefesini verdi. "Her yıl ölüm yıldönümümde mezarıma bir büyük rakı dökün" diye vasiyet etti. Son yolculuğuna mezarlıkta kendi bestesi çalınarak uğurlandı. “Söndü yadımda akisler gibi aşkın seheri”








Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hüzzâm makamında bir aşk hikâyesi… Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hüzzâm makamında bir aşk hikâyesi… yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HÜZZÂM MAKAMINDA BİR AŞK HİKÂYESİ… yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ke
keoma, @keoma
16.2.2017 00:07:27
hüzzam makamında bir aşk hikayesi
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
15.2.2017 23:55:05
Oldukça hüzünlü bir aşk hikayesi.

Bu hikayeden toplumdaki anlayış değişimini görmek de mümkün.

Bir zamanlar sanatçı olmak isteyen evlatlarını küçük gören, onları ''Çalgıcı'' ya da ''Fahişe'' diye aşağılayan, hatta evlatlıktan reddeden ebeveynler vardı şimdi ise minicik çocuklarının elinden tutup sahnelere adeta fırlatan, yapımcı ve yönetmenlerin kapılarında '' Ne olur bir kere dinleyin'' Diye yalvaran ebeveynler...Popstarlar, Kısmetse olurlar, daha neler neler...

Aslında eski de yanlıştı yeni de yanlış.

Doğrusu, sanat ve sanat aşkı her zaman desteklenmeli ve yüceltilmeli ama belirli bir eğitim ile beraber.

Yani dönüp dolaşıp Cem Yılmaz'ın dediğine geliyoruz: Eğitim Şart.

Selam ve sevgilerimle.

Etkili Yorum
Semiray Sezgin
Semiray Sezgin, @semiray-sezgin
15.2.2017 19:37:43
10 puan verdi
Yazı çok güzel sizi ayakta alkışlıyorum öncelikle...Mecazi aşkların bu şekilde bitmesi iç acıtıyor.Keşke demek istiyor insan keşke böyle bitmeseydi.Ama acıların insanı zaman zaman yıksa da daha çok büyük eserler vermesine de sebep olduğunu görüyoruz.
Anlatı akıcı ,sade ,hikaye ibret alınası olmuş.
Kutluyorum efendim.sevgiyle
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL