4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
849
Okunma

Sosyal medya kaynaklı sitelerde birçok farklı gruplar, fikir kulüpleri karşımıza çıkmaktadır. Bu gruplar farklı konu başlıkları etrafında organize olabildiği gibi her konu başlığı altında da değişik fikirleri önümüze koyabilmektedir. Şüphesiz doğal bir durumdur. Baktığımız zaman toplum hayatında ve tüm dünyada muhtelif inanç, düşünce ve kültürel sistemler bulunmaktadır. Bunlardan bazısı bizim inanış ve düşünüş biçimimize ters yargılarda sunabilir. Elbette katılmadığımız gibi sorgulayabiliriz. Bu sorgulamalar bizi o fikre ya da inanca bir şekilde yaklaştırabileceği gibi mesafemizde derinleşmemizi de sağlayabilir.
Sözgelimi facebook kanalıyla karşılaştığım böyle bir site öncelikle başlığı itibariyle dikkatimi çekmektedir. “Tanrı’yı Yaratan En Büyük Günahı İşlemiştir.” Açıkçası zihinlere negatif bir yükleme yaptığını düşünürüm.
Öncelikle bu ibarenin kendi içerisinde bazı çelişkiler taşıdığı düşüncesindeyim. Birincisi tanrıtanımaz ya da ateist düşünüş içerisinde günah kavramına yer olmayacağı aşikârdır. Dolayısıyla tanrı yoktur üslubunun tanrıyı yaratan ya da topluma sunan günahkârdır demesindeki anlamsızlık o kadar açık ki. Bu paradoksal yapının bir örneği de Allah’a inanmam diyen bir insanın birine kızdığı zaman Allah cezasını versin şeklinde temennide bulunması olarak verilebilir. Şüphesiz bu tarz çelişik durumları ateist biri ne yapayım insan kültür içerisinde doğar ve yetişir şeklinde izah edebilir. Ancak felsefi doğrultuda imkânsızlığını vurgulamak isterim. Çünkü felsefe alanında temel parametre bir fikri kabul edip etmememizden önce tutarlılık olacaktır.
Diğer bir ele alınacak husussa bizzat “Tanrının varlığı” bahsi etrafında cereyan eder. Dünya üzerinde çok çeşitli tanrı algısı bulunmaktadır. Dinler ve mitolojik sistemler etrafında yüce bir varlığın farklı tanımları karşımıza çıkabilir. Mesela, panteist anlayışta tanrının evrenden ayrı ve bağımsız bir yapısı yoktur. Evrenin bizatihi kendisi tanrı olmaktadır. Dolayısıyla tanrıyı yaratan en büyük günahı işlemiştir yargısı mutlakçı yapısıyla hataya düşmektedir. Ünlü halk şairimiz Âşık Veysel’in bir dizesi de aklımıza gelebilir. “Aynı vardan var olmuşuz” demektedir. Buradaki var kavramının yaratıcılık vasfı taşıdığı, yüceliği gibi özellikler zihnimizde canlanabilir. Ancak bu var motifinin illaki herhangi bir dinsel dayanağa sahip olduğu da söylenebilir mi?
Bir önemli nokta da şu olmaktadır. Tanrıtanımaz inanış veya düşünüşün temel kaygısı tanrı’nın dünyadaki kötülüklere seyirci kaldığı iddiasına dayanmaktadır. O zaman burada yanlışlık tanrı inancında değil bu inancın istismar edilmesinde değil midir? İnsan eliyle yapılan katliamlar, sömürü ve haksızlıklar eğer tanrıya inanıyorum diyerek adeta insanların gözünün içerisine bakarak yapılıyorsa işte olumsuzluk buradadır. Bilakis tanrıya inanıyorum diyen birçok insan ahlaksal değerlere uygun hareket ediyor, adaletli davranıyor, sevgi ve hoşgörü esaslarını tatbik ediyor da olabilir.
Tam da bu noktada şu itiraz gelebilir. İyi de farklı inanç sistemlerinden birine ait tanrı kavramını benimseyip ahlaklı da olan insanların varlığı tanrıya rağmen dünyada birçok adaletsizliğin olduğu gerçeğini değiştirmez ki. İşte o zaman ünlü şairimiz Necip Fazıl’la beraber “Allah, o tanrının belasını versin” demekten başka çaremiz var mıdır? Elbette şairin demesi izafi bir doğruluk taşır. Tanrıya inanıyorum diyen pek çok insanın samimiyetinin hiçe sayılmasını gerektirmez. Hatta tanrı kavramından evreni yaratan sonsuz bir kuvvet tasavvurunu da anlayabiliriz. Hani islam kültürü dairesinde Allah kavramının tanımlanışı ile tanrı kavramına yüklenen anlamlar felsefi düzlemde ve kelime kökeni bazında farklılaşsa bile pratikte bir şekilde örtüşebilir. Ayrıca insanların telaffuz ettikleri kavramın içini nasıl doldurdukları noktasında saygılı olmak gerektiği uzun boylu tartışmayı gerektirmeyecek kadar açık ve nettir.
Tanrının varlığı alanında dile getirilebilecek önemli bir hususta insan iradesi etrafında cereyan eder. Şunu unutmayalım ki, tanrıya inanmak insana inanmaya engel değildir. İnsanın meziyetlerinin ve çabalarının elbette bir anlamı ve değeri vardır. Şunu sormalıyız. Yeryüzünde ekseriyet ahlak ve adalet düsturlarını benimsiyor ve tatbik ediyor yinede dünya üzerinde haksızlıklar ve kötülükler eksik olmuyor mu? Oysa çok az çaba gösteriyoruz değil mi? Kuran-ı Kerim insana süre tanındığı üzerinde durmaktadır. Dünyanın oluşumundan bu yana beş milyar yıl geçtiği elimizdeki bilimsel veridir. Öyleyse tanrının insana verdiği süre bahsini bir insan ömrüyle ya da insanlık tarihinde arkeolojik düzlemde bilinen zamanlarla mukayese etmek yanılgılı bir yaklaşım olmaz mı acep? Ne dersiniz?
Yine yeryüzündeki kötülüklerden söz ederken insan iradesi dairesinde ele alabileceğimiz bir husus vardır. İkiyüzlülük eğilimi. Sözgelimi inanır görünürken inanmayan insanın halleri karşımıza çıkacaktır.
Kuran-ı Kerim’den bir sure aklıma gelmektedir. Maun Suresi “Dini yalanlayanı gördün mü? İşte, yetime fena muamele eden, yoksulu doyurmak için başkalarını teşvik etmeyen odur. Vay hallerine o namaz kılanlara ki, namazlarından gafildirler. Riyakârlık ederler, zekât vermeyi de men eylerler.” demektedir. Burada geçen dini yalanlayan bahsinin Allah’ı ya da dini açıkça inkâr noktasında kendini gösterdiği söylenebilir. Ne var ki, vay hallerine ibaresiyle başlayan bölümde münafıklık üzerinde durulduğu anlaşılmaktadır. Nitekim “vay hallerine o namaz kılanlara ki, namazlarından gafildirler” vurgusu da bu sözümüzü teyit etmektedir. Dikkat ederseniz inançlı görünüp ahlaki gerekleri yerine getirmeyen insanlara değinilmektedir. Hz. Muhammed(S.A.V.) in “İslam güzel ahlaktan ibarettir” demesi de manidardır. Yine “Sirke balı bozduğu gibi kötü huylarda insanların ibadetlerini ve işlerini bozar. Güneş karı nasıl eritirse, güzel huy da günahları böylece eritir” Hadis-i üzerinde durabiliriz.
Kısacası “Tanrının varlığı” konu başlığının içerik bazında kapsamlı olduğu anlaşılmaktadır. Hani derim ki, belirli kıstaslara vurmaksızın, alt başlıkları oluşturmaksızın ya da nuans farklarını es geçerek, tanrıtanımaz vurguyla yapılan sorgulama ve eleştiriler bizi yanılgıya sürükleyecektir.
L.T.