Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
DEVRİM DENİZERİ
DEVRİM DENİZERİ

BEN SENİN OĞLUNUM NE OLUR UTANMA BABA!

Yorum

BEN SENİN OĞLUNUM NE OLUR UTANMA BABA!

16

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

1347

Okunma

Okuduğunuz yazı 11.6.2016 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
BEN SENİN OĞLUNUM NE OLUR UTANMA BABA!

BEN SENİN OĞLUNUM NE OLUR UTANMA BABA!

Kaç hayat yaşayınca yoruIur insan? Kaç seneden sonra yaşIı kaç hezimetten sonra bezgin kaç sevdadan sonra kaIpsiz kaç keIimeden sonra IâI oIur kişi?
İnsanoğlu yaşadığı bir ömre; yapmak söylemek yaşamak ve yazmak istediği şeyleri sığdırmayı başarabilir mi?

Oysa insanoğlu hayatın renklerini keşfe çıktığında ve henüz bir rengin tonlarını algılamaya çalışırken bile hayat sürekli yeni yeni renkler üretmeyi sürdürmüyor mu sonsuz aleminde?

Cahit Sıtkı Tarancı “Yaş otuz beş yolun yarısı eder” derken. Cemal Süreya elli dokuz yıllık bir yaşanmışlığı kendine yeterli bulmuş olmalı ki “Üstü Kalsın” notunu düşmüş alacaklı olduğu hayata.

Bazen insan kendi sıradan hayatını yaşarken ansızın bambaşka hayatların içinde buluyor kendini.
Kimileri üstün körü şöyle bir bakıp ve hatta belki üstüne basıp geçerken bazıları ruhlarını besleyip iç dünyalarını zenginleştirmenin yolculuğuna çıktıklarını fark edebiliyorlar.

Ancak asıl önemlisi yaşanan bu hayatlara insanın kendini de dahil edebilmesidir sanırım. En ince ayrıntısına kadar gözden kaçırmadan belleğine ve ruhuna nakşedebilmesidir. Bunu başarabilmek de öyle kolay bir iş olmasa gerek. Bunun öyle bilgi kültür donanım ve alınan eğitim-öğrenimle de yakın ilişkisi olduğunu düşünmüyorum ben. İnsanın içindeki o insan yanıyla ilintilidir daha çok bana kalırsa. Görebilmek hissedebilmek ve anlayabilmektir ta derinlere inerek.

Bazı insanlar hayata bir sıfır önde başlarlar. lQ su yüksek önemli yeteneklere sahip ve mükemmel bir ailenin içinde buluverirler kendilerini. Hal böyle olunca da hangisi kader hangileri bireyin kendi seçimi ve tercihidir diye sormak mı gerekir hayata daha ilk baştan?

Hani şu televizyon kanallarlının yıkıldığı ancak kime sorsanız izlediğini söylemenin entelektüel duruşlarına gölge düşüreceğini var sayıp izlediklerini sakladıkları dizilerden söz ediyorum. Üç yıl önce başladığını öğrendiğim KARAGÜL dizisini ben bu yıl keşfettim ve tabii kendimi de yeni baştan.

Öncelikle senaristlerinden en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm oyuncularına ve emek veren arka plandaki gizli kahramanlarına sonsuz teşekkürler ediyorum ben kendi adıma. Başta tiyatro olmak üzere sinema ve dizi oyunculuğu yapan genç kuşak sanatçılarının dünya starlarıyla boy ölçülecek seviyede olduklarına yürekten inanıyorum. Yıllarca süren ve adına “Pembe Dizi” denilen dizilerin onca yıl sürmesi ve sevilerek izlenmesi müthiş güzellikteki başarılı “seslendirme” çalışmalarından kaynaklanmıyor muydu daha çok. Ayrıca yeri gelmişken “Sezar’ın hakkı Sezar’a” deyip Defterde Nobel Ödülünü hak eden çok değerli Kalemlerin olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Evet. Karagül deki karakterlerin her biri başlı başına koca bir hayat. Araştırılması irdelenmesi ve okullarda okutulmayan çok özel derslerin alınıp bunların hayata geçirilmesini gerektiriyordu.

Benim burada hepsini bir bir anlatmama yüreğimde yer eden ve kendimi sorgulamama dahi yol açan unutamayacağım sahnelerden söz etmem elbette ki olanaksız. Bu nedenlerledir ki ben bir insanın mesleki ve sahip olduğu yeteneklerinin sağladığı başarılarından çok her fırsatta insanların ruhlarına süzülüp oralarda kendi kendileriyle yüzleşmelerini seviyor ve övgüye değer buluyorum.

Baştan beri içimi ısıtan Asım karakteri olmuştu daha çok. Asım ana karakterlerden uzak sade sıradan ve hatta silik bile diyebileceğimiz bir karakterdi görünürde.
Engelli oluşu onu baskın karakterlerden biraz daha uzağa atmış gibiydi dahası. Oysa o dizinin başrol kahramanıydı aslında. O koskocaman bir devi barındırıyordu sevgi dolu insan yüreğinde sessiz ve suskun.
Asım küçücük yaşında babasının dedesini öldürdüğünü görmüş ve bu sırrı yıllarca yalnızca kendine saklamayı başarmıştı.Ve hayatın daha ne çok renklerine yolculuk yapmıştı tek başına.

Ne diyordu final gecesi kendisine bir kez bile “Oğlum!” demeyen diyemeyen canından çok sevdiği babasının yürekler acısı bedenini bir anne bir baba şefkatiyle sarıp sarmalar ve yemeğini yedirmeye çalışırken.

“Gözlerini benden kaçırma. Ben senin oğlunum ne olur utanma babam. Herkes yanına niye geldiğimi anlamıyor. Onlar benim gözümle bakmıyorlar sana. Sen de kurbandın babam. Ben senin canın yandığı için can yaktığını biliyorum. Ben senin yüreğinin içinde atamadığın vicdan azabını gördüm. Bana bir bakışında vicdanındaki onulmaz yaraları gördüm. Ne demişti babaannem, hiç kimse sınanmadığı günahın masumu saymasın kendini. Bu kaşık da babaannem için”

Kendal. Yani asımın babası. Hem kendi öz babasının ve hem öz babası sandığı üvey babası dahil pek çok kişinin canına kıyan Kendal! Asım’ın "bu kaşıkta babaannem için" deyip babasının felçli ağzına uzattığı kaşığı Kendal’ın vahşi bir hayvan böğürtüsüyle içmeyi reddetmesi finalin en yürek acıtan hesaplaşma sahnesiydi bana göre.

Kadriye Hanım: Başta ailesi ve tanıyanların sevip saydığı bilge kişi bildiği evin direği Kadriye Anası.
Ancak ne yazık ki onun ne ailesine karşı yüreğinde biriktirdiği sevgisi ne yaşadığı onca acılar ne aileyi bir arada tutma pahasına katlandığı zorluklar verdiği emekler ve ne de ruhunun çok derinliklerinde çöreklenen vicdan azabı işlediği günahların bedelini karşılamaya yetmeyecekti.
Çünkü o çok ciddi hayati gerçekleri öncelikle bilmesi gerekenlerden saklamıştı yıllar yılı. Ve onun bu suskunluğu sevdiklerinin hayatını karartmakla kalmamış kimilerinin yaşamlarının sona ermesine neden olmuştu üstelik. Bunun en büyük payı da giderek bir canavara dönüşen oğlu Kendal’a düşmüştü. Çünkü Kendal ne annesinden ne öz babası bildiği adamdan göremediği sevginin hatta öfkenin nedenini bir türlü anlayamamıştı. Kendal Kadriye’nin ilk gençlik aşkının bir hatırasıydı ve bunu hem oğlundan hem gerçek babasından bile saklamıştı o.

İşte o gün oğlu Kendal ’ın torunu Asımın uzattığı kaşığı ağzından dışarı geri atması Annesi Kadriye’ye yıllardır farkında olmadan biriktirdiği öfkenin ve onun işlediği günahları sorgulamanın geç kalınmış bir dışa vurumuydu besbelli.

Emine: Asımın annesi Kendal’ın nikahlı ilk eşi. Oğlu Asım’ın doğumundan sonra kendisini oğluyla konağın işlerine adamış gözünden eksik olmayan yaş bulutlarını bala dönüştürüp yaptığı yemeklere karmış. Sakin suskun görünüşünün altında yatan direnişçi cesur ve kararlı kimliğini deşifre etmesi uzan zaman almış ne An bildiği Kadriye Hanımı ne oğlunun babası Kendal’ı af edebilmiştir.

Narin ve Ebru. Nasıl ki bir kadının bir çocuğu yalnızca karnında taşıması doğurup emzirmesi onun anne olmasına yeterli değilse, ona yalnızca yıllarca bakıp büyütmenin de anne olmaya yetmediğini Narin ve Ebru öğretti en çarpıcı en inanılmaz sahnelerle hepimize yine.

Baş karakterlerden biri ve dizinin olmazsa olmazlarından Baran beni fazlaca etkilemedi. Bunun yanı sıra Maya Ada ve küçük Rüzgar farklı rüzgar çeşitleriyle estiler yüreğimde dizi boyunca.

Aralarındaki ilişki çözülmesi zor bir bilmeceye dönüşen Sibel Ayşe Özlem ve Kasım’ın karmakarışık hayatları zaman içinde taşların yerine oturmasıyla yerini güven ve gerçek sevginin oluşturduğu mutlu sona bırakacaktır.

Ve Özleme’in yenemediği merakıyla oynadığı dedektiflik oyunu gerçeklerin ortaya çıkmasına da ön ayak olacaktı.

Komutan Oğuz’un Narin’ e olan kara sevdası her bölümde beni heyecanlara salmayı başarıyordu. Gerçek aşkın meslek hatta evlat sevgisinin önüne geçtiğine tanık olduk. Sevdiği kadını yitirdiğinde resmi üniforması içinde feryat eden bir adamın yürek yangınını seyrettim çaresizce.

Oğuz komutanla nikah masasına oturduğunda sevgisine karşılık bulamadığını anlayan ve nikah defterini imzalamaktan vazgeçen incecik ruhlu güzel insan Elif öğretmenin Oğuz’a veda sahnesi yüreğimi dağladı. Karşılıksız aşkların ne dayanılmaz bir şey olduğunu gözlerimle gördüm.

Usta oyuncu Şerif Sezer’ in hayat verdiği Kadriye karakterinin ise izleyenlerin hayatına bambaşka bir yön verdiği kanaatindeyim.

Muhteşem oyunculuğuyla belleklere kazıdığı Kendal karakterinin ölmesini çoğunluğun aksine ben hiç istemedim. Seni seviyorum usta oyuncu Mesut Akusta.

ESENLİKLER

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Ben senin oğlunum ne olur utanma baba! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Ben senin oğlunum ne olur utanma baba! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BEN SENİN OĞLUNUM NE OLUR UTANMA BABA! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Samim İĞDE
Samim İĞDE, @samimigde
12.6.2016 12:10:00
10 puan verdi
Ben senin güzel yüreğine ne diyeyimki sevgi Tülin ÖZTUNÇ? Ne desem anlatır senin merhametili solunda çırpınanını? Seni senin bana ifadenle gururla ve bitimsiz,avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyorum sevgili dostum.
Ömrüne bereket. Varolsun kalemin ve ona yön veren komutanı yüreğin.
Selamlar ve sevgilerle hocam.

(Samim)
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
12.6.2016 10:36:13
yazı layık olduğu yerde kutluyorum usta kalemi saygılarımla
beren yılmaz
beren yılmaz, @berenyilmaz
12.6.2016 10:02:58
Sevgili ' Devrim Denizleri ' Sizin yazınızdan sonra.dün bahsettiğiniz diziyi izleme ihtiyacı hissetim.
Kara gül ' hayatın içinden çoğu hayatların kesiştiği ve karkterleri bire bir aramızda yaşayan
hikaylerin biri diğerine benzemeyen yönleriyle yerler mekanlar farklı da olsa ' bizi bize yansıtan yaşanmışıklar iç savaşlar yenilğiler .zaferler..aşklar vs.vs.

Evlat oğul ! ya da Evlat anne ilişisi ' Baba oğul !' Aile bağı ve Sevgisi '
nereye giderseniz gidiniz aynıdır; Muhteşem bir kutsalık doyumsuz bir lezzettir. . ve Asla vaz geçemezsiniz . Evladınız bir Katil' dahi olsa . canınız yana yana yine seversiniz.

Ve ne yazık ki ' hayatın özrü yok !' istediğimiz kadar af- diliyelim .
Bazı hayatlar filimlerden daha gerçektir acıdır. ama 'kendi içinde sahnelendiğinden son perdenin dramını kimseler görmez.

Sevdiklerimize sahip çıkmalıyız ! .ve onları sevdiğimizi her fırsatta dile getirmeliyiz.
Çünkü bir gün ' Seni seviyorum demek için bile' dilimiz dönmeye bilir ..


Sizi Seviyorum.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:53
górsel medya hayatımız. Ve. İnsan temalı güzel. Bir yazı okudum. Tebrikler
Yazıya. Bazı kelimelerin açıklanması. Yazının sonunda. Eklenseydi daha iyi. Oluydu düşüncesindeyim
Çünkü her okuyucunun seviyesi aynı olmayabiliyor
Mesela ıQ yu ben biliyorum ama başkaları bilmeyebilir,,,,zaten Q harfi Türkçesinde yok zamanla x W Q gibi harfler sonradan katılmaya başlanmıştır,,,neyse. Takdir değerli. Değerli okuyucuların dır,,selam. Ve saygılarımla


mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:42:45 AM zamanında düzenlenmiştir.

mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:44:13 AM zamanında düzenlenmiştir.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:50
górsel medya haybaşarılı. Bir çalışma tebrikler
Notu..istemeden. Fazla Yorum. Eklenmiştir sistemden. Kaynaklanan nedenden. Dolayı oluşmuştur. Bi Zahmet. Hocam fazla. Yorumları silermisiniz slm


mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 7:07:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:48
górsel medya hayatımız. Ve. İnsan temalı güzel. Bir yaz okudum. Tebrikler


mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:50:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:46



mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:58:10 AM zamanında düzenlenmiştir.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:43



mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:59:19 AM zamanında düzenlenmiştir.
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
12.6.2016 06:38:39
Başarılı. Bir çalışmaydı tebrikler
selam. Ve saygılarımla


mehmet ali unsal tarafından 6/12/2016 6:57:02 AM zamanında düzenlenmiştir.
Davidoff
Davidoff, @davidoff
12.6.2016 02:20:54


Bir duygu bu kadar mı güzel kaleme alınır?

Önce şunu söylemek isterim, emin ol ki izlerken yaşamış olduğun o duyguları bende yaşadım. Bir Anadolu dizisi olduğu için kaçırmamaya çalışarak izledim. Bir kaç hafta önce de bir iş gereği üç hafta, dizinin çekildiği Halfeti'de, Nizip'deydim. Karagül dizisini, oyuncularını ve yapım ekibini o kadar benimsemişler ki, bitince onlar olmadan ne yapacaklarını konuşup duruyorlardı.

Fırat Nehri kıyısı balıkçı restoranları ve yolcu tekneleri ile doluydu. Diziden ne kadar etkilenmişlerdi ki, her restoran ve tekneden farklı bir Özcan Deniz şarkısı geliyordu. İşte dedim gülümseyerek; izleyicisine canlı yayından Karagül.

**

Oyuncuların mükemmelliğine gelince. . .

Hep derim, bir oyuncuyu oynadığı oyunda lanetliyorsak, iş tamamdır. Başından beri Kendal karakteri kim bilir kaç kişiden lanet aldı (Allah affetsin tabi ki adama şöyle oyna dediler oynadı, halay çek deseydiler halay çekecekti.)

Ya Asım, onun o mükemmel dudak büküp konuşması yok muydu? Hele Asım'ın annesin onu severek, hem üzülerek ama hiç acımadan, bir gün düzeleceğini bilerek bakışı. . .

Kadriye Hanım? Evin direği.

Yeter bu kadar Devrim. Sevgim ve saygım hep seninle arkadaşım <3






ALPEREN OZAN
ALPEREN OZAN, @alperenozan
12.6.2016 01:52:01
iyi ki hüzün ve şiir var...
sıratımüstakim
sıratımüstakim, @siratimustakim
11.6.2016 16:35:33
Sizin gözlem ve tahlil yeteneğiniz bu yazınızda da kendini göstermiş ve güzel bir yazı çıkmış ortaya.Tebrik ederim.Saygılarımla.........
DEVRİM DENİZERİ
DEVRİM DENİZERİ, @devrimdenizeri
11.6.2016 12:11:55
Elbette olayları ve karakterleri yalnızca Anadolu insanına ve oraların yaşam ve törelerine bağlamak eksik bir anlatım olur. Ben konuyu karmakarışık insan ruhunda çözülmesi zor olan duyguları hesaplaşmaları ve bazen insanı yaşamın kıyısına getiren ince çizgiye dokunmak istedim. Melek Narin ve Ada da olduğu gibi.
Dünyanın neresinde olursa olsun insan her yerde insandır. Yaşanan zorluklar bulundukları yerlerin koşullarına göre değişse de hayatın yüzü hep aynı kalıyor.

Sevgi selam ve esenlik dileklerimle.
Han Kapı
Han Kapı, @han-kapi
11.6.2016 11:45:55
Bende KARAGÜL dizisini, sona yakın bölümlerinde seyredebildim..Gerçekten tam bir Anadolu yaşanmışlığı ve Anaoludaki gerçek hayat hikayelerinden biridir.Bu tür hayat hikayeleri ve acı gerçekler Anadolunun her platformunda ya yaşanıyor ya da yaşanmış, hikayesi geride kalmıştır.Ama sona doğru bölümlerde gerçekten dizideki sürükleyicilik başta Kadriye anne ve Kendal olmuşlardır. Rollerini o kadar doğal oynamışlar ki kutlamamak elde değil.Kendalın o kadar günahın son oturduğu sandalyedeki haliyle, harika bir örtüşmeyle izleyicilere sunarken '' işte bu kadar dercesine'' rolünü gerçeğe yansıtmıştır.
Kadriye ana bir başka güzellikte anlatılacak değerdeir..Tüm ödülleri hak edecek kadar izleyicileri gerçekle bütünleştirmiştir.
Bu kadar acılarla dolu bir hayat hiakyesini bu dizide sembolleşmesi ve değerlendirmesini sayfanıza aldığınız için bende sizi tebrik ediyor başarılar diliyorum.Saygılar.
DEVRİM DENİZERİ
DEVRİM DENİZERİ, @devrimdenizeri
11.6.2016 11:41:10
İki kişilik bir aileyiz. Ben ve kızım. Televizyon ses olsun anlamında dahi açılmıyor bizde diyebilirim. Ben kendi sesimden bile rahatsız olacak hale geldim.Haber bültenleri başta olmak üzere izlemesi gereken ne kaldı dersiniz bu kurumda. Tek kanallı siyah -beyaz dönemlerinde televizyon bir okuldu izleyici için. Bin de bir rastlarsam eğer hayvanlar ve ülkeler belgesellerine dalıp gidiyorum. Dizilere gelince yılda bir veya ikisini takip etmeye çalışıyorum siyasi ve sosyal içerikli iseler.
Okumanıza ve getirdiğiniz değerli yoruma içten Teşekkürler ediyorum.
Sevgi ve Selamlar.

DEVRİM DENİZERİ tarafından 6/11/2016 11:42:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
Etkili Yorum
Gamzelimm
Gamzelimm, @gamzelimm
11.6.2016 10:59:54
10 puan verdi
Karagül dizisini hiç izlemedim televizyonla aram da hiç bir zaman barışık olmamıştır açıkçası.Genelde televizyonu evde ses olsun diye açanlardanım ancak ilgimi çeken bazı programlar olursa tesadüf eseri dikkatle onu izlerim.Dizi öyle güzel gözlemlemiş ve öyle güzel yazmışsınız ki diziye karşı bir sempati oluştu içimde yazınızı okurken.Ve hayat hakkında yazdıklarınız ne kadar doğru şeylerdi.Bazen kendi hayatımıza bile dışardan bir izleyici gibi bakıyoruz,bazen ait olmadığımız hayatların içinde buluveriyoruz kendimizi.
Bir insanı anlamak ne kadar önemli ve anlaşılmak istiyorsak önce bunu biz yapmalıyız.
Ve benim hiç sevmediğim şu ön yargılar,dinleyip anlamadan sadece uzaktan görünene bakarak ne kolay yargılıyoruz insanları onun derinlerine inmeden.
Yazınızda alınacak çok ders var.Güzel bir yazıydı keyifle okudum.Tebrik ediyorum.Sayglar ve sevgiler
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL