3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
825
Okunma

Yolumu kısaltmak için ne zaman bu duvarları yazılı izbe görünümlü ama aslında kazanın merkezinde olan sokaktan geçsem duvar
yazılarını okuyorum. Zaten kocaman kara veya kırmızı boyalarla yazılmışlar. "Güneşimi kaybettim" yazısının üstündeki yazıları okudum
önce ezberlemeye aklımda tutmaya çalıştım. Bakın şimdi unuttum. Sen benim değilsen, benim hayatımın ne anlamı var gibi bir şeydi.
Diğer duvardaki yazıları okuyunca o silindi aklımda. Diğer duvarda kocaman harflerle. "Çirkinim. Baba beni sen bile sevmedin" yazıyordu.
Bu yazıyı ve anlamını düşünürken diğer yazılar kayboldu zihnimden. Alışverişten dönüyordum. İki elimde poşetlerle çıktım bu sokaktan.
Sokağı dönünce köhne bir evin duvarına yaslanmış eski kanepelerde oturan kadınlara selam verdim. Eskiden olsa görmezden gelir geçerdim.
Artık insanlarla konuşmayı, hal hatır sormayı seviyorum. Üstümde yapışık dura sıkılganlığı attım sanıyorum. Kadınlarla konuşup iyi günler
dileyip geçerken yine bu eski evlerin birinden yaşlı bir kadın çıktı evinin kapısından. Ona da nasılsın, iyi bak dışarı çıkmışsın dedim. Kadın
gülümsemeye çalışarak. Şurda kadınların yanında oturacam dedi.Tepesinde yün atkı, üstünde kalın yelek vardı. Hava çok sıcak bu atkıyı niye
aldın dedim. Bacaklarıma örteceğim diyerek usul adımlarla yürüdü.
Bu yazılı dar sokak beni çok etkiliyor. Harabe olmuş bir evde uyuşturucu alıyor gençler. Anladığım kadar, duvarlardaki yazıları da onlar
yazıyor. Çirkinim. Beni babam bile sevmedi yazısı aklımda evime doğru yürüyorum. Buralar bizim eski evimizin de bulunduğu Yukarı Mahalle.
Çocukluğumuzda ve her dönemde gelip geçtiğimiz, tanıdıkların olduğu yerler. Eskilerden kalan bir kaç kişiyi görmek içime mutluluğa benzer
duygular veriyor. Onlarla konuşmak hoşuma gidiyor.
Eski bahçe yolumuzda, o yoldan ve bahçelerden eser kalmayan yolda bu kez bir arkadaşla karşılaşıyorum. Hava otuz derecenin çok üstünde
olmalı. Arkadaşa selam veriyorum:
-Merhaba Kadriye. Nereye böyle?
- Bir arkadaş davet etti. Bu da onun oğlu.
-Ha geçmiş olsun ya.. Oğlunun başına bir şeyler gelmiş. Geçmiş olsun. Arkadaşla gelecektik, araya ramazan girdi.
-Doğru yerlerde gezmezsen başına her şey gelir.
- Nasıl yani?
-Oğlum hayırsız arkadaşlarla takıldı. Sonuç bu işte. Hep babasının yüzünden. Ben oğlum eve erken gel oğlum diye
çocuğumu uyardıkça, babası, bırak o erkektir istediği zaman gelsin dedi.
- Aynı şeyi erkek kardeşim de yaptı. Onun oğlan da haylaz. Anneyi karıştırmadı. Şimdi üniversite sınavlarına girdi
kazanacağını hiç sanmıyorum.
-Al işte baba öldü gitti. Oğlan sözümü tutmuyor. Oğlum psikolağa gidelim diyorum dinlemiyor.
-Sen onunla güzel konuş. Hep tavlayarak, aşağıdan alarak. Benim oğlum da biraz tersine konuşsam sinirlenirdi. Hep
onun uyarına gittim. Sevgiyle yaklaştım. sende öyle yap bakalım. İnşaallah düzelir.
- Bir odaya kapanıyor, çıkmıyor.
-Sen onun gönlünü yapmaya bak. Sevgiyle yaklaş. Şimdi onu koruyan baba da yok. Güzel davran.
Kadriye oğlu açısından öyle doluydu ki, hep konuşsa konuşacaktı. Çocuk gidelim diye çekiştiriyordu:
-Allah oğluna iyilik versin. İnşaallah düzelir.
Kadriye’nin eşi yeni ölmüştü. Arkasından bir de oğlunun evinin önünde arkadaşı tarafından bıçaklan-
ması onu çok üzmüştü. Arkasından bakarken iyi ve kötü babaları düşünüyordum.
Babam beni sevmiş miydi? Ya da bizi sevmiş miydi? Erkek kız ayırt etmeden..
Düşündüm.. Bir baba evlâdını çirkin diye veya sevmediği şeyler yaptı diye
sevmez miydi?
22. 06. 2016