3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1318
Okunma

Efendim Merhaba!
Ben, emekli bir öğretmenim.
Bugün sizlerle iki fotoğraf karesi üzerinden bir sohbet arzu ediyorum.
İnsan olarak toplu yaşama ihtiyacında olan yaratıklarız. Toplu yaşarken de her ferdin huzur içinde olmasını temin için bir takım prensipler geliştirir, hizmetler üretir, hizmetleri paylaşırız. Tabiidir ki bu hizmetleri üretme ve paylaşmada da bir işbölümü kaçınılmazdır. İşbölümü, iş alanları oluşturur. İş alanlarının sorumluluğunu yüklenmek için kurumlar oluşur. Kurumları yönetmek için bir hiyerarşi gelişir. Bu, toplumsal bir zincirdir. Böyle bir girizgâhtan sonra sohbet konusuna geleyim.
Efendim,
İki gün önce evimden çıkıp yürüyerek semt pazarına alış-veriş için gittim.
Yolda gördüğüm manzara: Caddenin bir tarafından diğer tarafına çaprazlama olarak asfaltı keserek ince bir kanal açmaya çalışan bir ekip vardı ve ben bu ekibin çalışmasını birkaç dakika izledim. Kaldırımdaki kilit taşı parkeler sökülmüş, bir çukur açılmış, caddenin karşısında da aynı şekilde kaldırım taşları sökülüp bir çukur açılmış; iki çukurun arasında kalan kısım kanal ile birbirine bağlanmaya çalışılıyor. Açılan çukurlara yerleştirilecek düzenek ile kanala yerleştirilecek iletişim kabloları birbirine bağlanacak. Bu, “iletişim çağı” dediğimiz bu çağda telefon, internet ve televizyon yayınlarını evlerimize ulaştıracak olan yer altı kablo ağı inşası. Pazardan alış-verişimi tamamlayıp dönmekte iken aynı yere baktım çukurlara yuvarlak rögar benzeri yapılar yerleştirilmiş, açılan kanallara kablolar yatırılmış ve üzerinden ince beton harcı dökülerek kabataslak iş tamamlanmış. Kanalların içindeki betonun kurumasından sonra da sıcak asfalt dökülerek asfalt seviyesi tamamlanacak. Bu ameliye yaz aylarında benim evimin bulunduğu bölgede yapılmıştı. Şimdi komşu semtin ağı hazırlanıyor. Lâkin, sözün burasında durup yapılan işin sağlıklı olup olmadığı konusunda örnek fotoğraf göstermek istiyorum.
Buyrun; bu fotoğraf, benim ikâmet ettiğim apartmanın önündeki kaldırımdan çektiğim fotoğraf. Yaz aylarında yapılan işin ne derece özenli yapıldığını gösteriyor değil mi?
(Yazı arasına yerleştirme imkânı olmadığı için fotoğraflara numara koyarak ekleyebildim. 1 numaralı fotoğrafa bakınız)
Şimdi de iki gün önce çalışılan bölgenin benim ikâmet ettiğim yere en yakın noktasındaki hizmet sunumunu görelim:
(Şimdi de 2 numaralı fotoğrafa bakınız lütfen. Bu fotoğrafı, düzenleme yapılır belki diye iki gün bekledikten sonra, bugün, cuma namazı dönüşünde çektim.)
Manzara bu…
Hizmet böyle mi olmalı?
Denetim mekanizmasının başında olan kıymetli bürokratlarımıza sesleniyorum:
“3 Aralık Dünya Engelliler Günü” Biliyor musunuz?
Engelli bir vatandaşımızın bu kaldırımda yürüdüğünü düşünün lütfen. Ve o engelli ferdin de sizin herhangi bir yakınınız, kardeşiniz olduğunu düşünün. Yakınınız olmasa bile, sizinle aynı haklara ve özgürlüklere sahip bir “insan” olduğunu düşünün lütfen!
Ve, hizmet üreten insanlar! Size sesleniyorum:
Yaptığınız işi, kendinizin de o hizmetten aynı şekilde yararlanacağını veya zarar göreceğini düşünerek, sonuçlarına katlanıp katlanamayacağınızı düşünerek yapın lütfen! Bu empatiyi yaparsanız sadece insanlığınız artar.
Ben, beni rahatsız eden bir uygulama hakkında düşüncelerimi yazdım. Umarım ki tesiri olur da insan olarak daha insanca yaşamamıza katkısı olur.
Saygılar sunuyorum efendim.
Mustafa KÜTÜKCÜ
Emekli Öğretmen
02 Aralık 2016 – Denizli.