2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
519
Okunma
Her ne kadar 28 Şubat sürecinin ünlü bir kişisi, “Bizim sosyologlara ihtiyacımız yok,sosyologlar kafamızı karıştırır.” demişse de demiş olsun,ben bu “bilimin” hem önemli hem de değerli olduğunu düşünürüm.
Ki toplumları tanımak biraz da bu bilime verilen değerle ilgili olsa gerektir.Onların alışkanlıkları,değerleri,gelenekleri,inançları,manileri,şarkıları ve türküleri… incelemeden anlaşılamaz ki!
Tıpkı şu iki satırı aklımda kalan kasabamızın bir türküsü gibi.
-Ben varmam Dağlı’ya,uçkuru bağlıya !
Ta 1960 ‘lardan aklımdadır bu satırlar.
Trakya düğünleri,herkese açık olduğu için,genç kız ve erkekler düğün yerinde toplanırlar;”daireyi” eline alan kızlar da duruma göre bazen türkü,bazen de mani “atarak”,sevdiğine işmar ederdi.
1967 ‘de Lalapaşa ilçesinin bir köyünde stajda idik.O köy kızlarının bize attığı maniler de dün gibi aklımdadır:
-Ben daireyi çalamam çalamam mı,yar öğretmen olmuş ben terzi olamam olamam mı?
Manidaki “öğretmenler” bizdik! Yani köye staja gelen altı gencecik insan…
Dolayısıyla gerek başlıktaki satırları gerekse de az yukarıdakilerini,bir “sosyolojik” zemine oturdukları için hep önemsemişimdir.
Benim doğup,büyüdüğüm kasaba eski bir Bulgar köyü imiş.İçinde Rumların da yaşadığı bir yer.Edirne – Kırklareli arasında ve yol üstünde…
Balkan Savaşı sırasında,Rumeli’den göçler başlayınca Balkanların değişik yöre ve bölgelerinden “aileler” buraya iskana tabi tutulurlar…
İçlerinde Dağlı’sı da vardır,Selaniklisi de,Romanyalısı da,Makedonyalısı da…
Dağlılar genellikle Bulgaristan’ın Kırcaali ve Mestanlı yöresinden göç edenlerdi.Ağbabamın ve ninemin yöresi gibi.Hatta yüz yıldan fazla bir zaman geçtikten sonra,ninemin doğduğu “Cabiler” köyünü sanal ortamda bulabilmiştim.Giydikleri genelde aba ve şalvar,kullandıkları da uçkurdu.
Lakin Selanik yöresinden gelenler ise “lastikle” daha önce tanışmışlar idi.Yani medeniyette bir adım öndeydiler!
İki parçalı siyah çarşaf giyilir,beli de lastikle kasılırdı.
O zaman türkülerin de bu “gerçeği” ifade etmesi gayet anlaşılır bir şeydir.”Ben varmam Dağlı’ya,uçkuru bağlıya” derken de,alt kültüre “inmem”denmiş oluyordu.
Tam da sosyolojiye uygun bir hal.
Buradaki “derinliği” görmeden,nasıl anlaşılır ki insanlar /insanlık ?
İki satır da olsa aklımda kalan bu “türkülere” bakmak yetmez,görmek gerekir.Bir adım öne geçerek anlamak da!