"Demokrasi,halkın,halk için,halk tarafından yönetilmesidir" der Abraham Lincoln.
Bu bağlamda,demokrasinin erdeminin,halkı nesne olmaktan çıkarıp,özne durumuna yükseltmesidir diye düşünmekteyim.
Geçen yıl Kasım ayında,BM Genel Kurulunda 192 üye ülkenin katılımı ve oy birliğiyle 15 Eylül günü "Uluslararası Demokrasi Günü" olarak seçilmişti.
Yeni 1 Eylüllerin(Nazilerin Polonya’yı işgale başladığı gün) ve 12 Eylülllerin(Darbecilerin ülke yönetimine el koyup,anayasayı rafa kaldırdığı gün.) yaşanmamasını istiyorsak bu bilince yani "demokrasiye" daha çok sarılmalı ve sahip çıkmalıyız.Ama demokrasinin de,"benzerler" değil,bir "benzemezler" rejimi olduğunu görerek,bilerek ve hatta hissederek.Yani "öteki"nin ötelenerek değil,empatik davranılarak anlamaya çalışılması gibi.
Ve şu sözü de aklımızdan hiç çıkarmadan:"Herkes aynı fikirdeyse,hiç kimse yeterince düşünmüyor demektir."-Walter Lippman’a aittir.-
Ya da benim kahramanlarımdan biri olan Victor E.Frankl’ın (Diğeri de Eric Hoffer) dediklerini belleğimize "kazımak"gibi:
"Uyanık olalım:İki anlamda uyanık olalım.Auschwitz’den beri(Ausşivits okunurmuş) insanın neler yapacağını biliyoruz.Ve Hiroşima’dan beri neyin tehlikede olduğunu biliyoruz."