4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
479
Okunma
Dokuz yıl yatılı okumuş,on üç yıl da “ranzada “yatmış bir kişi olarak şu iki kavramı hep sevmişimdir:
Biri okul arkadaşı,biri de asker arkadaşı!
Benim asker arkadaşlarımdan biri de filozof Epiktetos’tur ancak bir kusuru vardır.Benden neredeyse 1900 yaş büyüktür ama bir o kadar da yakın.
Şöyle tarif eder filozofu bu azad edilmiş “köle”:
-Filozof,kendisini dinleyeni Roma valisinden daha özgür kılan adamdır!
(Sanırım buradaki adamlık bir cinse ait vurgu değildir.)
Ya Karacaoğlan’a ne demeli?
“Sevdiğim üstüne dört libas giymiş” türküsündeki şu satırlar tam “bilgece”olmuş:
-Mekteb-i irfandan bir kadem gitme!
Tarihe Roma İmparatoru olarak geçen M.Aurelius da (161-180 ) tam bir filozoftur:
-İnsanın yaşamı düşünün rengine boyanmıştır.
Baktım bunların hiçbiri “felsefeci” değil ama bilgece sözler demişler.Yani birer filozof olarak yerlerini almışlar.
Sonra 15 yıl kadar önce Karl Popper’ın “Daha İyi Bir Dünya Arayışı” adlı kitabındaki şu satırları okuyunca durdum:
-Bütün insanlar filozoftur hatta bazıları daha da fazla!
Anladım ki filozof olmak başka şey felsefeci olmak başka şey(miş).Dağın başındaki bir sade insanın da hayata,ölüme,acıya,sevince dair görüşleri /düşünceleri olması onun filozof olmasına yetiyor.Ama bu “felsefeci” olduğu anlamına gelmez tabi ki.
Sonuçta ne düşünce tarihini okumuştur,ne de felsefe öğretmenidir.
Sanırım bu iki kavramı şu sosyolojik değerlendirmede görüp,anlamak en güzelidir:
-Alim olmak başka şey,arif olmak başka şey!
Bunu,alimin yerine felsefeciyi,arifin yerine de filozofu koyup,okursak konu daha da netleşecektir diyeyim.
-Felsefeci olmak başka şey,filozof olmak başka şey!
En “sıradan” insanda bazen gördüğümüz tam bu derinlik olsa gerektir.Benim azad edilmiş köle arkadaşım Epiktetos gibi.