- 1412 Okunma
- 13 Yorum
- 1 Beğeni
RIHTIMDAKİ ESMER ÇIĞLIK
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sıcak bir temmuz ayının bunaltıcı gecesinde perdesi örtülü yatak odasının ardına kadar açık olan penceresinden içeri giren şehrin uğultusuna ambulansların uzaklardan gelen siren sesleri karışıyordu.
Komodinin, üzerinde duran cep telefonuna gelen mesajın sinyal sesiyle, uykusundan uyanan adam, yattığı yerden elini uzatarak, komodinin üzerindeki abajurun düğmesine basıp ışığı yakmıştı. Ardından da doğrulup yatağın kenarında oturur vaziyete geçmiş ve komodinin üzerindeki telefonu eline alarak gelen mesaja bakmıştı.
O esnada uykusundan uyanan kadın, adamın çıplak sırtına parmak uçlarıyla hafifçe dokunarak parmaklarını adamın kaslı sırtında okşarcasına gezdirip. Uyku tutmadı mı? Diye soruyordu. Adam da sırtı dönük olarak kadının sorusuna cevap verdi.
-Uyudum. Telefonuma mesaj geldi onu okuyordum. Birazdan duş alıp çıkacağım, sen uyumaya devam et. Diyerek kadının sorusuna sırtı dönük olarak cevap verdi. Kadın duvardaki saate bakarak ve yeniden soru sorarak konuşmaya devam etti.
-Bu saatte mi? Sevgilim saat geçenin üçü, nereye gidiyorsun? Bir şey mi oldu? Neden yüzüme bakmıyorsun?
Adam oturma pozisyonunu bozmayıp ve kadının yüzüne direkt bakmadan bu kez başını sola doğru yavaşça çevirip omuzunun üzerinden konuşmaya devam etti.
- Soru sorma sen uyumaya devam et. Söylediğim gibi benim çıkmam gerekiyor.
Adam elindeki telefonu komodinin üzerine koyduktan sonra yerde duran şortunu yerden alıp giymiş odadan çıkmak üzereydi. Kadın arkasından seslendi.
-Tarık? Mesajı gönderen karın mıydı?
Tarık odanın kapısına gelmişti ki bu kez kadına doğru dönüp yüzüne bakarak cevap verdi.
-Sana evli olmadığımı söylemiştim. Cansu.
- Cansu değil. Cansel
-Her neyse işte. Ben evli değilim ve bir daha da bana soru sorma tabi bir dahası olursa.
Tarık salona geçmiş, salondaki tekli koltuğa bir süreliğine oturmuştu. Salonun ortasındaki sehpanın üzerinde duran silahı eline alıp şarjörünü çıkarıp mermileri kontrol ettikten sonra şarjörü silahın kabzasından içeri sürmüş ve sonrasında, elindeki silahı yeniden sehpanın üzerine bırakmıştı.Bu kez sehpanın üzerinde akşamdan kalan kokain torbasındaki az miktardaki kokaini de sehpanın üzerine dökmüştü. Rulo haline getirdiği kağıt parayı burnuna götürmüş sehpaya çizgi halinde döktüğü kokain tozunun üzerine doğru eğilerek, oturduğu yerden derin bir nefesle burnuna çekmişti. Bir süre daha oturduğu koltukta yığılıp kalan Tarık sonrasın da kalkıp duşa girdi.
Reklam şirketinin sahibi olan Cansel. Bir gece önce barda tanıştığı ve hafta sonunun yirmi dört saatten fazla bir zamanını kendi evinde birlikte kokain kullandıkları Tarık’la geçirmişti. Tarık duş alırken onun duş da olmasından faydalanarak (‘’Ben evli değilim ve bir daha da bana soru sorma tabi bir dahası olursa.’’)sözüne bir anlam verememiş ve böyle bir kinayeli sözü söylemesinin nedenini gelen mesaja bağlamıştı. Yatağın diğer ucundaki komodinin üzerinde duran Tarık’ın cep telefonuna yattığı yerden uzanmış ve elline aldığı telefonun mesaj kayıtlarına hızlıca göz gezdirmişti. Telefona gelen son mesajı okuduğunda şifreli sözlerden oluşmuş not şeklindeki mesaja bir anlam verememişti. Fakat bir tuhaflık olduğunu sezinlemiş ve çok tedirgin olmuştu. Telefonda ki, o mesajı yastığının altında duran kendi telefonuna göndermişti.
Kendisini bir bankanın güvenlik görevlisi olarak tanıtan Tarık’ın gerçekte kim olduğunu çok merak etmişti. Yataktan çıkıp üzerine sarındığı çarşafla güçlükle yürüyerek yatağın diğer tarafına geçmişti. Tarık’ın yerde duran kot pantolonunun arka cebindeki cüzdanın gözlerini karıştırarak nüfus cüzdanı ehliyet vs. gibi belgeler üzerinden kimlik bilgisine ulaşmak istemişti. Nihayetinde kısa bir çabanın ardından nüfus cüzdanını ele geçirmişti. Ve yine şaşırdığı bir bilgiye ulaşmıştı. Tarık ismiyle tanıdığı adamın, kimlikteki gerçek ismi Bekir’ Borak’tı. Bir şeylerin normal olamadığını anlayan Cansel’in kafasını kurcalayan şeyler içini kemirmeye başlamıştı. Öyle ya bir insan neden gerçek ismini saklar ve takma bir isim kullanırdı ki,’’ ve gecenin üçünde gitmesini gerektirecek şeyin ne olabilirdi?!’’ Bütün bu soruların cevabını bulmak istemişti. Ve bir anda aklına gelen şeyi yapmak için harekete geçti.
Bu kez daha hızlı hareket etmek için üzerine sarındığı çarşafı yere atmış elindeki kimlikle koşarcasına yan taraftaki kendi çalışma odasına geçmişti. Masanın üzerindeki bilgisayarını açıp adeta zamanla yarışarak İnternet deki arama motorundan Bekir Borak adına erişebileceği tüm bilgileri taramaya başlamıştı. Nihayetinde bilgisayarın ekranında beliren çok sayıda gazete haberlerine denk gelmişti. Göz bebeklerinin kocaman olduğu, Bekir Borak’ın psikopat olan, kendisinden üç yaş küçük otuz yaşındaki kardeşi ve suç ortağı, Nazif Borak’ın resimlerinin de yer aldığı gazete haberlerinde. Uyuşturucu kullanmanın ötesinde, şiddet uygulayıp acı çektirerek öldürdükleri kadınların çıplak resimleri de vardı. Kendi evinde yirmi dört saatten fazla bir zamanı birlikte geçirdiği Bekir Borak’ın Kadın cinayetlerinden aranan iki kardeşten biri olduğunun bilgisine İnternet’te yayınlanan geçmiş tarihli gazete haberlerinden ulaşmıştı.
Cansel şok olduğu bu bilgileri öğrenirken, bir anda banyodan gelen su sessinin kesilmesi üzerine adamın duştan çıkma hazırlığında olduğunu fark etti. Cansel bilgisayarı kapatıp koşarak yatak odasına gitti. Tarık diye tanıdığı Bekir Borak’ın cüzdanından aldığı kimliği yeniden cüzdana koyup. Yerde ki çarşafı hızlıca yatağın üzerine sermiş ve kendisi de yatağa girip çarşafı üzerine örterek uyuyormuş gibi yapmıştı.
Bir ara, yattığı yerden holün sonundaki banyo kapısının buzlu camından süzülen ışığı görünce adamın halen banyoda olduğunu düşünerek yastığının altındaki kendi cep telefonun dan l55 polis İmdat’ı arayıp ihbarda bulunmaya çalıştı. Telefonun diğer ucundan gelen sesle aceleci ama fısıltılı bir şekilde konuşmaya başladı.
-Alo benim adım Cansel Denizel bir ihbarda bulunacağım.
- Dinlemedeyim hanımefendi.
-Bekir Borak ismiyle aranan seri katil benim evim de ve şu an banyoda duş alıyor.
-Anlaşıldı Cansel Hanım adresi söyleyin.
- …….. … ….. …….adresim bu.
-Tamam, hanımefendi bölgede ki size en yakın polis ekiplerini oraya yönlendiriyorum.
-Çok korkuyorum lütfen acele edin. Ne olur lütfen…
- Sakin olun Cansel Hanım paniğe kapılmayın ve hiçbir şey belli etmeyin. Memur arkadaşlar birazdan orada olurlar. Cansel Hanım sakin olun. Anlaşıldı mı? Sakin. Cansel Hanım? Cevap verin lütfen alo Cansel Hanım? Alo, aloo.
Telefonda ki polis memuru bir süre daha konuşmaya devam etmeye çalıştıysa da telefonun diğer ucunda konuşma sonlandırılmıştı.
Kısa sürede verilen adrese gelen çok sayıdaki polis araçlarından inen polisler ilk olarak apartmanın etrafını ablukaya almışlardı. Cansel’in dairesinin bulunduğu kata çıkan polis memurları. Kapıyı çalmalarının ardından kapının açılmaması ve içeriden ses gelmemesi üzerine kapıyı kırarak içeri girdiklerinde evin içine dağılarak her yeri kontrol etmişlerdi. Sıra holün sonundaki ışığı yanık olan yatak odasına geldiğinde silahları ellerinde ve temkinli bir şekilde kapısı aralı yatak odasına yaklaştılar. Ve aniden içeri girdiklerinde maalesef susturucu takılmış bir silahla, birkaç metreden başına ateş edilerek öldürülmüş, Cansel Denizel’ in cansız bedeniyle karşılaşmışlardı. Polislerin evin ve binanın her yerini aramalarının ardından Bekir Borak’ın orada olmadığı ve kaçtığı anlaşılmıştı.
Bunun üzerine eve gelen asayiş şube polislerin amiri olan Celal, baş komiserin talimatıyla. Cinayet masası ekipleri narkotik şube ve olay yeri inceleme ekipleri de telsiz anonsu ile olay yerine çağrılmıştı. Gereken çalışmaların yapılması, parmak izi vesaire gibi farklı bulgulara ulaşması gerekiyordu. Kısa bir bekleyişin ardından cinayet masası narkotik şube ve olay yeri inceleme ekipleri de kısa aralıklarla eve gelmişlerdi. Binanın önündeki cadde tepe lambaları yanıp sönen resmi ve sivil polis araçları ile dolmuştu.
Evin hemen her yerinde parmak izi çalışmalarına başlanmış ve daha fazla bilgiye ulaşabilecekleri bilgisayarda da dahil her eşyayı titizlikle inceliyor ve hiçbir detayı atlamamaya çalışıyorlardı. Bir ara ellerinde beyaz eldiven olan polislerden biri Cansel’e ait olduğunu tahmin ettiği pembe kaplı cep telefonunu Celal baş komiserin yanına getirmişti.
-Komiserim arkadaşlar bu telefonu yatağın kenarında ve yerde buldu. Sanırım maktule ait. Açık konumda ve son olarak ta 155 aranmış. Mesaj kayıtlarında da şu şifreli mesaja ulaştık.( Rıhtımdaki esmer çığlıkla seni bekliyorum.) Muhtemelen bu mesaj aradığımız zanlının kardeşi Nazif Borak’tan Bekir Borak’ın telefonuna geldi. Büyük ihtimalle rahmetli de öldürülmeden kısa süre önce anlam veremediği bu mesajı bir fırsatını bulup kendi telefonuna aktarmış. Çünkü mesajın geliş saati ile 155’in aradığı saat arasında çok kısa bir zaman var. Anlaşılan 155i aramasa da öldürülecekti teselli olur mu bilemem ama en azından polisi aradığından dolayı şiddete uğramasına zaman kalmamış.
- Anlaşıldı. Derhal merkezin aracılığı ile telefonun sinyal alıcılarının üzerinden şahsın nerede olduğunu tespit edin.
-Emredersiniz baş komiserim.
Kısa süre sonra Bekir Borak’ın cep telefonunun sinyallerinden olay yerine çok uzak olmayan bir bölgede sahildeki rıhtımda terk edilmiş virane bir depoda olduğunun bilgisine merkezden gelen telsiz anonsuyla ulaşılmıştı. Baş komiser Celal, ani bir hareketle yanındaki komiserin elindeki telsizi alarak mandalına basıp konuşmaya başlamıştı. Sahil bölgesindeki tüm ekiplerin rıhtımdaki depoya gitmelerini depoyu kuşatmalarını, şahısların silahlı ve çok tehlikeli olduklarının bilgisini geçmiş ve özel harekat polisleri gelmeden operasyona geçilmemesinin talimatını vermişti.
Konuşma bittiğinde telsizini aldığı komisere derhal rıhtıma gitmeleri gerektiğini onun içinde vakit kaybetmeden ekibin toparlanıp harekete geçilmesini söylediğinde komiser söze girdi.
-Celal baş komiserim depo terk edilmiş virane bir yer etrafında yakın bir yerleşim yeri de yok, şahıslarda iki kişi bizim çocuklar da bu işi bitirebilirlerdi. Özel harekattan arkadaşlara ihtiyaç var mı?
- Var komiserim var. Adamların elinde bir kadın daha var umarım onu sağ olarak kurtarabiliriz.
Cansel, psikopat bir katilin umutsuz kurbanı olmuştu ama kendi ölümünden önce yaptıkları, acı çeken bir başka bir kadının yaşama umudu olmuştu.
Serhat BİNGÖL. 17.04.2016.
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna, yazımı okuyup değerlendiren sayfa dostlarıma çok teşekkür ederim.
Saygılarımla,
YORUMLAR
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
bir solukta okudum ve anlatımına hayran kaldım.
can-ı gönülden kutluyorum değerli Serhat Bey.
ilk gençlik yıllarımda vazgeçilmezimdi konunun benzeri polisiye kitaplar.
en derin saygı ve selamlarımla...
esenlikler diliyorum.
Serhat BİNGÖL
Sizin gibi seçkin bir kalemin, naçizane kaleme aldığım öykümü beğenmesi benim için çok anlamlı ve değerlidir.
İlginize ve güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.
En içten Saygı ve sevgilerimle.
Serhat Abi, gel sen beni dinle; bu öykünün devamını yaz. Çünkü bu son bir devamı hak ediyor.
Kutluyorum ve devamını bekliyorum.
Saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Doğrusu öykünün devamını yazmayı düşünmüyordum. Ama benim kardeşim devamı olsun demişse ikinci bölümünü yazmak şart oldu. Yazmaya çalışacağım ancak başara bilirsem sırada kaleme alacağım bir mizah yazısı var….:)
İlginize ve destekleyen yorumunuza çok teşekkür ederim.
İyi ki varsınız.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat bey yazınızın anlatım dili harika detaylar çok güzel ve akıcı,ne varki konu itibariyle klasik bir yöne sahip,televziyonlardaki polisye dizilere benziyor,bu güzel kalemi bu harika anlatım dilini daha degişik ve can alıcı konularda kullanırsanız,verdiğiniz emeğin karşılığı eder manasında paha biçilemez.
Serhat BİNGÖL
Sayfama hoş geldiniz.
Aslında ben polisiye öyküleri severim ama bu güne kadar yazdığım sınırlı sayıdaki öykülerimin içinde polisiye öykülerin sayısı sanırım çok azdır. Yine de önerinizi özellikle değerlendireceğim.
Sayfamı ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
korkutan bir son. hikaye güzel, polisiye ama; sonunda o katili yakalatmış olsaydı ve kadın ölmeseydi sevinirdim ben, sonu kötü bitmesin isterim hiç bir hayatın. yazım tarzınız güzel ve akış güzel, bıktırmadan okutuyorsunuz..kutlarım gün seçkisini.saygılarımla...
Serhat BİNGÖL
Sayfama hoş geldiniz.
Aslında bende sizin gibi hayatta her şeyin güzel sonuçlanmasını arzu ederim ama maalesef yaşamın korkutucu gerçeklerini de görmek gerekir.
İşin güzel tarafı bu yaşananların hepsinin nihayetinde bir kurgu oluşu
Sayfamı ziyaretinize ve yorumunuza çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Sayfamı ziyaretinize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Polisiye bir kaç roman okumuştum. Ahmet Ümit var şimdilere. Hiç okumadım. Ama, okuyanlardan duyduğum; özellikle de kurgusu açısından oldukça doyurucu eserlermiş.
Giriş ve gelişme bölümleri hayli doyurucu olmuş. Fakat, galiba öykünün uzun olmasından kaynaklı, finalin aceleye gelmiş biraz. Sanki devam edecek, henüz bitmemiş duygusu veriyor okura. Yoksa, devam edecek mi? Öyleyse, bu yazdıklarımı görme!
Gözünden kaçan bir kaç şey daha var yazmak istediğim. "Komodinin, üzerinde duran cep telefonuna gelen mesajın sinyal sesiyle, uykusundan uyanan adam." Sonu nokta değil de virgülle sonraki cümleye bağlansa daha şık olurdu. Zira bu kelimelerin tamamı sadece cümlenin öznesi durumunda.
Sağlıcakla,
Serhat BİNGÖL
Maalesef öykünün devamı yok. Aslında operasyon ağanın da yaşananları da kaleme almayı düşündüm ama sonra anlamsız olacağı gerekçesiyle vaz geçtim. O kısmını okuyucuya bırakmanın daha doğru olacağına karar verdim.
Dediğiniz satırın daha rahat okunması için nokta yerine virgül koyup düzeltiyorum. Sizi mi kıracağım. Handa düzeltim…..:)
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Güzel bir polisiye hikaye.
Ama,
biraz erken mi bitti ne?
Ya da ben hızımı alamadım.
Bir kaç parağraf daha olmalıydı emniyetli bir şekilde durabilmem için.
Tepetaklak gittim yav!...
Şaka bir yana,
gerçekten müthiş güzel bir anlatımdı.
Serhat BİNGÖL
Öykü yazmanın kolay olmadığını en iyi bilen kalemlerden biri de sizsiniz. Malum yazı biraz uzasa bu seferde uzun bir öykü olmuş türünden eleştiri geliyor. Bu nedenle de operasyon anına girmeden o kısmını okuyucuya bırakmanın daha doğru olacağına karar verdim.
Genel anlamda öykümü beğenmenize sevindim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
evet birilerinin ölümü birilerinin yasaması içindir..Nutku tutuluyor insanın o an ..oysa o banyodayken usulca evinden uzaklaşıp emniyetli bir yerden ihbarını yapabilirdi değil mi?...ölüm denen kader mutlak kaderdir ihtiyari kader değil....çok güzeldi hayatın içinde ki ölüm kalım savaşından gençliğin ders alması gerekir ..kalemine sağlık..selam ve muhabetle
Serhat BİNGÖL
Cansel’in giyinik olmaması ve Bekir Borak’ın kim olduğunu öğrendiği anlarda ise adam duştan çıkmak üzere olmasından dolayı saniyelerle yarıştığı için uyuyormuş gibi yapmaktan başka şansı yoktu. Kaldı ki adamda Cansel’in kedisini tanıdığını polisle telefon görüşmesini fark etmesiyle anlamış ve harekete geçmişti. Yani bu şekilde kaçıp gitmek için fırsatının olmadığını kurgulamaya çalıştım.
İnanalar için ölüm bir kaderdir elbet, ama tehlikeli ilişkiler yaşayan insanların bu tür olaylarla karşılaşmalarının olasılığı maalesef daha yüksek oluyor.
Genel anlamda öykümü beğenmenize sevindim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Sevgili Serhat.
Bilirsin seni severim. Sevildiğimi de biliyorum.
Güzel kurgulanmış bir polisiye öykü.
Uzun cümleler risklidir.Anlaşılmayı güçleştirir. Bu riski almışsın.
Bazı küçük hataların olması da normal.
Öykünün başındaki anlatımda;
"Oturmuştu,bırakmıştı,çekmişti, dökmüştü vb." fiilleri geçmiş zaman olarak değil de,
" oturdu, bıraktı........" gibi şimdiki zaman olarak kullanırsan daha akıcı ve kurala uygun olur.
Ne geniş hayal dünyan var senin?
Sen yazmaya, bizlerde okumaya devam...
Bana kızmadın değil mi?
Öperim gözlerinden.
Serhat BİNGÖL
Arkasına sığınmak için söylemiyorum ama öykü kaleme almak gerçekten zor iştir. Dolayısıyla öykü yazma konusun da kendimi geliştire bilmem için sizin gibi ustalarımın eleştirisi benim için çok önemli bir değerdir. Bunun içinde size gönül dolusu teşekkür ederim.
Hayal gücü olan insanlara hep hayranlık duymuşumdur. Bir nebze olsun hayal gücümü kullana biliyorsam ne mutlu bana. Aslında gündelik hayatımızda tv ve gazetelerde yaşanmış öyle olaylara tanık oluyoruz ki, bunların bir kısmı insanın hayal gücünün sınırlarını zorlayan gerçekler oluyor. Yani öykü yazarken insanın hayal gücüne fazla iş düşmüyor.
Genel anlamda öykümü beğenmenize çok sevindim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle ellerinizden öperim.
Rıhtımdaki Esmer çığlık ' son çığlık ' dedim birilerinin son çığlığı bir başkasının yaşama tutunması dedim.
neden kadınları hedef almış ki .niye öldürüyor . onunda kestiremedim ..büyük ihtimal ' evdeki kadın dırırı yada çok sık polisiye izliyor olmalısınız :)) ya da ben gidip yeniden uyusam iyi olur.. büyük ihtimal yine okuyacağım . gün içerisinde.. kadın niye çıkıp gitmedi ki ' katil duşta iken ..hem paniklemese belki de ölmeyecekti... iliği çekici güzel bir polisiye anlatım.. uyanmak veya gidip yeniden uyumak hissi uyandıran .. rıhtımdaki çığlıktan daha sıcak olduğunu biliyorum yatağımın :) yani uyumanın...
iliği çekiciydi.. bu saatte okuduğuna göre :))
sustummm uyusam iyi olacak !!
Sevgiler Sayın Serhat .. Mutlu sabahlar .
beren yılmaz tarafından 4/18/2016 12:02:39 AM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
İtiraf edeyim öykünün kurgusu kafamda şekillenirken Cansel’in ölümünün okuyucuda olumsuz etki yaratabileceğini düşündüm. Ancak ölümünde hayatın bir gerçeği olduğundan hareketle ve birçok kadın ya da erkek fark etmez insanların benzer cinayetlere kurban gittiği günümüzde sanki bu tür olaylar hiç yaşanmıyormuş gibi kurgulamak gerçekçi olmayan çocuk hikayelerine döndürürdü öyküyü bu nedenle maalesef kadın kahramanımız talihsiz bir olaya kurban gitti. Yani bunun bir başka hanıma olan tavrımla alakası yok…..:) kaldı ki finalini okuyucuya bıraktığım özel harekat timinin operasyonunda, seri katil iki kardeş de büyük ihtimalle ölü ele geçirilmiştir.
Genel anlamda öykümü beğenmenize sevindim.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Sevgili Serhat dostum, arada bir de olsa bu tür öyküleri senin kaleminden okumak değişik bir keyif veriyor. Aksiyon hızlı olunca okumaya başladığımla sonuna ulaştığım bir oldu, bir solukta okuttu yazı kendini. Nice öykülerde buluşalım. Selamlar, saygılar...
Kemnur tarafından 4/17/2016 8:58:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Serhat BİNGÖL
Öncelikle samimiyetimle şunu söylemek isterim ki, öykü kaleme almaya cür'et etmemde ki en büyük etken sizin bizleri teşvik etmeniz ve sizden aldığım destektir. Edebiyat defteri üyeliğimle ve son yıllarında öykü yazmaya başlamamdan dolayı önemli ölçüde acemiliğim var. Siz ustalarımın eleştirileri bana yol gösterip daha iyisini yazmam için müthiş bir katkı sağlıyor. Tavsiyelerinizi dikkate almakla beraber ilginize gönül dolusu teşekkür ederim.
Hocam kuşkusuz öykü yazmanın zorluğunu en iyi bilen kalemlerden biri de sizsiniz. Sanırım bu zorlukların, en önemlisi de bir öyküyü kurgularken hem anlaşılır, hem sürükleyici, hem de okuyucuyu sıkmadan anlatmaktır. Ve asıl zor olanı ise bütün bunları bir buçuk, iki sayfaya sığdırmaya çalışmak oluyor. Bu durumda da ister istemez bazen o bahsettiğiniz. Kesme, nokta, tırnak işareti vs gibi karakterlerden faydalanmak zorunda kala biliniyor. (En azından ben kalıyorum.) Malum yazı iki sayfayı geçince okuyucunun sitemiyle karşılaşılıyor. Ya da uzun olması bahane edilerek okunmuyor. İşin ilginç yanı iki sayfayı aşan bir yazıya uzun diyerek eleştiri yapan bir okuyucu bakıyorsunuz. Bir başka sayfada kendisinin onlarca kitap okuyan bir kitap kurdu olduğundan bahsede biliyor. Neyse ilk başta da dediğim gibi tavsiyelerinizi uygulamaya çalışacağım hocam.
Genel anlamda öykümü beğenmenize ve katkılı sözlerinize çok sevindim.
Yorumunuza ilginize tekrar çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Kemnur
Serhat BİNGÖL
Siz benim bu sayfalardaki rol modelimsiniz. Lütfen eleştirilerinizi ve ilginizi eksik etmeyin yazılarımızdan ve bizlerden. Çünkü siz en aykırı fikirlerin bile rahatça tartışıla bilineceği donanıma sahip bir entelektüel siniz .
Sizin varlığınız biz sayfa dostlarınız için bir şans iyi ki varsınız.
En içten sevgi ve saygılarımla.
Gözlerimi görüntülerden bir an bile alamadığım bir film yada soluk soluğa okuduğum bir roman gibiydi yazı..Çarpıcı güncel ve gerçeğin iç içe geçtiği nefis bir çalışma olmuş.
Bazen bir insanın çaresizliği talihsizliği bir başkasının umudu ve umarı oluyor bu hayatta..
Sevgi ve kocaman Tebriklerimle...
Serhat BİNGÖL
Sizin daha iyi bilirsiniz. Hayatın gerçeklerinden oluşan bir öyküyü okuyucunun tepkisini almadan kurgulamak gerçekten zordur. Bu nedenle de yazıma ön yargısız ve objektif bakış açısıyla yaklaşmanıza ve güzel sözlerinize çok teşekkür ederim.
Genel anlamda öykümü beğenmenize de çok sevindim.
Yorumunuza ilginize tekrar çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.