4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1418
Okunma

İslamik ve sülale (dinasti) tip (Türk) toplum ve devlet yapılarında sınıf var mıdır?
Kuşkusuz vardır.. ama ne oranda ele alınmıştır, doğru dizgelenmiş soru bu olmalıdır?
Kaba-pratik çözümleme ile söylersek; iki sınıfın varlığını net olarak biliyoruz ve kesindir, bunların konuşan ve savaşan sınıflar olduğunu söylemek gerekiyor.
İlki, yani konuşan sınıf literatür kavram olarak “Oratoryenler” olarak kaydediliyor.
Politikacılar, yöneticiler din adamları, demagoglar sınıfı gibi.
Coloresque remzleri beyaz oluyor.
İkicisi “Bellatoryen”lerdir, bunlar da savaşanlar sınıfı oluyorlar.
Krallar, sultanlar, kaanlar, çarlar, imparatorlar, emirler, şövalyeler, paşalar, generaller gibi.
Coloresque remizleri kırmızı oluyor.
Görüleceği gibi, retorik-ritüel belirleyenliğiyle öne çıkan sınıflardır.
Ortaçağı bu kavramlarla anabilme serbestimiz var.
Daha da toparlayarak söylenirse, aslolan tüm sınıfları retorik ve ritüel çelişkileriyle görebilmektir.
Vaaz verenler, nutuk söyleyenler (konuşanlar) ile askeri-muharip erkan (savaşanlar) yönetsellik ortaklığı anlamında bir dualizmleri var.
Yönetimi paylaşan iki büyük egemen gücün koalisyonu olduğunu söyleyebiliyorum.
Bu iki sınıfın temsilcisi olan ve eşitler arasından seçilen bir askeri - dinsel üst yönetici konumlanma durumu vardır.
Bunlar ayrılmış iki ayrı otorite olduğu gibi, tek bir otorite haliyle de var oluyor.
Coloresque kavramını ben önermiş-yazmış oluyorum.
Tarih ve toplumbilimsel sorunsallığa, yardımcı bir disiplin olarak anlaşılmalıdır.
Pek bilindik Kafkaesque, Arabesque sözcüklerinin kavramlandığı gibidir.
Bu iki kavramdan ilkinin bütün tanımlarından sıyrılarak insandan böceğe dönüşme şeklindeki ortak bir anlaşılma hali olduğunu söyleyebiliyorum.
İkincisi, yani Arabesque kavramı ise bizim dil-toplumsalımızda, bir semant (anlam) bozulmaya uğrayarak yaşamaktadır.
Arabi’deki sözlük kavramı; çiçekleme ve süsleme sanatı anlamındadır.. ama bizde bu anlam Hint-Aryan (Sami/t takviyeli) bir müzikal taklitten çıkmış ezgiselliği çağrıştırmaktadır.
Kavramın Orhan Gencebay ile topluma bir müzik akımı olarak girdiğini anımsıyorum.
İşte burada kulandığımız Coloresque kavramı da renklerin imgelemi ve buna dair özet-sonet bir çağrışım semantizmi anlatmaktadır.
Birey insanı ya da toplumsal yapı tiplerini, renklerle imgeleme ve buna yönelik genel kabul görmüşlük çözümlemesine yardımcı bir disiplin ismi amaçlı kullanmış oluyorum.
İmge ve simgelerle konuşuyoruz, edebiyatçı tercih oluyor.
Konuştuklarımızı düşünsel ve duyumsal dizge elemanları ile modelleyerek kavram ve anlamlara soyutluyoruz.
Tarih, eni sonu sınıfların mücadelesinden öte bir süreç değildir.
Soyutlaştırdıkça, o zenginlikten madde haline ve onun somutuna varıyoruz.
Soyut; olgu zenginlikler bütününden somuta varmaktır.. somut hal ise maddeyi görmek oluyor.
İslam ve dinasti (sülale yapılı) Türk devletlerindeki üçüncü bir toplumsal tipi olan çalışanlar sınıfı anlam ve bağlamında ise büyük belirsizlik olduğu kesindir.
Bunu halk, teba, ümmet, cemaat yapı tarihselliği ve gelişimi anlamında bir ortak paydaya indirgemek gerekiyor.
Aristokratizmin, feodalizmle iç içeliği.. bunun doğal getirisi getirisi kul, köle, serf, azap askerler olma ötesinden fazla bir değerinin olmaması ve bu nedenle de tarih yazımına dahil edilmemeleriyle zorunlu olduğu görülüyor.
Çok büyük kalkışmalar ve ayaklanmalar, olaylar dışında aristokratik ve besleme tipi vak’anüvistlik görmemektedir.
Gördükleri görülmüyor, göremiyoruz.
Kısaca, bu son sınıfa dair verilerin yokluğunu ortaçağ feodalizmi dönemindeki egemen iki sınıfa yoğunlaşma nedenli olarak bulamıyoruz.
Vak’anüvistlik ve zamane entelektüel sınıf, kendilerinin ve sahibi sınıfların tarihsel kayıtlarını tutmuştur diyebiliyorum, normaldir…
Bunu, sınıfa dair tarihsel bilgi yetersizliği ve buna bağlı (kasti) önemsizliğe vermek gerekiyor.
Bu sınıf, yanı çalışanlar ya da emekçiler sınıfı da diyebiliyorum, kavramsal olarak Laboratoryenler olarak isimleniyorlar, ifadi remzleri mavi oluyor
Remz ve remzi olmayı rumuz-simgeselliği anlamında yazmış ve kullanmış oluyorum.
Çok çarpıcı bir tespit sonuçluluğu nedeniyle ülke bayraklarını, her türlü yerel-ulusal, evrensel oluşumları, daha alt kapalı grup toplumsallığından olarak niteleyebileceğimiz etni, mezhep ve cemaat tipi yapıları, bu türden bir sınıfsal çözümlemeye okumak epey ilginç olmalıdır.
Bu yazıyı, tarih ve toplumbilimsel bozucu ve bozgunculara yönelik açtığım savaşın başlangıç bildirgesi olarak yazmaya başlamış oluyorum.
Ahmet Kutlu Ayyüce
22 Ocak 2017