23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1720
Okunma
Gitmeliydik seninle.
O hiç bilmediğimiz şehirlere yol almalıydık el ele. Sokaklar ıssız gölgelerimizi vermeliydi yağmur sularındaki birikintilerin üzerine ve sen beni eğilip öpmeliydin boynumdan koklayarak, çekerek nefesimi nefesine…
Kargaşayı tanımlayacak kadar bilmeseydik ve siyahın beyaza yakıştığını savunmasaydık belki de. Anlamların içini boşaltmış bu sevda. Anlamsızlaştığında anlayacaksın beni. Gitmeliyiz seninle dediğimde “aslında ne kadar kalsak nafileydi bu şehirde” diyeceksin. Hatıralarından çekip çıkar beni şimdi. Say ki seni hiç özlemedim sevgili.
Gitmeliydik seninle…
Denizlere vurmalıydı gözlerinin mercan maviliği. Yakamozlar hayallerimizin benzemezliğini kıskanmalıydı. Sahi ne farklıydık biz seninle. Sen seven oğlan,ben isismsiz fahişe kimine göre . Çaldığım tüm kadınların lanetledi beni. Tut çirkef sürülmüş dillerimden şimdi. Bu beden bedelli bir teslimiyetle özledi seni. Anlamı yok sevişmelerin, dudakların dudaklarımda isterse bin yıl kalsın.
Gitmeliydik seninle…
Bu şehirde tüm sokaklar birbirine kestirme. Dillerde alışkanlık seviyorum senibasit, sıradan, gündelik dilenciler. Hani bir adım ileri gitsen seni senden dileyecek doyumsuz bedenler. Uzat ellerini onlara ve avuçlarına yitik bir hayat bırak. Belki kalan son nefesleriyle seni tamamlarlar. Benden geçti aşk üzgünüm bu sokak ancak yalnız aşklar rıhtımına çıkar. Olsun seni sensiz sevebilmekte güzeldi sevgili.
Gitmeliydik seninle…
Terminallerin soğuk bekleme salonlarında aklımıza gelmeliydi sevişmek. Çoğul kişi eki kullanılmış yataklar ihanete alışık beklemeliydi sırasını. Korkusuzca çekmeliydin beni kendine. Sözlerin verilmemiş olabilirdi o zaman belki de. Suretine kaç gölge düşmüş sevgilim. Benden medet bekleme artık. Bu kez seni kurtaramayabilirim.
Gitmeliydik seninle…
Uykuların bölünmezdi o zaman. Dudağını ıslatmak için içtiğin sudan daha temiz kalırdı ruhun. Kirlenmezdi sende sevdam. “Bu şehir yordu beni” her deyişinde bakmazdım gözlerine acıyaraktan. Saksıda ki sardunyayı unut. Adına şiirler yazdığım adam. Kaç sevda mektubu ellerinde terlemiş ve sen hangi gece de yol almışsın buralardan sorulmazdı hiç. Aldatmaların bile daha bağışlanır olabilirdi o zaman.
Gitmeliydik seninle…
Kimselerin bilmediği çok uzak bir şehirde büyümeliydi Eylül. Hangi mevsim yaz, hangisi bahardı anımsardın o zaman. Zinciri boşalmış kahpelerin ellerinde kirlenmezdi ellerin beni bir an dinleseydin. Gökyüzün olurdum senin yeniden… Bir kış sabahında “yazları özledim “ demeseydin koynumda… Anladım… Üşütüyor artık seni bedenim. Sevişmelerin bile sahteleşti bu şehirde… Görmüyorsun…
Gitmeliydik seninle…
Kimselerin bilmediği o uzak şehirlere… Dilimde nakarat oldu bu cümle… Bir an dinleseydin duymazdın şimdi benden bu sözleri;
Ne vakit son bulur bu sancı…
Gece ilerliyor gözlerimin önünde
Söyleyemediğim tüm sözler dilimde yara…
Açıldıkça dilim sana kanmaya, yanıyor canım.
Canım kadar özlemlerimi biriktirip önümde
Şimdi ıssız bir sokakta yürümenin hazzındayım.
Durma terk et beni…
Gidişlere cesaret düşmez… Dönüşlerinde gizle beni…
Kim bilir;
Belki bu mevsim gelirsin
Ah gözlerin esir hürriyetim
Yaprak yeşili rengin soluksuz izleyişim
Soldu zaman renginde
Özleyişime seni kurban ettim
Dudakların mühür olsun dilime
Çalma kapımı bırak
Seni bir başıma bekleyeceğim…
04 Eylül2008 (kayıp bir şehrin anısına)
NeNa