Doların itidalsiz olarak artması düşündürücü olabilir bir müteşebbis için.
Hele ki bu müteşebbis özellikle ithalat keza ihracat yapıyorsa.
Zımni bir müteselsil sorumluluk olduğundan dolayı zincirleme olarak bu menfi görünen olgu en üst tabakadan en alt tabakaya kadar herkesi etkiliyor ne yazıkki.
Üstelik bankaların piyasaya dolar sürmesine rağmen; euro ile yarış haline girmesi de düşündürücü. Fakat bazen şer görünen şeyde hayır olabiliyor. Nasıl mı?

Dolar artınca üretici veya müteşebbis elindeki stok malın önemini anlıyor. Ticareti yaparken daha da dikkatli hareket ediyor. Alırken de satarken de bir kez daha düşünüyor. Türkiye’nin ve Doğu’nun kanayan yarası olan tüketim çılğınlığı olduğundan; doların artmasıyla israf çılgınlığı bir nebze de olsa durdu itikatımca. Ve bu cımbızla çekilecek bir konu olsa da sevindirici bence.

Dolarla yatıp kalkmamanın en önemli çözümü ise üretici toplum olmak. Üretmek lazım sevgili okur. Fikir üretmek lazım, ürün üretmek lazım, ilim üretmek lazım, bilim üretmek lazım. Hem de sadece aklın veya kalbinle değil; olur ki akıl unutur kalp durur. Ruhunla birlikte üretmen lazım ki insanların dna’larına varıncaya kadar tesiri olsun. Artık bırakmak lazım doların veya euro’nun güne nasıl başladığını; insanlığın güne nasıl başladığını merak ettirecek bir ekonomiye sahip olma temennisi ile.
Ben inanıyorum güzel günler gelecek. Ve elimden gelenin en iyisini yapıyorum. Bir fikir işçisi edasıyla saygıyla selamlıyorum.



Fırat SÖYLEMEZ 20.11.2016 00:34