3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
760
Okunma
Doğan Cüceloğlu,hemen hemen bütün kitaplarını okuduğum ve birkaç konferansını da dinleme şansı "yakaladığım" bir eğitimcidir.
Beni en çok etkileyen anekdotunu da sizinle paylaşmak istedim/istiyorum.(Biraz kısaltarak tabi ki.)
Doğan Hoca,Kaliforniya Eyalet Üniversitesinde çalışırken,yaşadığı bir olayı şu başlıkla anlatır İletişim Donanımları adlı kitabında.(S/128-129)
Bir Öğrencimin Bana Öğretttikleri
Okulun en güzel kızı olan Sally ile okul pikniğine gittiklerinde,nişanlısı ile tanışır.İlk aklından geçenin de "Armudun iyisini ayılar yer" düşüncesi olduğuna değinir.
O güzel kızın kendisine tanıştırdığı erkeğin,27-28 yaşlarında,biraz saçı dökük,şişman denecek kadar toplu olduğunu ve çirkin biri olduğunu ifade eder.
Bu "ayıya" parası için yüz vermiş olacağını da ikrar eder.
Aklına da "Bu güzel öğrencimin bu adamda ne bulduğu?" düşüncesi düşer.
Meraklanmıştır.
Amerikan kültüründe özel soruların yeri olmamasına rağmen,bir gün Sally’i soru yağmuruna tutar.
-Sally,nişanlınla nasıl tanıştığını merak ediyorum.
-Bir kilise faaliyetinde tanıştık.
-Seni nesi etkiledi,hangi özelliklerini sevdin ?
Sally biraz şaşırır ve şaşkınlığı geçince de devam eder:
-0 şahane bir insan,o benim kahramanım!Ben ondan çok şey öğrendim!
O anda ilk hissettiği kıskançlık duygusu olduğunu anlatır Doğan Cüceloğlu ve "Sen benim kahramanımsın "sözünün bir erkeğe verilmiş en büyük hediye olduğuna değinir.
Ve bu "hediyeyi" hayatı boyunca hiç almayıp,o "ayıyı" kıskanmaya devam eder.
Sonra,"Nasıl yani ?"diye devam eder sorularına.
Kız da dile gelip,konuşmaya başlar:
-Frank,bir yetimhanede büyümüş.Yetim olmanın ne demek olduğunu bildiği için,üniversite öğrencisi olunca,yetimhaneden iki çocuğa ağabeylik yapma kararı almış.Haftada on iki saatini onlara ayırıyor;onlarla buluşup,oynuyor,kitap okuyor,onları müzeye götürüyor.Onların iyileşmesi için elinden geleni yapıyor.Biri ameliyat oldu,hastanede yatıyor ve Frank şimdi akşamları hastanede kalıyor,geceleri ona bakıyor.
Yüzüme tokat yemiş gibi oldum der Doğan Hoca.
Utandım.
Kendime kızdım diye de devam eder.Ben güya en yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karşımdakini hala dış görünüşüne göre yargılıyor ve onu "ayı" olarak görebiliyordum diye de hayıflanır.
Sonunda da hepimize bir tokat gibi şu cümleyi yazıp,bölümü bitirir:
-İçimdeki pislikten utandım.